MİLLİYETÇİ Hareket Partisi (MHP), internet ortamında yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi ile ilgili kanun teklifini TBMM Başkanlığına sunmasının ardından…

AK Parti Tanıtım ve Medyadan sorumlu Genel Başkan yardımcısı Mahir Ünal, Twitter üzerinden AK Parti üyeleri için ''Sosyal Medya Etik Kurallarını'' açıkladı.

On iki (12) Maddeden oluşan üyelere yönelik bu etik kuralında bazı kıstasları belirten Ünal’ın, bu kurallara AK Parti mensuplarının uyacağını, aynı hassasiyeti diğer partilerden de beklediğini belirtti.

''Unutulmamalıdır ki özgürlüğümüzün sınırı, bir diğerinin özgürlüğünün başladığı yerdir'' sözünü söyleyen Ünal, etik kuralların ilkinin saygılı, hakaret ve nefret söylemi barındırmayan bir dil ve üslup kullanılması olduğunu söyledi.

İfşa, taciz ve siber zorbalık oluşturan eylemlerin yapılmaması da kurallar arasında yer aldı.
 

*
 

Bu açıklamayı okuyunca Ünal’ın, önceki haftalarda bu şehirdeki bazı gazetecilere yönelik olarak isim vermeden, ‘’Üç beş gazeteci kılıklıları’’ ifadesi kullanması arasındaki tezat’ı düşündüm…

Kamuoyunda ve basın camiası içerisinde şaşkınlıkla karşılanan bu ifadeler, şehrinin yerel basınına yönelik tehditvari söylemi, bir nevi ifşa etmesi, cephe alması, açıkladığı etik kurallarıyla hiç bağdaşmadığı, dolayısıyla o günkü söylemi ile bugünkü etik kuralları arasında dağlar kadar fark olduğu açıkça görülmektedir…

Sahi ne oldu da birden, bir sonraki cumartesi ve dün, saat 21:00 de kendi sosyal medya hesabından Sayın Ünal, canlı yayın yapmadı?

Kendisi mi bu yayını iptal etmişti?

Yoksa son yayınındaki sinirli tavırlar içerisinde yerel basına yönelik söylemleri sonucunda, üst merciden ikaz mı gelmişti?

Veyahut bu etik kurallarının açıklanacak olmasından ve canlı yayında bu etik kurallarına uymayacağından çekindiği için mi?

Ancak her ne olursa olsun Sayın Ünal, canlı yayında söylediği sözler ile bir nevi kendi şehrinin yerel basınını küçümsediği… Hakir gördüğü… İsim vermese de ‘kızım sana söylüyorum gelinim sen anla’ tabiri gibi; yazılanlara, çizilenlere, canlı yayın yapanlara yönelik sözlü de olsa hakarete varan söylemi tercih ettiği…

Görülmüştür…
 

*
 

Şu unutulmamalıdır ki; Güç bende denilerek canlı yayındaki nefret söylemi, isim vermeden de olsa 3-5 gazeteci kılıklıları denilerek yerel basın olarak bizleri aşağılaması, bizim gönlümüzü yaraladığı gibi kamuoyunu da düşüncelere sevk etmiştir…

Yani etik kurallarına üyelerden ziyade başta yöneticilerin ve siyasilerin her ne olursa olsun kendileri uyması gerekiyor…

Güç bizde, her şeyi biz söyleriz, bize kimse karışamaz, dememeleri gerekiyor…

Basın camiasının her bir ferdine saygılı olunması gerekiyor… Elbet de basın da ağzına geleni yazıp söylememeli, ahlak ve erdem, ilke ve kurallara, hepimizin uyması gerektiği bilinmelidir.
 

*
 

Sahi Tanıtım ve medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ünvanlı Kahramanmaraş Milletvekili olarak Sayın Ünal; Parti Grup Başkanlığı, Kültür Bakanlığı ve özellikle şu anki görevi icabı bugüne kadar Kahramanmaraş’ın yerel basınına maddi-manevi ne gibi destek olmuştur?

Maalesef olmamıştır…

Hangi gün, bir yerel basın camiasında bulunan arkadaşlarımızdan birini veya bir kaçını arayıp hal hatır sormuştur?

Maalesef sormamıştır…

Oysa bizler her haberini, ulusalda çıktığı her televizyon programlarını, kamuoyuna duyurmak ve izletmek için yarış halinde olmuşuzdur…

Ve hiçbir menfaat beklemeden…

Böyle mi mükâfat görecektik?

Böyle mi iltifata tutulacaktık?
 

*
 

Sağa sola telefon açarak rızkımızı kesmeye çalışanlar… Başkanlara ültimatom verenler…

Bilmelidir ki…

Bir kalemimiz var, onu da ancak öldüğümüz gün kırarız.

Haksızlık karşısında susmayı dilsiz şeytan olarak telakki ederiz.

Bize ayar vermeye çalışanlar, oturdukları koltuklardan bir gün mutlaka kalkacaklarını unutmamalıdırlar…
 

*
 

Atalarımızın söylediği bir söz vardır:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...