Geçen gün meydana gelen elim kaza tüm ülkeyi yasa boğdu. Yüreklerimiz yandı. Ancak gerçek anlamda yüreklerimiz yandı mı? Üzüldük mü? Ya da gerçek anlamda minik yavrularımıza kim üzüldü? Kimse kimseyi kandırmasın, gerçek anlamda üzüldüğümüzü düşünmüyorum?

Eğer üzülseydik olaydan bir kaç gün sonra bile yemek yiyemezdik. Çünkü yemekler boğazımıza düğümlenirdi. Bırakın yemek yemeyi yutkunamazdık bile. Kendi yavrularımız görünce o yavrular ve ailesi gelirdi aklımıza ve gözlerimizden yaşlar dökülürdü. Anne ve babalarının yürek yakan hali içimize otururdu.

Eğer gerçekten üzülseydik haberlerden sonra başımıza ağrılar girer, kafamız zonklar ve sabahlara kadar yatağımızda dört dönerdik. Sabah şiş gözlerle kalkar kahvaltı bile yapamadan işe giderdik.

Gerçek anlamda üzülseydik haberlerde üç beş damla gözyaşı döküp, ardından film, dizi ve eğlence programlarını izleyemezdik. İzlediğimiz programlarda gülemez ve kahkaha atamazdık. Her an aklımıza çocuklar gelir ve o an da boğazımız düğümlenirdi. Yani üç beş gün normal hayata devam edemezdik.

Ama neden üzülelim değil mi? Çocuklar bizim değil, hiç tanımadığımız yabancı, fakir ailelerin yani ellerin. Zaten suçun büyüğü de çocuklarda değil mi? Kim dedi onlara ilçeye gidin ve okuyun diye. Okumak onların harcımı? Otursunlar köylerinde, okuyup da ne olacaklar. Gitsinler köylerine orada çobanlık yapsınlar, tarlaya gitsinler. Madem iyi bir yerde kalacak paranız yok, o halde okumak sizin neyinize? Zaten aileleriniz fakir değil mi? Onların parasını neden harcıyorsunuz?

Tek suçlu çocuklar mı? Aileleri de suçlu, sizi neden gönderiyor yaban ellere, madem paranız yok neden veriyorsunuz çocuklarınızı başkalarının yurtlarına. Evet, tek suçlu çocuklar ve aileleri başka kimse suçlu değil. Ne yetkililer ne yöneticiler ne de sorumlu kurumlar. Hiç kimse suçlu değil. Eğer yetkililer suçlu olsa idi ülkemizde yer yerinden oynardı. Bir sürü istifa ve hapis cezası olurdu. Olmadığına göre tek suçlu çocuklar ve aileleri.

Ey yavrularımız! Sare, Sema, Gamze, Bahtınur, Nurgül, Tuğba, Sümeyye, Cennet, Sevim, İlknur ve Zeliha.

Bu dünyaya daha genç bile olamadan veda ettiniz. Hem de çok acı bir son ile...

Sakın ha! Başta ben daha sonra da diğer tüm insanlara hakkınızı helal etmeyin. Öbür tarafta yakamıza yapışın. Bize, yetkili yetkisiz tüm herkese hesap sorun. Tüm herkesten hakkınızı söke söke isteyin. Korkmayın! Orada torpil, adam kayırma, araya adam sokma ve daha nice kurtarma operasyonları yoktur. Çünkü herkes yaptığının cezasını çekiyor. Yaptığı ve sorumlu olduğu tüm işlerden hesaba çekiliyor. Oradaki terazi çok hassas ve adalet mahkemesi çok çetin…

Orada yönetici de yönetilen de, parası olanda olmayan da eşit ve herkes hakkı olandan hakkını alma kudretine sahip. Orada mazluma ve kimsesize korku da çekimserlik de yoktur. Boynunu bükmek ve çekip gitmek işini başka tarafa havale etmek de yoktur. Sakın ola ki, minik bedenlerinizi toprağa veren, size sahip çıkmayan, emanete ihanet eden bizlere hakkınızı helal etmeyin.

Güle güle sevgili yavrular! Biz bu dünyada sizleri yaktık ama biliyoruz ki siz ateşi daha dehşet olan öbür dünyada bizi yakacaksınız. Siz daha karlısınız. Çünkü siz bu dünyanızı öbür dünyaya sattınız ama biz öbür dünyamızı bu dünyaya feda ettik. Yazıklar olsun bize...

Hakkınızı helal etmeyin! Size sahip çıkamadık. Buraya gerçek duygularımı bile yazamadım size nasıl sahip çıkayım. Biliyorsunuz biz daha önce Karaman'daki çocuklara da sahip çıkamamıştık. Size nasıl çıkalım. Onları da koruyamadık, sizi de. O minik ellerinizden öpüyorum, hesap gününü bekliyorum.

Güle güle masum yavrular güle güle...