AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, "2015 seçimlerinin seçim beyannamesinde çok yeni, çok temel, özellikle adalet, yargı, hukukla ilgili çok güçlü toplumsal teklifler var" dedi. 

 

TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı (İHA) Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın  sunduğu "Neler Oluyor?" programına  AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal konuk oldu. Ünal, Yaşar ve Habertürk Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir'in, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK) Bank Asya'ya el koyması, paralel yapıyla mücadele, başkanlık sistemi tartışmaları, dersanelerin kapatılması, yaklaşan genel seçimler ve gündemde yer alan diğer konulara yönelik sorularına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

BDDK'nın Bank Asya'ya el koymasına yönelik değerlendirme yapan Ünal, konuya ilişkin muhalefetin eleştirilerine de cevap verdi.

 

"Konuyu siyasetin malzemesi haline getirmemek lazım" diyen Ünal, "Bu uzunca bir zamandır BDDK'nın gündeminde olan ve titizlikle takip ettiği bir konu. Bankacılık sektörünün 2001 krizinden sonra yeniden yapılandırılması, 2009'daki küresel krizi aşmamızda çok büyük bir etkisi oldu. Dolayısıyla yapının içerisinde hastalıklı bir unsurun, yapının tamamına dönük hastalık yaymasına imkan vermemek için bütün yapıyı zaten dikkatle, titizlikle BDDK denetliyordu. Bu denetimlerin sonucunda da yapılan basın açıklamasıyla birlikte Bank Asya'nın yüzde 63'üne el koydu ve bunu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yönetimine devretti" ifadelerini kullandı.

 

2001 ekonomik krizi döneminde batırılan, içi boşaltılan bankaların olduğunu hatırlatan Ünal, "Burada BDDK çok teknik bir şekilde konuyu takip ettiğini dolayısıyla herhangi bir şekilde birilerinin bunu siyasi bir operasyon olarak nitelemesi son derece yanlıştır. Bu aynı zamanda Türkiye'nin bağımsızlık kuruluşlarına dönük bir bühtandır. Bu kurumlar üzerlerine düşen denetim görevini ve bu denetimin gerektirdiği sonuçları yerine getiriyorlar" dedi.

 

"PARALEL YAPI İLİŞKİLERİNİ ŞANTAJLA, KASETLE YÜRÜTÜYOR"

 

"BDDK Başkanvekili Mutalip Ünal'a vekillik sözü verildiği" iddiasına da cevap veren Mahir Ünal, "Paralel yapı ilişkilerini böyle yürüttüğü için kendisiyle ilgili düşüncelerini başkalarıyla da ilişkilendiriyor. Yıllarca ilişkilerini bu şekilde yürüttüler. Şantajla, vaatle, tehditle, kasetle yıllarca bu ülkede işlerini yürüttüler. Dolayısıyla bu işlerin de böyle yürüdüğünü zannediyorlar. Böyle bir şey söz konusu değildir. AK Parti'de kimin nasıl milletvekili olacağı kurumsal yapı içerisinde belirlenir. AK Parti temayüllerini yapar, komisyonlarını kurar, kamuoyu araştırmasını yapar ve Türkiye'yi 2023 hedeflerine taşıyacak, donanımlı, liyakat sahibi insanları milletvekili yapar. Biz AK Parti olarak hiçbir zaman bu tür ilişkilerin içerisinde olmadık. Çünkü biz buraya bu ilişkilerle mücadele ederek geldik. Biz hiçbir zaman böyle pis bir pazarlığın içinde olmadık, olmayız" açıklamasında bulundu.

 

Ünal, Bank Asya'dan son 1 yılda 8-9 milyar dolarlara varan sermaye çıkışının ardından 100 bine yakın insana, 100 bin liranın altındaki mevduatların devlet güvencesinde olmasından dolayı söz konusu bankaya para yatırmalarının sağlandığını belirtti. Ünal, sözlerine şöyle devam etti:

 

"Son 1 yılda gördüğümüz çok net bir şey var. 100 bine yakın insana başka bankalardan krediler çektirilip bu bankaya yatırmaları sağlandı. 100 bin liranın altındaki mevduatların devlet güvencesinde olmasından dolayı insanlara 'sizin 100 bin liranın altında yatıracağınız her mevduat devlet güvencesinde olacaktır, dolayısıyla buranın batması durumunda da zaten devlet size bu miktarı ödeyecektir' denildi. Bundan dolayı bu süreçte bankanın içerisinde adeta banka üzerinden piyasadan çok ciddi anlamda para çekildi. İnsanlar evlerini, arabalarını sattılar, gittiler başka bankalardan kredi aldılar ve Bank Asya'ya 100 bin liranın altında çok ciddi bir mevduat akışı sağlandı. BDDK bütün bu hareketleri izleyen bir denetleme kurumu olarak teknik incelemelerinin sonucunda aldığı kararla bu bankayı batırmış ya da lağvetmiş değil tam tersine orada mevduatı olanların mevduatını güvence altına almak, diğer taraftan da devletin zarara uğramasını engellemek. Bu kurumlar çocuk oyuncağı değil."

