SEVDİĞİM bir dostum eski siyaset adamı telefon açtı…
Şunları söyledi:
- Hayırlı bayramlar nasılsınız?
- İyiyiz. Size de hayırlı bayramlar. Siz nasılsınız?
- Biz de iyiyiz. Biraz yorgunuz.
- Kolay gelsin, tahmin edebiliyoruz. Şurada kaldı 8 gün.
- Az daha dişinizi sıkın.
Şeklinde bir nezaket faslıyla başlayan konuşmamız bittikten sonra da…
Şöyle devam etti:
- Mustafa Bey yazılarınızı inanılmaz takip ediyorum. Ve her yazınızı iki defa okuyorum. Bir iki konuda konuşmak istedim…
Buyur abi deyince başladı anlatmaya…
*
- Mustafa Bey şu genel merkezler var ya? Milletvekili adaylarını belirleyip listeye yazarken niçin halkın sevdiği ve oy potansiyeli yüksek olan kişileri listeye yazmazlar?
Mesela…
- AK Parti’ye bakıyoruz, Mahir Ünal dışında sadece Ahmet Özdemir’e sitem edilmiyor. Onun her gittiği yerde bir sevgi seli oluşuyor. Ona tepki yok. Halk kucaklıyor.
Mesela…
- MHP’ye bakıyoruz, Sefer Aycan Genel Başkan yardımcılığı unvanı nedeniyle listede, ikinci sıra adayını tanıyan yok. Yani tepeden inme.
Mesela…
- En sorunsuz ve 1 vekil çıkarabilecek CHP’de Ali Öztunç ismi halkın tanıdığı ve her kesimden oy alabilecek biri olarak görülüyor.
Mesela…
- İYİ Parti ise tam bir kapalı kutu. Faruk Atlı Hoca’yı tanımayan yok. Ancak Bülent Meşe ismi kamuoyunda sevgiyle anılıyor. Ancak 3’üncü sırada aday gösterilmiş…
*
Bir büyüğüm, sevdiğim bir dostum olan eski siyaset adamının anlattıklarına katılmamak mümkün değil…
*
Bu konuşmadan edindiğim izlenim şu:
Bu seçim şunu gösterecek…
- Bir daha ki Cumhurbaşkanlığı ve yeni Hükümet sisteminde Halkın sevdiği, takdir ettiği, kamuoyunda karşılığı olan isimler Milletvekili adayları olarak yazılacak…
- “Yok, öyle üç kuruşa beş köfte” misali Milletvekili adayı olmak.
- Yok, öyle Kahramanmaraş’a tepeden inme aday göstermek…
- Genel Merkezler artık aklını başına alacak…
- Bu halkın sesine kulak verecek…
- Halkın sesine kulak vermezlerse…
- Ki verilmedi…
24 Haziran da ilk şamarı “AK Parti mi? CHP’mi? MHP’mi? İYİ Parti mi?” yiyecek, hep birlikte göreceğiz…