SÖZCÜ'nün tetikçisi Yılmaz Özdil, Asrın liderimiz diyerek ti ‘ye aldığı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisine yönelik; “Asrın liderimiz “bu kafa” sayesinde dünyanın en şanslı siyasetçisidir…” Başlığında bugün yazdığı yazıda, CHP ve diğer partilere bölünmemesi gerektiğini deklare ediyor.

Bölünme, birbirini yeme ve koltuk sevdasına düşenlerin meydanı Ak Parti'ye kaptırdıklarını ifade eden Özdil, hakkını teslim edelim; Yazısını güzel bağlamış.

Diyor ki:

"Koltuktayken çıtı çıkmıyor, parti yönetimine toz kondurmuyor.

Koltuk alınınca, parti yönetimi en şerefsiz parti yönetimi oluyor.

Bu kafa değişmediği sürece… İstersen memleketin halini düşüne düşüne beyin kanaması geçir, nafile."

*

Bizde de durum böyle değil mi?

Milletvekilliğine veya herhangi bir Belediye Başkanlığına aday adayı olup da aday yapılmayınca, yani partisinde bu dönem bir yer edinemeyince, ya bağımsız aday olmaya, ya da liderin tek adamlığından, hanedan ve aile partisine dönüştüğünden, hiç kimsenin eleştirmesine fırsat verilmediğinden dem vuruyor…

Belki doğrudur söyledikleri…

Lakin listede bir yer bulsaydı aynı şeyleri konuşur muydu?

*

Bizde neden böyledir bu işler?

Yahu bu koltuk bu kadar neden tatlıdır?

Demek ki; Bu kafada olanların dava diye bir derdi yok…

Aklı fikri bir koltuğa oturmak… Koltuk altından çekilince veya o koltuğa başka bir isim yazılınca “Vur abalıya misali” atıp tutmakta üstlerine yok…

*

Takriben 6 yıldır kalem ırgatlığı yapıyorum…

Elimden geldiğince şehrim adına, yapılması gerekenler adına veya yanlışlıklar olduğunda isim gözetmeksizin yazıp çizmeye çalışıyorum…

Tabi böyle korkusuzca yazmanın bir bedeli oluyor…

Hemen yorumlarda damgalanıyoruz…

Her tür eleştiriye eyvallah ancak iş hakaret boyutuna vardığı zaman hiç usanmadan yasal yollara başvuruyoruz…

*

İnandığım, elektrik alıp kardeş gibi sevdiğim siyasetçiler için hep dimdik durmuşumdur…

Mesela Ahmet Özdemir, görevden alındığında bu şehirde tek arkasında durup köşe yazılarımla yapılanın yanlış olduğunu, bu memleketin Ahmet Özdemir gibi siyasetçileri harcamaması gerektiğini belirtmişimdir…

Maalesef bazı siyasetçiler bu tür destek olayını hep yanlış yorumlayarak kendi koltuklarını korumak adına iftiralar ve dedikodular üretmişlerdir…

Hatta ve hatta tarafıma gönderilen kişilerin Ahmet Özdemir hakkında destek yazısı yazmamam konusunda uyarılmam üzerine daha da aktif bir şekilde destek yazıları yazmışımdır…

Çünkü doğru bildiğim bir şeyi sonuna kadar savunurum…

*

Yazımın başına dönecek olursam:

Yılmaz Özdil’inde dediği gibi; “Bakıyorum bu aralar kendi partisinden aday yapılmayan kişiler bağımsız aday olmaya soyunuyorlar…”

Kendi partilerinden istifa edip başka partiye geçiyorlar…

Kişilerin hür idaresidir…

Tabi ki, bağımsız aday olabilirler…

Tabi ki başka Parti’ye de geçebilirler…

Ama şu unutulmamalıdır…

Nerde dava adamlığı?

Nerde parti aşkı?

Sahi nerde?

 *

Atalarımız ne güzel söylemiş:

“Taş yerinde ağırdır…”

*

Demem odur ki:

Dostunu etrafından uzaklaştırıp dost kazanmak için düşmandan dost edinenlerin sonunda hep yalnız kaldıklarını gördüm…

Genelde bu olay, siyaset sahnesinde çokça görülen bir durumdur…

Dostunu, düşmanını bilmeyen siyasetçiler yalnız kalmaya hep mahkûm olmuşlardır…

O yüzden…

“Elif” gibi dimdik durabilen siyasetçilere ihtiyacımız var…