BU ÜLKEDE anketlerin dilinden en iyi kim anlar diye bir sual sorulsa, bunun cevabı hiç şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan olur.

Ancak “gönül belediyeciliği” sloganı ile yola çıkan Erdoğan bile artık anketlere güvenmediğini söylüyor.

Peki, bunun pratikteki cevabı nedir?

Anketler gerçekten doğruyu yansıtmaktan uzak mıdırlar?

Anket şirketleri bir yerlere yaslanarak algı operasyonu mu yapıyorlar?

Hayır, bunların hiç birisi değil.

Daha düne kadar doğruya az bir rakamla yaklaşan ve anketçileri yanıltan seçmenin bizzat kendisidir.

Çünkü...

Seçmen davranışına etki eden faktörler akışkan hale geldi.

Peki, nasıl oluyor bu?

Önce şunu ifade edelim, eskiden anket şirketlerinin sonuçları iki hafta gibi bir sürede ortaya çıkıyordu. Ancak günümüz Türkiye’sinde 55 milyon telefon kullanıcısı var ve gelişen teknoloji çağı ile seçmenler, internet haber sitelerinden veya sosyal medyadan anlık her şeyden haberdar olabiliyor.

Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, anket sonuçlarına güvenmiyoruz biz kendi bünyemizde anketler yapıyoruz ve tek güvendiğimiz anket; “Meydanlar” demesi bize şu sonucu çıkarıyor:

“Biz Milletimize güveniyoruz ve onların vereceği karara da saygılı olacağız…”

*

Öyle görünüyor ki bu seçimin sonucunu sandığa gidenler değil, gitmeyenler belirleyecek.

*

An itibarıyla iki kesimle karşı karşıyayız:

Birincisi; “Sandığa gitmeyeceğini ifade eden seçmenler…”

İkincisi; “Kararsızlar…”

*

Dolayısıyla adaylar ve partiler, hem kendi seçmenini sandığa gitmeye ikna etmeli, hem de yapacaklarını iyi anlatarak gönüllerini kazanmalıdırlar.

*

Yine anketlere göre şuanda sandığa gitmeyeceğini söyleyenlerin oranı % 20 gibi.

Burada bir mesaj var, o da şu:

-“Beni sandığa gitmeye ikna edecek bir şeyler söyle…”

-“Projeni ve yapacaklarını duyayım…”

-“Gönlümü kazan…”

-“Yok, öyle yağma…”

-“Yok, öyle gadanı alım yoluna ölüm söylemi…”

*

Yani işin aslı şudur:

Partilerle seçmenler arasında bir gönül bağı kopukluğu olduğunu gören Erdoğan, “gönül belediyeciliği sloganı” ile yola çıktı.

Artık seçmen alt yapıya, yola, baraja, köprüye çok da itimat etmiyor.

Kendisine tepeden bakan, telefonlarına bakmayan, bulundukları makamların hakkını veremeyen kibirli idarecilerden hazlanmıyor.

Gönlü kırık seçmen, özellikle de kendilerinin seçimden seçime hatırlanmasından oldukça rahatsızlar.

Buraya kadar söylemeye çalıştığımız şeyler tüm partiler için geçerli.

Seçmenlerin büyük kısmı kendi partileriyle sorunlu ve de küskün.

Bir homurdanma, şikayetlenme var; “Ancak henüz diğer partilere geçecek bir şey göremiyor. Bu durumda ya sandığa giderek şikâyetçi olmasına rağmen kendi partisinin adayına oy verecek, ya da sandığa gitmeyecek”

*

Bir önceki yazımda dipten gelen dalgaya dikkat çekmiştim.

Seçmen daha şimdiden mesaj veriyor.

Eğer seçmenin mesajı iyi alınmaz ve gereği yerine getirilmezse; “Bugünün homurdanan seçmeni yarın eleştirmeye, bir adım ötesinde ise terk etmeye başlar.

İşte anketleri yanıltan, güvenilir olmaktan uzaklaştıran, seçmenin kararsız ve sandığa gitmeyeceğini söyleyen tutumudur.

65 yaşına gelmesine rağmen günde 20 saat çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neden bu kadar mücadele ettiğini ve anketlere güvenmediğini bilmem anlatabildim mi?

*

Erdoğan ve Ak Parti, Bahçeli ve MHP için, canını verecek olan insanlar, gelinen süreçte oy vermeye bile gitmeyeceklerini söylüyorlarsa, hem partilerin hem de liderlerin bunun üzerinde kafa yorması gerekiyor.

Reis; Metal yorgunluğu dedi… Halka tepeden bakmayın dedi… Kibirli olmayın dedi… Bu gerçeği çok önceden gördü...

Ancak tüm bunlara rağmen seçmen hala kararsız, hala ikna olmuş değil…

Demek ki; Seçmen öyle körü körüne sandığa gitmeyecek… İnce eleyip sık dokuyacak… Meclis aday listesindeki isimleri kontrol edecek… Güvendiği köşe yazarlarının yazılarını okuyacak… Açık oturumları izleyecek… Ve doğru olduğuna inandığı aday veya partiye oy’unu verecek…

Öyle görülüyor ki; "Gönül köprüsünü yeniden inşa edemeyen partiler oylarının düşmesine, bazı adaylar ise kaybetmeye mahkûm olacak..."

*

Şahsen benim gönlüm; “Cumhur ittifakının başarılı olmasından yana…”

Şahsen benim gönlüm; “Erdoğan ve Bahçeli’nin, Türkiye üzerine kurulan tuzakları görüp, bozmak için bir araya gelmelerine güvenip, tabandaki AK Parti ve MHP seçmenlerinin liderlerine ve davalarına olan inanç ile birbirlerine sımsıkı sarılıp kaynaşmalarından yana…”

*

Bu ülkede liderler kolay yetişmiyor...

-Erdoğan gibi…

-Bahçeli gibi…

Bugün birçoğumuz belki kıymetini bilmiyor ama Allah gecinden versin kaybettiğimizde; “Eyvah deriz, kıymetlerini bilememişiz” deriz…

Zaten biz; “Türk Milleti olarak bir şeyi kaybettiğimizde o zaman değerini anlıyoruz…”

*

Ve sözün özü şu:

Türkiye’nin geldiği son yıllardaki en güçlü yönü, Erdoğan ve Bahçeli ile kurulan Cumhur İttifakı yani “Siyasi konsiladisyon'dur...”

Bu birlikteliği yıkmak, Türkiye’yi yıkmaktır…

Nokta…

***
 

DİP NOT: Regaip Kandilimiz tüm Ulusumuza ve dünyadaki müslüman din kardeşlerimize kutlu olsun.