 

PARALEL YAPIYLA MÜCADELE

 

Paralel yapıyla mücadeleyi "devletin verdiği bir mücadele" olarak niteleyen Ünal, "Bu bir siyasi mücadele değildir. Devleti el geçirmek için harekete geçmiş, devletin bütün kurumlarına sızmış ve devletin kendi içindeki hiyerarşisine göre hareket etmeyen, devletin dışındaki iradelerden talimat alarak hareket eden, her ilde imamı olan, her kurumda imamı olan, yargı imamı ayrı, emniyet imamı ayrı olan ve imamların tepeden bağlı olduğu Pensilvanya'nın iradesiyle hareket eden bir yapıdan bahsediyoruz. Tabii ki bu yapı bizzat devletin işleyişine ve devletin kendisine karşı harekete geçmiş bir yapıdır" dedi.

 

"Paralel yapı milletin sandıkta tecelli eden iradesini arkadan dolanarak, Pensilvanya'nın iradesi üzerinden çalmaya kalkıştılar" diye konuşan Ünal, "Mesela muhalefet partilerine de aynı şeyi söylüyorum. Sizin Pensilvanya, paralel yapıya karşı durmanız gereken yer demokratik siyasetin durduğu yerdir. Çünkü bu hareket demokratik siyasete, bunun nezdinde de devlete karşı yapılmıştır. Demokrasiler milletin tarafından yetkilendirilmemiş bir irade meşru bir irade midir? Devletle ilgili her konu bir şekilde milletin iradesinin yansıdığı ve o karar verme mekanizmalarında denetime dönüştüğü bir yapı olmalıdır. Pensilvanya'nın iradesi saydığım iradelerin neresinde yer alıyor. Bunlar eğer siyasetle mücadele edeceklerse, bunlar eğer devlet yönetimine taliplerse siyasetin de devlet yönetiminin de yolları Anayasa'da belirlenmiş. Gideceksin siyasi parti kuracaksın. İllerde örgütleneceksin, il imamlarıyla örgütlenmeyeceksin. Meşru, legal il başkanlıklarıyla gideceksin, örgütleneceksin, milletin karşısına çıkacaksın. Millet senin boyunun ölçüsünü alacak, sandıkta sana teveccüh gösterecek ya da göstermeyecek. Ondan sonra milletin sana verdiği yetki oranında da iktidara gelirsen o zaman da 'ben milletin iradesini temsil ediyorum, bu iradeyi sandıkta teslim aldım, gereğini yerine getiriyorum' dersin. Ben hesap veriyorum kardeşim. Peki bunlara kime hesap veriyor. Biz bunların kime hesap verdiğini biliyoruz. Bu milletin datalarını, istihbarat bilgilerini, bu milletin en mahrem bilgilerini kimlere götürdüler, kimlere verdiler, kimlerle işbirliği yaptılar. Bunu biz biliyoruz. Şimdi de ortalıkta utanmadan mağduru, dindarı oynuyorlar" ifadelerini kullandı.

 

Paralel yapının 1 milyon 350 bin saate yakın dinleme yaptığını açıklayan Ünal, "Bunlar herkesi dinlemişler" dedi. Ünal, şunları kaydetti:

 

