ÖNCEKİ günden beri, telefonum susmadı. 

Arayanlar büyük çoğunluk da, AK Parti’ye gönül vermiş AK KADINLARDI…

Ayşe Cesur’un görevden alınmasına yönelik…

''Bugün bayram günümüz diyende oldu…''

''Adak adamıştım, onu yerine getirdim diyende…''

*

Onu bunu bilmem de…

Ayşe Cesur göreve geldiği günden bu yana en büyük gücü AK Kadınlar olan AK Parti’nin, AK Kadınlara yönelik kıyımları, kovulmaları, küskünlükleri, partiye gelmemeleri, sorgulanmadı, sorgulatılmadı…

Günlerce yazdım…

''Olmuyor dedim…''

''Yapmayın, siyaset insan odaklıdır, insanları bu partiden uzaklaştırırsanız parti zarar görür'' dedim…

''Parti’yi sekreter yönetiyor'' dedim…

''Dedim de dedim…''

*

Adımız Ayşe Cesur düşmanı olarak lansedildi…

Oysaki ben bir gerçeği dile getiriyordum…

Şimdi ne oldu?

Ayşe Cesur görevden alındı…

Peki, o gönlü kırılan, Parti’ye gelmeyin denilerek küstürülen, sokak sokak, ev ev dolaşıp, AK Parti’ye oy kazandıran AK Kadınlarımızın tekrar Parti’ye kazandırılması nasıl olacak?

İşte orası bir muamma…

*

Ayşe Cesur da olduğu gibi aynı yanlışın yapılmaması, küskünlüklerin bitirilmesi, kırılan gönüllerin onarılması, kısaca AK Parti’ye emeği geçen AK Kadınlar adına;

Bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim…

Ve bir AK Kadının şu sözleri, gelecek adına örnek olarak gördüğüm için virgülüne dokunmadan yayınlıyorum:

''Mustafa Bey…

Kadın Kolları eski Başkanı Ayşe Cesur…

Onu oraya getiren, gecesini gündüzüne katan, emektar kadınlar tarafından bir nevi o koltuğa getirildiğini unutarak, büyüklenmesine yenik düştü…

Siyaset hakkında hiçbir tecrübesi yokken, Kahramanmaraş’ın kaç Mahallesi, kaç seçmeni olduğunu arkadaşlara sorarken, Kimin nerde görev yaptığını bilmezken, üstelik 2 yıl başkan yardımcısı olduğu halde düzenli çalışmalara dahi katılmayan biriyken...

Başkanlığında ciddi manada oy kaybına sebep olan biri olarak hak etmediği koltukta fazla oturdu…

Parti’den giderken Helâllik istiyor...

Helâlleşmeye gerek yok;

Kırdığı o kadar çok insan kalbi oldu ki, hiç kimsenin hakkını helâl etmediğini bilmesi gerek…

Bu kadar gönlü kırdınız ve siyasetten bir habersiniz, siyaset yapamadınız kabul ediniz diye eleştirenleri; azarlar ve kovarsanız, hatta hakaret ederseniz, etrafınızda kimsenin kalmadığını görürsünüz…

Siyaset güler yüz ister,  tahammül ister, hoşgörü ister, Sabır ister...

Emanet koltuk, emanet akılla bu kadar oluyormuş…

Zararın neresinden dönülürse kârdır!

Darısı sizin gibi koltukla değişenlere, ya da koltuğun hakkını veremeyenlere…

Kimler sebep olduysa görevden alınmasına, istifasını isteyenlere, ayrı ayrı teşekkür ederiz...

Şu unutulmamalı…

Meclis üyeleri olan kadınlar, Başkan asla olmamalı…

Sekreter Hatice Cevher Kurt o parti de oturmamalı…

Hatice Şekkeli gibi Kadınlar ön tarafa konmamalı...

Halka tepeden bakanlar, Tevazuuyla samimiyeti, gayreti göstermeyenler, alçak gönüllü olmayanlar, o parti de barındıkları sürece, yıllarını bu Parti’ye adamış olan bizler, kovulduğumuz o Parti’nin kapısından içeriye girmeyiz…

Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan’a olan bağlılığımız o başımızda olduğu sürece devam edecektir…

Umarım Sayın Mahir Ünal bu gidişatı görür ve ona göre tedbir alır…''

*

İşte sözün bittiği noktaya geldik…

Neymiş…

Doğru tekmiş…

Rabindranat Tagore diyor ki; ''Bir insanı tanımak istiyorsanız, onu büyük bir mevki’ye geçiriniz''

Doğru, çünkü dünya gerçeğini bilen insan Mevki’yle şımarmaz.

Konfüçyüs ise ''Yüksek bir mevki’ye sahip olmadığından dolayı telaşlanma, ama o mevki’ye layık olup olamayacağından dolayı endişe et.''

Bu sözler boşuna söylenmiş sözler değildir.

Bu sözlerin vuku bulduğu birçok insanı hepimiz mutlaka görmüşüzdür.

Mesele hangi konumda, hangi mevkide olursa olsun, ''adam gibi'' kalmaktır.

Bir insanı oturduğu koltuk değil, o koltuğu dolduran bilgisi, asaleti, büyüklüğü, alçak gönüllüğü, insan sevgisi, ahlak ve vicdanı süsler…

Bazı insanlar bu durumu bilir ve buna göre davranır. Bazıları da bu durumu bilmelerine rağmen koltuğun cazibesine kapılır ve kim olduğunu ve nereden geldiğini unutur.

Unuttuğunu hatırladığında ise iş işten geçer.

Tıpkı Ayşe Cesur da olduğu gibi…

*

Sözün özü şu:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...