İyilik güzeldir. Dünya iyilerle daha yaşanılır hale geliyor. İyilik etmek herkese nasip olmaz Ancak: Her iyilik iyilik midir? Sürekli iyilik yapmak yardım etmek midir? Yoksa içimizi rahatlatmak mı? İyilik etmek kötülüğe dönüşebilir mi? İyilik ederken amaç kendimizi rahatlatmak mı yoksa karşıyı zor durumdan kurtarmak mı? Ve daha nice soruları sormak istiyorum yardım toplayanlara ve yardım edenlere. İyilik dünyanın en güzel erdemlerinden biridir ancak bu da günümüzde kullanılıyor ve birilerine rant sağlarken birilerini asalaklaştırıyor.

Özellikle halkın dini duygularını kullanarak yapılan istekler boş çevrilmediği için insanlar bunu sorgulayamıyor. İyilik gibi güzel bir şeyin kullanılması ve amacından sapması nedeniyle bu konunun irdelenmesi gerektiğini düşündüm. Hatta bu konunun uluslararası çapa bürünmesi konunun daha da irdelenmesini gerektiriyor.

Evet, ben iyilik etmenin bazen kötülük etmek olduğuna inananlardanım. Çünkü içimizi rahatlatmak için yaptığımız bir şey karşıya kötülük olabilir. Yani her iyilik iyilik değildir?

İyilik ederken çok dikkat etmek gerekiyor. Kime neden ve ne kadar iyilik etmemiz gerektiğini iyi düşünmeli ve iyi hesap etmeliyiz. İyiliği kullanan sahtekârları saymıyorum. Sadece iyilik yapılan insanlar açısından değerlendirmek istiyorum.

İlk örneğim dilenciler: Dilencilik bir meslek olmuş, neden çünkü herkes Allah rızası denilince üç beş kuruş veriyor ve kendince bir savunma üretiyor iyilik yapıyor.

İkinci olarak son yıllarda fakir ülkelere yapılan yardımların yardım olmadığını aksine onları daha da kötü duruma soktuğunu üzülerek belirtmek istiyorum. O ülkedeki insanlar gelen sürekli yardımlarla yaşama tutunmaya çalışıyor. Biz bu yardımlarla onlara balık yemesini öğretiyoruz. Oysa onların balık tutmasını öğrenmesi gerekiyor. Çünkü sürekli balık vermek onları aptallaştırmak ve asalaklaştırmaktır. Bu da iyilik değil kötülüktür.

Bu konuyu yaşanmış bir örnekle açıklamak istiyorum. Afrika ülkelerinin birinde ayakkabıcılık yapan kişi anlatıyor. Ayakkabı atölyesinde dört işçi çalışıyor ve kendisi de dahil olunca beş aile ediyor. Bunlar ayakkabı üretip ayakkabı satıyor ancak bir zaman sonra iyilik yapmak isteyen hayırseverler bu şehre tırlarla ayakkabı getiriyor ve halka bedava dağıtılıyor. Herkes çok memnun ve herkes bu bedava ayakkabıları alıyor.

Tabi bu durum hemen bitmiyor. Halkın iştahını ve arzusunu gören yardım kuruluşları bu yardımdan bahsedip üç dört kere daha ayakkabı getiriyor ve tüm şehir halkına dağıtıyor. Birkaç ay sonra ayakkabı satamayan bu ayakkabıcı dükkanı ve atölye işçileri kovuyor ve dükkanı kapatıyor. Artık kendileri de o ayakkabılardan almaya başlıyor. Böylece bu yardım şehirdeki tek üreticiyi de iflas ettiriyor ve beş ailenin daha parasız ve işsiz kalmasına neden oluyor. Fakat işin garibi bu yardımlar daha sonra kesiliyor. Şimdi soruyorum bu iyilik nasıl bir iyilik ve kime ne kazandırdı. Yıkılmak üzere olan evin dışını boyamaktan başka bir işe yaradı mı?

Ayakkabı üreticisini ve çalışanları bitirdi ve onları da yardıma muhtaç etti. Diğer insanları nasıl olsa yardım gelecek anlayışına sokarak onları da asalaklaştırdı. Hiç kimse kazanmadı herkes zarar etti. Onlarca işsiz arasına yenilerini katmaktan başka bir işe yaramadı. Bunların dışında gıda ve giyim yardımları da orada var olan gıda, giyim ve ayakkabı üreticilerini bitiriyor ve onları da beyazların yardımına muhtaç bırakıyor. Beyaz adam belli bir müddet sonra yardımı kesince de onlar daha iyi, daha müreffeh yaşamak ve bu ürünlere kavuşmak için çareyi beyaz adamın ülkesine taşınmakta

buluyor. Ailesini çoluk çocuğunu da alarak kilometrelerce aç ve susuz yolculuk ederek ülkesini terk edip başka ülkelere sıkıntı oluyor. Hem kendisi hem başkaları sıkıntı yaşıyor. Oysa işi olsa ve yerinde yurdunda çalışsa kendisi de mutlu olacak ülkesine gittiği insanlarda bunu sağlamak bizim birinci önceliğimiz olmalıdır.

Yardım kuruluşları artık strateji değiştirmek zorunda. Bu kurumlar projelerini balık tutmak üzere kurmalıdır. Yoksa o kadar nüfusu kimse ömür boyu doyuramaz. Kendi çocuklarımız bile belli bir yaşa geldiğinde çalışmadan evden yemesi gözümüze batarken başkaları daha çok batacaktır. Politika Herkes kendi yurdunda ve işinde olmalıdır. Çünkü herkes yurdunda ve işinde daha mutludur.

Amaç iyilik ise iyiliğin yönü değiştirilmek zorundayız. Reklam yapmak ise işiniz kolay birkaç Afrikalıya yemek ve gıda dağıtırsınız ve reklamınızı yaparsınız. Daha çok para vermeleri içinde onların perişan hallerinin fotoğraflarını yayınlarsınız herkes zaten o acı tablo karşısında eriyecektir.

İyiliği kalbimizi ve vicdanımızı rahatlatmak için değil, yardıma muhtaçları bu durumdan kurtarmak için yapmalıyız. Yoksa bizim yüzümüzden ortaya çıkmış milyonlarca aç insan olacak ve bize de, bizim yüzümüzden aç kalan insanlara yardım etmenin gururunu yaşayacağız. Aslında bizde bunu başaracak çok kuruluş var. Yeter ki azmetsinler gerisi gelecektir. Sizce de öyle değil mi?