HENÜZ AK Parti’den istifa etmeyen, ancak; Yeni parti kurma çalışmaları içerisine giren Davutoğlu’nun son günlerdeki açıklamalarını okuyunca…

Biyokimyasının bozulmuş olabileceğini düşündüm.

Çünkü…

Davutoğlu,  kendisine “hain” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Eski defterleri açarsam birçok insan, insan içine çıkamazlar”  dedi.

Bir nevi Devlet geleneğini hiçe sayarak, Devlet sırlarını ifşa yoluna gideceğini tehditvari bir şekilde söyledi.

Ne kadar yanlış bir hamle…

Ne kadar yanlış bir strateji…

*

Davutoğlu bu çıkışıyla bize göre direk Tayyip Erdoğan’ı hedef almıştır.

Lakin hedefi ve yapmak istediği ne olursa olsun şu gerçeğe cevap vermelidir:

Eyyy Davutoğlu…

Madem insan içerisine çıkılamayacak olaylar yaşandı ve siz buna şahit oldunuz… O zaman icranın başı olarak o dönem başbakandınız, neden yetkinizi kullanarak müdahale etmediniz?

Haydi, buna müdahale etmediniz, neden o dönemde eleştirmediniz de şimdi ahkâm kesiyorsunuz?

Ayrıca şu sözünüzü de hiç tasvip etmiyorum:

Diyorsunuz ki: “Parti kapatılma durumu doğduğunda kaçacak delik arayanlar ve yalılarında oturup Türkiye'yi dizayn etmeye çalışanlar ümmetse biz o ümmetin içinde değiliz.”

Bence bu açıklamalar hiç etik değil.

*

Erdoğan'ın kendisine “hain” demesi ne kadar yanlışsa Davutoğlu’nun da “eski defterleri açacağım” sözü bir o kadar yanlış.

Nitekim Davutoğlu; Erdoğan’ın kendisine hain demesinden sonra bu açıklamaları yapmaya başladı.

Lakin Davutoğlu devlet sırlarını ifşa ederse "hâin" sıfatını hak etmiş olur.

Bir devlet adamı, bazı sırlarla toprağa gider.

Onları ifşa etmek, sıkıştığında çocuk gibi "bak söylerim ha!" türünden tehdit savurmak, devlet adamlığına yakışmaz.

Belli ki Davutoğlu hala kendisine yapılanı unutmamış.

Kolay değil tabi; Önce danışman, sonra dişileri bakanı, sonra milletvekili, sonra parti genel başkanı ve başbakanlık yapmış, ekonomi profesörü, İngilizce ve Almancayı ana dili kadar iyi konuşan, iyi futbol oynayan ve ata da düşmeden binebilen Davutoğlu; bir gecede azledilmiş ve tüm yetkilerini kaybetmişti. O zaman konuşmadı, sessizce köşesine çekilip olan biteni izledi.

Sonra kükremeye başladı.

Manifesto yayınladı.

Karşı atağa geçti.

Siyaset böyle bir şey işte.

Kişiselleştiğin zaman kaybetmeye mahkûmsun.

Şimdi ne olacak?

Ya Davutoğlu iyice hırsının kurbanı olarak her şeyi batıracak ve düşman sevindirecek ya da henüz istifasını sunmadığı partisiyle sulh olup bu tavrından vaz geçecek.

Ok yaydan çıktı gibi gözükse de her şey mümkündür.

Kaldı ki:

Geçmişte Reise küfredenler bugün Ak Parti saflarında siyaset yapıyor.

*

Beni bunlar ilgilendirmiyor.

Beni ve toplumu ilgilendiren olay şudur:

Suriye çölünden alnımızın akıyla çıkabilir de terör belasını def edebilirsek yeterli.

İdlib ısınıyor.

Orası PYD/YPG'nin Akdeniz'e ulaşmasının önündeki en büyük engel.

Fırat'ın Doğusunu tutabilirsek batısındaki denklemi de bozmuş olacağız.

Erdoğan Amerika'ya ne desin, kendi içindeki hainlere ne desin…

*

Aydınlık'tan Özçelik'in, 'Ak Parti’de kılıçlar çekildi' başlıklı dünkü yazısında öne çıkan başlıklar şöyle:

“ABD kararını vermiş. Ak Parti’yi parçalamada ısrarlı. Bütün kozlarını sahaya sürmeye hazırlanıyor. ABD’nin Ak Parti’yi rahat bırakmayacağı kesin.

Beştepe’den gelen bilgiler ise özetle şöyle:

Erdoğan her şeyin farkında.

Çerahatı patlatacak.

Tehlikeyi büyümeden önleyecek.

Bunun için ne gerekiyorsa yapacak.

Kongre süreci öne çekildi.

Bazı illerde kongre bile beklenmeyecek.

Gül'ü, Babacan'ı, Davutoğlu'nu parti içinde bitirecek. Partiden koparacağı parçayı milimize edecek.

Erdoğan harekete geçti. Partinin 18. kuruluş yıldönümünde kılıcını çekti. Muhaliflerin fotoğraflarını sildi. ABD’nin harekete geçirdiği ekipler için 'hain' dedi. Gerilimin daha da artacağının göstergesi…”

*

Nitekim küresel emperyalist ABD, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’yi bölüp parçalamayı kafasına koymuş… Bu bağlamda; Suriye çölü bir cehennemdir. Bugün kendisini aklamaya çalışan Davutoğlu hem Suriye politikasının mimarı hem de sınırlarımızdaki kargaşanın baş nedenidir.

Girdik bir defa Suriye’ye…

İdlib de sular ısınıyor.

Orası bizim olduğu kadar ABD’nin, Suriye’nin ve Rusya’nın da çok önem verdiği bir bölgedir.

Çünkü Türkiye İdlib de kurduğu güven tesisi ile PYD’nin Akdeniz’e açılmasını engellemektedir.

Fırat’ın doğusunu da temizlersek hem Suriye iç savaşının hem de Fırat’ın batısındaki oluşturulmaya çalışılan denklemi bozmuş olacağız.

Onun için diyoruz ki; Hem ABD’nin gösterdiği refleks, hem Rusya rejiminin ikili oynaması, hem de terör hareketlerinin bitirilmesi noktasında Erdoğan’ın yanında olmaktan başka çare görmüyorum.

Biz Erdoğan’ın; hem dış politikada hem de iç politikada yörüngesini değiştirmediği müddetçe yanındayız. Ve savunmaya devam edeceğiz.

Amaç;

“Güçlü Türkiye, güçlü birliktelik…”

Davutoğlu mu?

“Yalnızlaştıkça torbadan daha çok laf çıkaracağı aşikâr gibi duruyor…”