KAHRAMANMARAŞ niye bir adım ileri gidemiyor?

Neden yerinde sayıyor?

Oysa her şeyimiz var…

Tabiatımız var…

Toprağımız var…

Suyumuz var…

En önemlisi anlı şanlı tarihimiz var…

*

Peki, neden gidemiyoruz?

*

Seçtiğimiz siyasetçiler mi hatalı…

Onları seçen biz halk mı?

*

Sorunlar sorunlar…

- Arsan kavşağı bitirilmiyor…

- Terminal binası aylar oldu hizmete açılmıyor…

- Tekke yerinde sayıyor…

- Önsen ve güney çevre yolunun akıbeti belli değil…

- Şehir içi trafik, keşmekeş vaziyette…

- Hazine mallarına nasıl çöreklenirim diyen zengin tayfa türemiş… (Nasıl olsa zengin diye kimse dokunmuyor, dokunamıyor)

- Hazineye ait Ahırdağı, parsel parsel ele geçirilmiş…

- DSİ’ye ait kılavuzlu su havzası kıyıları talan edilmiş…

- Bir yetkili isim çıkıpta, masaya yumruğunu vuramıyor…

- Kimse sorumluluğu üstlenmiyor…

- Herkes kendini geri çekmiş…

- Sallabaşı, al maaşı, moduna girilmiş…

- Tabi olanda Kahramanmaraş’a oluyor…

*

Yapmayın beyler!..

Etmeyin beyzadeler…

Bu şehir bizim…

Bu şehir hepimizin…

Herkes sorumluluğunu bilirse, elini taşın altına koyarsa, çözemeyeceğimiz hiçbir konu kalmaz…

*

Bir yerde okumuştum…

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu’nun ekibine sık verdiği tavsiyelerden biri şu:

''Sorumluluk verilmesini beklemeyin, siz üstlenin.''

Bu önerisini genellikle öz deneyiminden süzülen bir hikâyeyle güçlendirmeyi tercih ediyor.

Konukoğlu bu hikâyeyi şöyle özetliyor:

''İngiltere’de tekstil mühendisliği eğitimini tamamlayıp dönünce aile işinde çalışmaya başladım. Sabahları işe gidiyor, babam ve abimin isteği üzerine ihracatla ilgili işlere bakıyordum. Bir müddet sonra hızlandım. İşleri 3-4 saat içinde bitiriyor, sonra idari binanın koridorunda çalışanlarla sohbet ediyordum. Kendi kendime, ‘Bir gün buraya patron olacaksın, böyle gitmemeli’ dedim ve abime gidip bana ek iş vermesini istedim. Abim, ‘Daha yenisin, nasıl olsa ileride çok işin olur’ dediyse de ısrar edip bir görev daha aldım. Bir iki ay sonra yeni işte de hızlandım ve abimden bir iş daha istemeye karar verdim. Odasına girmek üzereyken içimden bir ses ‘Her defasında abinden iş mi isteyeceksin’ deyince, geri döndüm. Her defasında iş istemek yerine, işimi, sorumluluk alanımı kendim bulmalıydım. Abimin odasına tekrar gittiğimde üretim hesaplarını kontrol ediyordu. Her gün üretimi kontrol eder, aksayan kısımlar için gerekli arkadaşları arayıp uyarırdı. Asistanı Fatma Hanım ön hazırlıkları yapar, abim hesapları tamamlar, değerlendirmede bulunurdu. Fatma Hanım’a gittim ve hazırladığı evrakların bir kısmına el koydum. Abimin işini azaltmalıydım. Hesapları gözden geçirdim, özetlerini çıkardım ve abime götürdüm. Bana hatalarımı gösterdi, işi iyice anlayınca da o iş üstümde kaldı. O gün anladım ki üstlerimin ve benden kıdemlilerin ufak ufak işlerini üstlenip kendi sorumluluk alanımı büyütebiliyorum. Bu benim için büyük ders oldu. Bir daha hayatım boyunca hiç kimse bana yapacağım işleri söylemedi, her zaman kendi görev ve sorumluklarımı artırıp çalışma alanımı genişlettim.''

*

İşte hayat dersi bu…

İşte sorumluluk verilmesini beklemeden, bir iş bitince yan gelip yatmadan, ikinci, üçüncü işi yapmak için çaba göstermek bu…

Boşuna Sanko olunmamış…

Boşuna Gaziantep olunmamış…

*

Hep Kahramanmaraş’la Gaziantep’i kıyaslama yapıyoruz ya…

*

Bizler var ya bizler:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...