ÖNCEKİ gün 23 Nisan Ulusal ve egemenlik Çocuk Bayramını hem de 100.yılında Balkonlarda İstiklal Marşı’nı söyleyerek kutladık…

Bu şehir de herkes balkonlara çıktı, gelişi güzel İstiklal Marşı’nı söyledi…

Tek bir ses olamadık…

Oysa Kale burçlarımıza insanlarımızı çıkarıp, koruma mesafesi bırakıp, Bayrağımızın altında haykırarak tek bir ses, tüm Türkiye’ye duyurmalıydık…

Kahramanmaraş’ımız bir ilki yapmalıydı…

Ne güzel olurdu…

Hoparlörden İstiklal Marşı söylenirken herkes o sese uyar, havai fişekleri ile şehir aydınlatıla bilinirdi…

Yapamadık…

*

Şöyle bir tarihe gidiyorum da:

100.Yıl önce…

Birinci Dönem Büyük Millet Meclisi ya da kısaca Birinci Meclis, 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanmış, 1 Nisan 1923'te yeni seçim kararı alarak 15 Nisan 1923'te son oturumunu yapmıştır. Yeni Türk devletinin kurucu meclisi olarak kabul edilir. Meclis'in açılış günü olan 23 Nisan, hâlen Türkiye'de millî bayram olarak kutlanmaktadır.

1’nci Meclis’te Antep 6, Maraş 8 Milletvekili çıkarıyor.

100 yıl sonra Maraş yine 8 Milletvekili çıkarırken, Antep ise 14 vekil ile temsil ediliyor.

Yani Maraş hep yerinde saymış.

*

Antep devasa bir sanayi şehri olup, Turizm potansiyelini hayata geçirip, Zeugma’yı gün yüzüne çıkarıp, insanların görmesine, Antep’in bir kat daha tanınmasına vesile olurken…

Biz…

Germenika gibi devasa bir turizm zenginliğini şehrimize kazandıramadık.

*

Antep sanayi şehri olup altyapısı ile her geçen gün büyürken...

Biz…

Bırakın büyümeyi hala sanayi alt yapısını, bir endüstriyel arıtma tesisi bile kuramadık.

*

Aksu çayı kirli akıyor, sır barajı zehir saçıyor, söylemini yıllardır söyledik.

Söylemden öteye gidemedik…

Sularımızı, toprağımızı kirlettik.

*

Biz...

Kuyu suyu içerken, Antep en kaliteli bizim topraklardan çıkan sularımızı alıp, kendi şehrinin insanlarının hizmetine sundu.

Hem de bizim şehrimizden daha ucuza…

Siyasi güç olup bitenlere hep kulakları tıkadı…

Kirlenmeye sebep, polen dediler…

Sularımız temiz diye rapor aldılar…

Halkın aklıyla alay etmeye devam edildi…

*

Biz…

Hep siyasi didişme, senin adamın, benim adamım ilkesini benimsedik…

18 yıldır iktidar da olan AK Parti kendi içerisinde, ilimizde hep insanların ayağını nasıl kaydırırız senaryosu yazıldı uygulandı…

Hem de aynı parti de hizmet etmeye çalışan insanlar yaptı bu ihaneti…

Şehri, şehrin gelişmesini, büyümesini, kimse düşünmedi…

Varsa yoksa kendi gelecekleri, kendi siyasi hükümranlıklarının hesabını, ön planda tuttular…

Ahmet bizden değil dediler…

Kongre gecesi alaşağı ettiler…

Mahir Ünal’ı, Veysi Kaynak’ı kendilerine rakip gördüler…

Hesapları bu sefer tutmadı...

Seçim olup, koltuğundan ettikleri kişinin hem de ikinci sıra Milletvekili yazılması onlar adına sonun başlangıcı gibi oldu…

*

Güç bu sefer karşı cenaha geçince…

Erkoç gitsin de kim gelirse gelsin mantığı ile bir kez daha bu şehre ihanet edildi…

Hanefi Mahçiçek Büyükşehrin en güçlü ve en tecrübeli ismiyken, Erkoç'u onunla yiyemeyeceklerini anlayıp, Ankara da Reis’in önüne Hayrettin Güngör ismi ile çıkılıp, Erkoç dönemini bitirmek için planlar kurdular…

Yine kendi gelecekleriydi düşündükleri…

Belki haklıydılar…

Erkoç’un bu şehirdeki siyasi hayatı bitirilmeliydi…

Hizipçilik onun döneminde başladı…

Nursel’i, Uğur’u, Metin’i hatta ve hatta ilçe başkanlarını kendi safına çekip Ankara’ya dosya üzerine dosya gitmesine vesile olundu…

Gece saat 3 den sonra Mercedes araçla Nursel’in Ankara’ya nasıl yetiştirildiği hafızalarda hala…

*

Şimdi gücü elinde bulunduranlar…

Koltuğa getirdikleri Büyükşehir Başkanı Hayrettin Güngör’ü ve Elbistan Başkanı Mehmet Gürbüz’ün eleştirilmesi karşısında, partinin güçlü ismi Mahir Ünal’ın geçen hafta sosyal medya canlı yayınında, yerel medyaya yönelik ağır ithamları akıl karı değildi…

Kendi hatalarını ört bas etmeye yönelik çıkışlardı bunlar…

Çünkü karşılarında alaşağı ettikleri Fatih Erkoç vardı…

Çünkü yerine getirdikleri kişilerin eleştirilmesi onlar adına bir yenilgiydi…

Bu yenilgiye en iyi savunma aracı karşı atak, yani suçlayıcı bir dil kullanmaktı…

Yani Yerel medya da bir eleştiri çıktığında hemen Fatih Erkoç ismine sığınılıp yafta vurulmalıydı…

Yerel medya bir nevi Erkoç'la ilişkilendirilmeliydi...

Böyle bir çıkış yolu bulmak bana göre en büyük hataydı...

Çünkü Erkoç bile yerel medyanın her zaman hışmına ugramış ve en ağır bir şekilde şahsım başta olmak üzere eleştirilmişti...

*

Ama artık halk, her şeyi görüyor ve biliyor…

Bu yaftalara kamuoyunda kimse inanmıyor…

*

Şu konu gözden kaçmamalı…

AK Parti bu şehir de her geçen gün kan kaybediyor…

Sevgisizlik had safha da…

Güvensizlik dillerde pelesenk olmuş…

Padişahım sen çok yaşa diyen yalakalar ile dolmuş...

Büyükşehir iyi yönetilmiyor…

Elbistan o keza…

Ayşe Cesur kadın kollarından alındı ama Büyükşehir Meclisin de ve encümen de en ön safta yer almaya devam ediyor…

Diğer Meclis üyelerinin aklıyla alay etmek için bunlar yapılıyor...

Göreceksiniz ilerleyen günlerde Büyükşehir Meclis toplantıların da, Meclis üyeleri Meclisi, boykot ederse şaşmayın...

*

Hayrettin Bey kendini o koltuğa getirenleri dinlemiyor bile…

Koltuk her şeyi unutturmuş gözüküyor…

Onu o koltuğa getirenler ise kendileri suçlanmamak için devamlı onu savunmaya, yapılan eleştirilere göğüs germeye devam ediyorlar…

Bir nevi kendilerini mecbur hissediyorlar…

Çünkü…

Aşağı tükürseler sakal…

Yukarı tükürseler Bıyık…

Ama artık deniz bitti…

*

Sözün özü şu:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...