DÜN akşam telefonum çaldı…

Gizli bir numara…

Efendim dedim…

''İsmimi sorma anlatacaklarımı dinle sadece deyince…''

Buyurun dedim…

*

''Habibe’nin aşkını tanımıyor musun?''

*

Al haaaa… Sana bir kaya… Nereye dayarsan daya…

*

Ne aşkı? Ne Habibe’si? Kimsin kardeşim sen? Diye ses tonumu yükselttim…

Tekrarladı, ''Yahu Habibe’yi tanımıyor musun sen?''

*

Hangi Habibe?

*

''Sizin mahallede ortalığı karıştıran bir oynak habibe vardı?

Sütçü Murtaza’nın kızı!’’

Onu diyorum yahu…''

*

Bana ne kardeşim sütçü Murtaza’nın kızından…

Akşam akşam kim olduğunu da söylemiyon…

Bir de gizli numaradan arıyon…

Yok Habibe…

Yok, Sütçü Murtaza!

Yok, bilmem ne…

Moralimi bozuyon…

*

Bir kahkaha attı…

''Tamam, tamam kızma abi...'' 

*

Ben bir sıcak ortam oluşsun, seni tanıdığımı hisset diye konuya böyle girdim...

Kusuruma bakma...

Ben esas seni başka bir şey için aradım...

''Sıkı dur, son yılların en büyük bomba kulis bilgisini vereceğim sana…''

Ne veriyon, ne veriyon?

''Bomba kulis bilgisi…''

*

Ver bakayım, inşallah biraz önce anlattığın ''Habibe safsatası'' gibi olmaz dedim…

*

''Yok yok…

Bu bomba kulis bilgisi…''

Söyle bakayım neymiş bu kulis bilgisi?

Telefon da az yutkundu…

''Sen şimdi, Maraş’ta AK Parti içerisinde siyaseten küs olanları biliyon değil mi?’’

Hoppala…

Bana mı soruyon dedim…

''Evet, sana soruyorum…''

Kardeşim bu şehirde AK Parti içerisinde küs olanların kim olduğunu sağır sultan biliyor…

Sağdan say üç kişi…

Soldan say dört kişi…

Üç aşağı beş yukarı herkes biliyor bu isimleri…

''Söyle?''

Ne söyleyim kardeşim…

Arayan sensin…

Anlatacak olanda sensin…

*

Sıkı dur o zaman söylüyorum:

''Ankara’dan bizatihi bir telefon gelmiş…

Yüksek yerden… En tepe yerden…

Ak Parti’deki o küskünlerin derhal barışmasını istemiş…''

*

E sonuç:

''Milletvekilinin biri, eski Büyükşehir Belediye Başkanı Erkoç’u ziyarete gitmiş…

O bahsettiğin üç-dört kişi arasındaki soğukluğun giderilmesi ve barışılması gerektiğini, Maraş’ta gidişatın iyi olmadığını, emrin yüksek yerden geldiğini, küskünlüklere bir son verilmesi gerektiğini dile getirmiş…''

*

Sesimi az yükselterek…

Barışsalar bana ne, barışmasalar bana ne…

*

''Öyle deme abim…

Cumhur İttifakı olarak gidişat iyi değil…

Maraş AK Parti’nin kalesi…

Erken seçim olacak…

Milletvekilliğine aday olacakların uykusu kaçacak…

Liste savaşı başlayacak…

Sıralamada üst tarafta yer almak için senin kapını dahi çalacaklar…

Dolayısıyla bu barışma emri en üst tepeden gelmiş…

El mahkûm barışma olacak…''

*

Sen kimsin? Önce onu söyle dedim…

''Bir dost de abim… Boş ver ismimi…''

*

Sadece şunu söylemek istiyorum:

‘’Gidişatını bozma, senin dik duruşun bu şehre çok şey kazandıracak ve kazandırıyor da... Ankara Genel Merkez de seni sıkı takipte…’’

*

Telefonu kapatmadan cidden şu ''Habibe kim?'' Merakımdan soruyorum, onu söyle bari deyince…

Yine bir kahkaha attı…

Ve dedi ki:

''İlahi Mustafa Abi, bu sütçü Murtaza’nın kızı mahallede ortalığı karıştıran oynak Habibe’yi hatırlamadın ha…''

Yok hatırlamadım…

Hatırlamak zorunda mıyım?

Söyleyeceksen söyle…

*

''Yahu Ebe Eşe vardı, onların evinin yanındaki ev onlarındı, nasıl hatırlamazsın abi?’’

Herkes onun şerrinden tırsardı…

Yanından geçmeye bile korkarlardı…

Ama Allah var sana yanıktı abi…

Seni sevdiğini hem de çok sevdiğini tüm mahalle bilirdi…’’

*

Dedim ya, al sana bir kaya nereye dayarsan daya…

Kapat telefonu kardeşim kapat…

Akşam akşam asabımı bozma…

*

Telefon kapandıktan sonra, gayri ihtiyari şöyle cümleler döküldü dudağımdan:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...