"Sorun tam da şu; kolluk paralel, savcı paralel, hakim paralel, HSYK paralel, Yargıtay paralel... Bakın bir sistemde kolluk, savcı, hakim üçü birlikte çalışmaya başladığı anda onları hiçbir şey durduramaz. Şimdi 'peki bütün bunlar olurken siz yapıyordunuz' diyeceksiniz. Biz AK Parti olarak bugünlere dinlemelerle, fişlemelerle, andıçlarla mücadele ederek geldik. Biz AK Parti olarak hiçbir zaman devletin kendi personelini yani İstihbarat Daire Başkanı'nı ya da yargının en kritik noktalarında bulunan kişileri denetlemeniz, fişlemeniz, dinlemeniz diye bir şey olamaz ki. Devlet dediğiniz şey güven esasına dayalıdır. 17 Aralık süreci hükümete, 25 Aralık süreci iş dünyasına karşıydı. Ondan sonra da Selam Tevhid dosyası adı altında sivil toplum örgütlerine, dini gruplara ve kanaat önderlerine yönelik üçüncü bir operasyon dalgası vardı. Bunlar zaten bu üç hamleyle tamamen yapıyı teslim alacaklardı ve bundan o kadar emindiler ki birbirleriyle yaptıkları konuşmada başbakanın, bakanların nereye hapsedileceği, kimlerin nerede tutulacağına varıncaya kadar bunların hepsini zaten planlamışlardı. İddianameler hazırlanmış, iddianamelerde 'dönemin başbakanı' ifadeleri kullanılmış. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çok büyük bir badire atlattı. Maalesef 40 yıldan beri devlete sızmak için askere, polise, yargıya sızmak için faaliyet gösteren bir yapı '2002'de AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte faaliyetlerine son verdi' diye düşünüldü. Çünkü 'ceberrut devlet anlayışıyla tepeden inmeci, düşünce, inanç ve yaşam biçimini dikte eden bir devlet anlayışı, 2002'de milletin bir siyasi anlayışı tasfiye etmesi ve yeni bir siyasi anlayışı iktidara getirmesiyle son buldu' diye düşünürken bunlar bizimle birlikte vesayeti tasfiye etmeyi ve onun yerine kendi vesayetlerini inşa etmeyi hedefledikleri maalesef çok geç fark edildi.

 

Eğer AK Parti iktidarı gibi güçlü bir iktidar, Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği gibi güçlü bir liderlik olmasaydı bu yapı amaçlarına ulaşacaktı. Ama hamdolsun amaçlarına ulaşamadılar. Devlet öncelikle bu yapının sızdığı noktalardan temizlenecek. Bu yapının birçok yüzü var. Hanefi Avcı geçenlerde çok güzel bir şey söyledi. 'Bu yapının istihbari anlamda CIA'dan öğreneceği hiçbir şey yok' dedi. Bu kadar profesyonellerdir. Bunları istihbarat ayağı ayrı yargı ayağı ayrı. HSYK seçimlerinde 4 bin 500 hakim ve savcının bunlarla birlikte hareket ettiğini gördük."

 

"BU YAPI 1 İLDE, 24 SAATTE, 36 MİLYON PARA TOPLUYOR"

 

Paralel yapının Banka Asya için 1 ilde, 24 saatte, 36 milyon lira para topladığını açıklayan Ünal, "Bu paraları neye koyup götürüyorlar. Ayakkabı kutusuna mı koyup götürüyorlar. Hani ayakkabı kutusu diyorlar ya. Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde bulunan ve AK Parti İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürgen'in evlad-ı fatihan olarak Balkan Üniversitesi'nin yapımını takip etmesi ve o üniversiteye gönderilecek olan bağışlar yine Çorum İmam-Hatip'e gönderilecek bağışlar üzerinden büyük bir algı operasyonu yaptılar. Sadece 1 ilden topladıkları para 36 milyon Bank Asya için. Bu topladıkları miktarı banka hesapları üzerinden mi götürdüler. O paraları nelerin için doldurup da taşıdılar?" diye sordu. Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"İllerde valiyi, emniyet müdürünü, vergi dairesi başkanını, iş adamını toplantıya davet ediyor. Efendim, himmet toplantısı. İnfaklar yapılacak, hizmete para toplanacak. Garibim iş adamı, vali, vergi dairesi başkanını karşısında görünce himmete bulunuyor. Bu topladıkları himmetleri, infakları neyle taşıdılar. Meşru ekonomik sistemin içerisine o paraları sokmadılar. Çünkü soktukları zaman o paraların vergilendirilmesi, yapılandırılması vesairesi vardı. Bu yapı hem ekonomik hem istihbari anlamda öbür taraftan asıl zeminini insanların inançları ve saf temiz dini duyguları üzerine kendisini inşa etti. Benim dehşetle karşıladığım başka bir şey daha var. İnternette geçen gün gördüm. Kutsi.org şeklinde yeni bir internet sitesi kurmuşlar. Oradan öyle Batıni, manevi şeyler anlıyorlar ki. Mesela bunlarla ilgili Sızıntı Dergisi yazarı bir tweet atmıştı, 'yeni bir dine ihtiyaç duyulabilir' gibi. Yani bir taraftan da o din ayağı üzerinden oluşturulan ama öbür taraftan istihbari anlamda inanılmaz bir psikolojik savaş sürdürüyorlar."

