TELEFONUM çaldı.

Gazeteci arkadaşlardan biri arıyordu.

*

Hoş beş faslından sonra…

- Dedim: Buyrun, efendim.

- Dedi: Hayri Bey; başkan seçildiği günden bu yana bir türlü adam akıllı bir basın toplantısı yaptı mı?

- Dedim: Yok, iki buçuk seneye yakın oldu göreve geleli bildiğim kadarıyla yapmadı.

- Dedi: Niye yapmadı?

- Dedim: Korkuyordur belki de.

- Dedi: Neden?

- Dedim: Sen veya ben, onu zor duruma düşürecek sorular sorarız belki ondandır.

- Dedi: Siyasetçi sorulacak sorulardan korkar mı?

- Dedim: Vallahi sen bu konuda tecrübelisin… Korkmasa yapardı… Üç beş soru sorabilecek gazetecilerle bir araya gelir kamuoyunu aydınlatırdı…

- Dedi: Ama kitap yazmış.

- Dedim: Evet... Belediyenin kitabını yazmış. Öyle diyorlar… Ama ben bile yazmış olduğu kitabı görmedim… Mesela (benimde şiir kitabım var) desem.

- Dedi: Vallaha mı? Fakat... Ama... Lakin... Hım... Kem... Küm...

- Dedim: Ya arkadaş! Siz neyin peşindesiniz? Hayrettin Bey makamında oturuyor… Çağrı yapın, basın toplantısı niye yapmıyorsunuz? Başkan deyin… Belki de sesinizi duyar… İllaki ben mi çağrıda bulunayım… Sizin eliniz, kolunuz, diliniz yok mu?

- Dedi: Ama... Şey... Yani...

- Dedim: Ney yani? Diğer bazı gazeteciler ''abi bir yazı yazsan da Büyükşehir bize ilan verse'' diyor.  Sende şimdi Hayri Bey geldiği günden bu yana adam akıllı bir basın toplantısı yapmadı. Azıcık ucundan bir dokunuver diyorsun. Sizin eliniz armut mu topluyor? Siz yazsanıza?

- Dedi: Ama... Sendeki cesaret bizde yok. Fiskeci zade desen bir öyle bir böyle. Hele sen bir yol açtın, millet internet üzerinden bak yayınlara bile başladı. Hayri Bey koşar adım oralara gidiyor… Allıyorlar pulluyorlar… Soru bile soramıyorlar… Gazetecilik... Yerel gazetecilik bitti… Herkes ilanım kesilir diye korkuyor ve bir sen varsın soru sorabilen, yazı yazabilen…

- Dedim: Hadi git işine sabah sabah yine beni dolduruşa getireceksin…

*

Bu telefondan sonra iki gazeteden, dört de internet sitesinden aradılar.

Hepsinin merak ettiği konu aynıydı:

''Hayri Bey basın toplantısı niye yapmıyor?''

*

Hepsine aynı şekilde cevap verdim:

''Hadi… Hadi… Başka kapıya… Ağzınıza kilit vuran mı var? Siz seslenin veya yazın… Çağrıda bulunun…''

*

Fakat buna rağmen...

Karşımdaki “acar” gazeteciler, bir türlü geri adım atmıyorlardı.

İlan gelmez korkusu… Onları gazetecilikten soyutlamış… Adımız çıkmış dokuza inmez sekize benden medet umuyorlardı…

Etkilenmedim desem yalan söylemiş olurum.

*

İnsan ister istemez düşünüyor:

Hayrettin Bey’e bir çağrıda bulunmak adına bu şehirde cesaretleri kaybolmuş gazeteciler ordusu oluşmuş durumda…

Buna da üzülmedim desem yine yalan söylemiş olurum…

*

Diyeceğim odur ki:

Büyükşehir Belediye Basın Müdürünün yanına gidip üç kuruş fazla fatura kesmek adına dil dökenler…

Ve deveyi hamuduyla götürenler…

Nereye gitmişti acaba?

*

Yoksa bu bay ve bayan gazeteciler açısından...

''Hayri Bey’in basın toplantısı yapıp yapmaması'' mesele değil de ''Üç kuruş İlanlarının verilip verilmemesi mi'' mesele?

O zaman açık konuşsunlar.

Biz ilan gazeteciliği yapıyoruz… Hayri Bey’e tek bir eleştiri bile getiremeyiz… Soru soramayız… Haddimize mi düşmüş ki çağrıda bulunalım… Falan… Filan…

*

O bu değil de:

Tamam, Hayri Bey basın toplantısı yapmıyor…

Tek günah keçisi o mu?

Bu şehirden tek sorumlu o mu?

Mahir Bey nerede?

Ahmet Bey nerede?

Celalettin Bey, Cihat Bey, İmran Bey ve allı şanlı bir diğer kitap yazan vekilimiz Habibe nerede?

En önemlisi İl Başkanımız Fırat Bey nerede?

Hiç biri bizim ''ACAR'' gazetecilerimizin karşısına çıkıpta bir basın toplantısı yapmıyor veya yapmak istemiyorlar…

O yüzden bizim gazetecilerimiz ilan almak için hayale dalsınlar…

Şehrimiz ile ilgili sorunları dile getirmekte neymiş…

Basın toplantısı için çağrıda bulunmak mı? Boş verin yahu!

*

Sözün özü şu:

Bence Hayri Bey ve diğerleri en doğrusunu yapıyorlar…

Kulağıma geldiği kadarıyla; ''Basın toplantısı yapacak gazeteci değilsiniz be kardeşim sizler diyorlar… Sizleri telef ettik, yerin dibine soktuk diyorlar…''

Çünkü…

Sarı öküzü Mahir Bey’in Kervanhan da yaptığı toplantıda teslim ettiniz…

Yalan mı?

*

Can alıcı soru şu:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...