İNSAN bazen hayale dalar…

Kimisi zengin olmayı, kimisi işinde yükselmeyi, kimisi sevdiği kızla mutlu olmayı, kimisi ise yıllar geçse de içindeki o görev ve iş aşkı duygusunu kaybetmeden yaptığı işin hakkını vermeyi düşünür…

İşte onlardan biri…

Bir röportajında ''Çoçukken işe geç geldiğimde babam kızardı. Şu an bile işe geç kalsam duvardaki resminden bile bana kızdığını hissediyorum'' diyen Abdulkadir Konukoğlu’nun yani Sanko Holding’in basın danışmanı Cengiz Halil Çiçek…  
 


 

Bu sabah günaydın mesajı ile bir karikatür fotoğraf gönderdi…
 


 

Ve bu karikatür fotoğrafa bakarak yazdıkları ders niteliğinde…

*

Bu mesajı kendisinin engin hoşgörüsüne sığınarak paylaşmak istiyorum:

‘’Görselde, bağdaş kurup oturan bir öğrenci,''düşünce gücüyle bütün sınıfı kaldırabiliyorum'' derken, iki hocası,''Bir tanesi hariç, bütün hepsi yetenekli çıktı'' diyorlar. Diğer öğrencilerin bedenini yükseltenin, oturan öğrenci olduğunun farkında bile değiller.

Bu karikatürü ilk gördüğüm andan itibaren, her seferinde defalarca inceledim, her seferinde anlamlar yükledim. Belki megalomanca bir yaklaşım olacak ama nedense hep kendimle özdeşleştirdim. Hayatım bunun örnekleri ile dolu. 42 yıllık iş hayatımın hiçbir aşamasında yaptığımı üstlerime pazarlama gereği hissetmedim,''Görmek isterlerse görürler'' dahi demekten imtina ettim.

Yapılması gerekeni, yani işimi yaptım diye düşündüm. Ama çoğu zaman yaptığım işin üst makamlardan tebrik ve elinize sağlık iltifatlarını yanımda dahi kabul edenlere tanık oldum, hakkını yemeyeyim, kutlamayı, sitayişkâr ifadeleri kabul ederken başlarını öne eğen, en azından gözlerini benden kaçıranlar da oldu. Zaman zaman, sağladığımız başarıları üstlerimiz zaten biliyordur, anlıyordur. Yöneticilik bunu gerektirir demeden acaba onlara anlatmalı mıyız diye düşünmüyor değilim ama yine de anlatamıyorum.

Hepimiz böyle yanlış değerlendirmeler yapabiliyoruz. Siz işimi yaptım, yapmam gerekeni yaptım diye mütevazı tavır sergilerken, o işi yapılırken görenlerin sahiplendiği başarıları kaçımız sorguladık? O işi yapıp yapamayacağını muhakeme ettik mi? Hayır. Bundan dolayı da işi yapanlar ile işi sahiplenenler çoğu zaman farklı olabiliyor.

Gerçi karikatürde özellikle yöneticilerin dikkate alması gereken farklı bir durum var. İşi yapan, işimdir diyerek bunu dile getirmiyor ama hocaların tecrübesi ve muhakeme kabiliyeti yeterli olmadığından olsa gerek, diğer öğrencileri yerden havalandıran öğrencinin farkına varamıyorlar. Bunun farkına varmak, yöneticinin vasıfları arasında olmalı değil mi?

Ne yazık ki, sınıflarda, işyerlerinde, evlerde, velhasıl her yerde bu tablo yaşanıyor ama çoğumuz farkında bile değiliz. Sorgulama, hesap sorma ve hesap verme kabiliyetimiz yok ya da sınırlı. Zaten ülkemizdeki birçok sorunun kaynağı da bu değil mi? Görür unuturuz ya da görmezden geliriz, duyar duymazdan geliriz, bilir bilmezden geliriz. İnsanların hakkını teslim etme noktasında çok yeteneksiziz. Takdirde bireysellik, eleştiride kitlesellik söz konusu. Ama eleştiren acaba daha iyisinin olmasını mı arzuluyor? Yoksa kıskandığı için rencide etmek amacıyla mı eleştiriyor?

Sahi eleştiri denilince ne anlıyoruz? Karşıyı küçümsediğimiz için eksiklerini mi araştırıyoruz, yoksa daha iyi olması amacıyla doğruya, başarıya giden yoldaki taşları, çalıları mı temizliyoruz? Tövbe. Çoğumuz görüneni değil, görmek istediğimizi görüyoruz. İşi yapanı, çalışanı, çabalayanı ağzıyla kuş tutsa, görmezden geldiğimiz gibi,''ağzıyla kuş tutacak kadar vahşi, beceriksiz. Kuş tutmanın yolu bu mu'' diye tepki dahi gösteriyoruz.

Bu karikatür hayatın ta kendisi. Herkesin dikkatle irdelemesi, kendi açısından kendisini sorgulaması gereken derinlikte. Marifet iltifata tabidir. Eğer bilinçli ya da bilinçsizlikten dolayı marifet sahibine iltifat etmiyorsanız, kişinin motivasyonunu yok edersiniz. Gerçi iltifat edebilmek marifettir. Bir başkasını takdir etmek erdemdir. Bunu yapabilmek''ben olmasaydım'' diye kurduğu cümlelerle kendisini ailesine, kurumuna, kentine ve ülkesine lütuf gibi görenlerin harcı değildir. 

Çevremizde iki tür insan grubu var. Kendisi, ailesi, şirketi, ülkesi için çalışıp, didinen ve başarılı olanlar ki, bunların sayısı az, bir de bunların yaptığı işe sahip çıkarak yüzü kızarmadan övgüleri kabul edenler var. Bu grupta kuyruk uzun, biz yine de birinci grupta yer almaya özen gösterelim. Hakkı olmayana sahip çıkma gözü karalığı içerisinde olanlarla geçirecek boş zamanımız yok ama hocalar, yöneticiler ve karar vericiler gerçeği ayırt etme yetkinliğine sahip olarak, düşünce gücüyle arkadaşlarını yerden yükseltenleri fark ederek, takdiri doğru kişiye sunabilmeli.

İnanın bu karikatüre ne yazsam yeterli olmayacak ama benden bu kadar.’’

*

O kadar güzel özetlemiş ve yazmış ki:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...