 

Ünal, "Paralel yapıyla mücadele konusunda gerekli tepkiler verilmiyorsa bunun sebebi adaletten ayrılmamak ve yapılması gereken işlerin de hukuk zemininde, delillere dayalı, müdellel bir şekilde yapılması için şu anda gerekli çalışmalar yapılıyor. Yoksa bunların yatacak yeri yok. Paralel yapıyla mücadelede çok ciddi mesafe alındı. Bunların yaptıkları yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve ne yaptıkları da çok ne görülüyor. Bunların her alanda Türkiye'ye yaptıkları, müdellel bir şekilde yarın ortaya net bir şekilde, delilleriyle, hukuki zeminde iddianamelerle ortaya çıktığında onlar bunun hesabını verecekler" dedi.

 

DERSANELERİN KAPATILMASI

 

Dersanelerin kapatılması tartışmalarına da açıklık getiren Ünal, Meclis Milli Eğitim Komisyonu'nun kendisine bağlı olduğunu hatırlattı.

 

"Şimdi bana sürekli il imamları geliyor" diyen Ünal, "Düşünebiliyor musunuz. 'Falanca ilin imamıyım' şeklinde yanıma gelen imamlardan bir tanesi bana 'biz hocamızdan izin almadan adım atmayız', 'Zaman Gazetesi'nde hocamızın izni olmadan bir virgül bile değiştirilmez' dedi. Bankacılık sektöründen medyaya devasa bir yapıdan bahsediyoruz. Ahtapot gibi bütün alanlarda sızmış, faaliyet gösteren bir yapıdan bahsediyoruz. Ve bu yapının tepesinde bir adam var, Gülen. Bir adamın iradesiyle hareket eden bir yapı bugün halen Türkiye'de rahat bir şekilde hareket ediyor ve bu irade kaynağını milletten almıyor" şeklinde konuştu.

 

Paralel yapıyla mücadelede bazı kurumların yeteri kadar performans gösteremediği iddialarını da değerlendiren Ünal, insanların bu yapının etkisinden daha yeni kurtulmaya başladığını dile getirdi. Ünal, paralel yapının Türkiye'ye karşı işlediği suçların hesabını vereceğini belirtti. Türkiye'yle ilgili 35 ülkenin istihbarat faaliyeti yürüttüğünü anlatan Ünal, şöyle devam etti:

 

 

"TÜRKİYE'YLE İLGİLİ 35 ÜLKENİN İSTİHBARAT FAALİYETİ VAR"

 

"Paralel yapının 130 ülkede okulları ve bu ülkelere yönelik operasyonları var. Türkiye'yi de bu ülkelerden biri olarak görürseniz, dolayısıyla kendi amaçlarına ulaşmak için uluslararası networkte belli küresel sistemin güçleriyle angajmanlara girmişseniz, bu kaçınılmaz bir şey zaten. Bu bir al-vere dönüşür. Size falanca ülkede bir kapı açılır, siz de Türkiye'deki bir bilgiyi falanca ülkeye aktarırsınız. Bunun için bir komplo teorisine gerek yok. Onların sevdiği bir ülke var. O ülkeyi herkes biliyor. Bunlar Amerika'daki operasyonlarını daha rahat yapmak için çok başka angajmanlara da girdiler. Bunlara yüzlerce kapılar açıldı, girdikleri kapılar içerisinde kayboldular. Dolayısıyla bu yapının bu şekilde hareket ediyor olmasını da yadırgamamak lazım. Ama acı olan şey, bu ülkenin insan kaynağını 40 yıl boyunca kullandılar. Allah aşkına bir sürü üniversite birincisi çıkardılar, bu ülkenin en yetenekli çocuklarını, beyinlerini aldılar. Bunları nasıl heba ettiler, Müslüman ülkelerin infaklarını nasıl heba ettiler, bakar mısınız? Bu ülkeden 40 yıl boyunca beslendiler ve döndüler bu güzel ülkeye o 135 ülkeden herhangi birisiymiş gibi feda edilecek bir ülke gibi bakmadılar mı? Bunlar bu millete hesap verecekler. Bunu kendi ifadeleriyle unutmasınlar, titresinler. Hani o zaman 'korkma, titre' diyorlardı ya. Üç kuruşluk polis aklıyla, kendi polisiye aklıyla devleti, sistemi, siyaseti ele geçiriyorlardı. İstihbari bilgiyle, kasetle, şantajla, montajla devlet ele geçirilir' zannettiler. Şimdi de ortalık yerde bizim hesap göreceğiz günler gelecek' diye halen ortalıkta gezenler var, onlar da hesap verecek."

