İSTANBUL Sözleşmesi Ak Parti tabanında sorgulanmaya başlayınca Reis de “bu sözleşme nas değil, halkın taleplerini dikkate alır, değerlendirme yaparız” demişti.
 

Ak Parti’nin İstanbul Sözleşmesine yönelik atacağı adımlar elbette önemli.
 

Hiç kimse kadına yönelik şiddeti savunamaz.
 

Şiddetin her türlüsüne karşı çıkmak, hukuk devletinin birinci görevi olmalıdır.
 

Bunda sanırım herkes hem fikirdir.
 

Ancak İstanbul Sözleşmesi ile ailedeki kavgaya polis dâhil edilmiş, kadının beyanı esas alınarak, delile, belgeye gerek kalmaksızın erkek evinden uzaklaştırma kararı ile koparılmıştır.
 

Bu da tabi toplumda şiddetin azalmasını değil bilakis daha da artmasını sağlamıştır.
 

Dilipak ve onun gibi Ak Parti tabanında oldukça geniş bir grup, İstanbul Sözleşmesini eleştirmekte ve iktidarın bu yanlıştan dönmesini istemektedir.
 

Sözleşme aslında kadına şiddetin önlenmesini içermiş olsa, sorun yok.
 

Eş cinsellere alan açan, onların iğrenç taleplerini besleyen bu sözleşme, muhafazakâr tabanı rahatsız etmiştir.
 

Ne oldu ki; Pınar Gültekin’in alçakça katledilmesinin hemen ardından kadın cinayetleriyle İstanbul Sözleşmesi arasında paralellik kuruldu ve sözleşmeye can simidi gibi yeniden sarıldı herkes.
 

Sanki Gültekin’i katledenler sözleşmeyi çok da takıyorlar.
 

İnsanın kendisi cani olduktan sonra yasaların ne hükmü var ki?
 

Rakamlar ortada.
 

İstanbul Sözleşmesi hayata geçtiğinden bu yana kadına yönelik cinayet ve şiddet olaylarında azalma değil, bilakis artış yaşanmış.
 

O halde 81 ilin kadın kollarının Dilipak’a dava açmaya yeltenmesini ne ile izah edeceğiz?
 

Başörtü mücadelesi başta olmak üzere bütün özgürlüklerin savunucusu olan Dilipak, kendi iktidarında, Ak Parti içerisindeki AKP’li zihniyetlerce mahkûm edilmek istenmektedir.
 

Bir zamanlar ulusalcı Kemalistler dava açmış, evine bile haciz getirmişlerdi.
 

Şimdi kendinden olanlar vuruyor.
 

Bu Allah’tan reva mıdır?
 

Dilipak kime, hangi zihniyetteki insanlara fahişe demiştir?
 

Bir insanın sözlerinin başını, sonunu anlamadan mahkûm etmeye çalışmak, ne insani, ne de hukukidir.
 

Fuhuşu yaymak, eş cinselliği meşru göstermek isteyenlerin adı fahişe değil de nedir?
 

Dilipak Ak Parti’nin kadına yönelik şiddeti önlemeye çalışan kadınlarına neden fahişe desin?
 

50 yıllık gazeteci böyle bir şey der mi?
 

Eleştirmek, hakikati ortaya çıkarmak suç mu?
 

Dilipak üzerinden kime mesaj vermek istiyorsunuz?
 

81 ilin dava açmaya çalıştığı Dilipak, birçoğunuzun yaşından büyük bu davaya hizmeti var.
 

Allah’tan korkun be, artık ayağınıza değil düpedüz kalbinize sıkıyorsunuz.
 

*
 

Demem odur ki:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...