BUGÜN sizlere değişik bir köşe yazısı okutacağım…

Bunun adına: Hikâye mi dersiniz? Masal mı dersiniz? Yaşanmışlık mı dersiniz? Gerçek mi dersiniz?

Ne derseniz deyin…

Hani bir zamanlar basında ''Tüpçü Sefa nasıl zengin oldu?'' diye bir başlık atılmıştı…

Hatırlayan vardır mutlaka bu manşeti…

Uzan grubu atmıştı…

Tüpçü Sefa ile anlaşma sağlanınca manşet değişmiş ''çalışkan, dürüst Sefa'' olmuştu…

Bende bu yazımda kısa zamanda zengin olan birinden bahsedeceğim…

Reklamcı ARKIN’dan!!!

Hani dizilerin başında ve sonunda derler ya;

Tamamen gerçek hayat hikâyesinden alıntı…

*

Hadi gelin başlayalım hikâyemize:

2006 yılında asgari ücretle bir hastanenin reklam servisinde çalışır bizim ARKIN soy isimli genç delikanlı…

Atadan, dededen kalan bir malvarlığı da yok…

Tapu ve banka kayıtları ortadadır…

Ama patronlarına babadan-dededen geldiğini söyleyerek milyonlarca lira mal varlığına sahip olur.

Patronları buna inanır mı? İnandığı gibi mi yaparlar?

Bilmiyoruz…

*

Gelin bu genç ve cengâver ''REKLAMCI ARKIN’IN'' edindiği servetin kaynağına inelim…

Hastaneden bir medya kuruluşuna tayin olur…

Asgari ücretin az üzerinde ve prim elde edilecek bir gelirle…

Öyle maharetlidir ki…

O dili tatlıdır ki…

Sonunda o medya kuruluşunun yöneticiliğine oturur…

Hani dedim ya; Bugünkü servetin kaynağına ineceğim diye…

Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya götüren bu medya yöneticisi, Ankara’daki ağabeyinin paçasından tutar ve görevi bitinceye kadar da bırakmaz…

Ne de olsa, bazı iş dünyasının iş takibini o ağabeyine yaptırmaktadır.

Ağabeyi bir ara askıya alınır, bu sefer o ağabeyi bırakıp başka ağabeye yapışır.

Ve kurduğu düzen devam eder…

Onda ağabey kavramı nakit para akışına bağlı olduğu için ağabeyler yine değişir…

Önceki ağabey bir keresinde fırça atar ama yeniden göreve geldiğinden dolayı, bizim REKLAMCI ARKIN’da da dil cambazlığı olduğu için, altından girer üstünden çıkar ve o ağabeyi ikna eder…

Konuşmaya başladığı zaman Trumpla arkadaş ama altının bağlar gazeli olduğunu bilmeyenler çoğunlukta…

Sadece dilinde olan ''belediye başkanlarına ve işadamlarına'' varıncaya kadar söylemleri, icraata gelince bir türlü gerçekleşmez…

''Asacağım, keseceğim, hiçbir haberini verdirmeyeceğim, para ödemiyorlar bilmem nettiklerim'' falan filan…

Nasıl olsa kimsenin kulağı duymuyor...

*

Bizim zenginler kulübü dediğimiz anlı şanlı işadamlarımızın toplandığı mekânımız var ya!

O zenginler kulübü içerisine bizim REKLAMCI ARKIN’I almalarındaki tek sebep Ankara’daki ağabeydir…

Çünkü Ankara’daki her işlerini bizim REKLAMCI ARKIN!!! Görmektedir…

Tez elden gitmeler, gelmeler…

Samimi görünmeler…

Pozlar verilmeler…

İşte bakın ben kimle beraberim, kimle resim çektiriyorum iyi bakın bana der gibi sosyal medyada paylaşmalar…

Falan filan…

Bizim anlı şanlı işadamlarımız nasıl olsa işlerini bunun üzerinden yaptırıyorlar ya!

Resim paylaşmış önemli değil…

Bir keresinde koşa koşa yanıma gelmişti…

Ne olur şu …….. kuruma destek ol demişti…

Bende parayı sen alıyorsun, ben niye destek olayım demiştim…

Benim hatırım yok mu? Diye söylemişti…

Ve o kurum, bizim anlı şanlı A takımı işadamlarımıza aitti…

*

Demem o dur ki:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...