 

25 Ekim 1996 tarihinde İstanbul'da açılan Bank Asya'nın açılış törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski başbakanlardan Tansu Çiller ile Fethullah Gülen gibi önemli isimlerin katıldığını gösteren fotoğrafları da değerlendiren Ünal, "Hepimiz 'ya bunlar abdestli namazlı, Allah'a iman etmiş, Müslüman insanlar' diye düşünüyorduk. Herkes aldandı" dedi.

 

Ünal, "Bu insanların dindarlıkları, Müslümanlıkları, peygamber sevgisi ve millete duydukları sevgi hiçbir zaman sorgulanmadı. Yani bu insanlar Müslüman, mütedeyyin, dünyada Türkiye'yi ve Müslümanları en iyi şekilde temsil eden, Türkçe olimpiyatlarıyla Türkçe'yi yaygınlaştırmaya çalışan bir sivil inisiyatif grubu diye herkes bunu değerlendirdi. Müslümanlar zekat, fitresini, infakını verdi. Ama bunlar bir gün 'vakit tamam' dediklerinde devleti ele geçirmek için düğmeye bastılar. Herkes düğmeye basılınca fark etti. Mesela 7 Şubat 2012'de bunlar MİT'e hamle yaptıklarında kendilerini o kadar sakladılar ki yani herkes meseleyi 'bir grup savcı böyle bir şeye kalkışmış' gibi gördü. O büyük yapının arkasındaki medya, uluslararası bağlantılar kendisini gösteremedi. Orada sadece savcılar kısmını gördük" açıklamalarında bulundu.

 

"CHP'NİN PARALEL YAPIYLA İŞBİRLİĞİ İÇİNE OLDUĞU KESİN"

 

"CHP'nin paralel yapının siyasi uzantısı gibi davrandığı ve paralel yapıyla bir ittifak içerisinde olduğu kesin" diyen Ünal, "Çünkü bunu bizzat CHP'li milletvekilleri söyledi. Yani CHP, paralel yapının vesayeti altındadır. 2006 yılında CHP'nin paralel yapıyla ilgili bir araştırma önergesi var. Mesela o araştırma önergesini bir alıp okumak lazım. 2006'daki CHP, Deniz Baykal yerliydi, milliydi ve bir devlet adamıydı. Bugünkü Kemal Kılıçdaroğlu maalesef düşünebiliyor musunuz, genel başkan olduğu günden beri anti siyaset yapıyor. Demokratik siyasetin bütün teamüllerini yerle bir eden, sokak çağrısı yapan, Gezi'den medet uman, sokaktan medet uman, sandıktan iktidar çıkamayacağı için kendi ülkesini, toplumunun refahını, düzenini gözden çıkarabilecek kadar bir dil, makul değildir. Yani bu dili makul bir genel başkan kullanmaz" şeklinde konuştu.

 

CHP'Lİ HALUK KOÇ'UN TORPİL LİSTESİ

 

CHP Sözcüsü Haluk Koç'un "torpil listesi" olduğu iddia edilen açıklamalarına da cevap veren Ünal, "Paralel yapı bunun eline bir torpil listesi diye bir liste tutuşturuyor. Bu çıkıp çıkıp okuyor" dedi. 1990-2002 yılları arasında istisnai kadrodan bin 200 kişi atanmış, 2002 ile 2014 arasında da 735 kişi atanmış" dedi. Ünal, "Paralel KPSS üzerinden neler yaptığı, sınavlara nasıl müdahale ettiği, soruları nasıl dağıttığıyla ilgili bir iddianame hazırlanıyor ve savcılık inceleme yapıyor. Algı operasyonu konusunda paralelcilerin 28 Şubat'tan şerbetliler" şeklinde konuştu.

 

AK PARTİ 2015 SEÇİM BEYANNAMESİ

 

2002 yılından bu yana AK Parti'nin seçim beyannamelerinin çok önemli olduğunu belirten Ünal, "AK Parti seçim beyannameleriyle topluma çok ciddi teklifler, öneriler ve vaatler sunmuştur. Bunun gerçekleştiğini her seçim sonrası ortaya koymuştur. 2015 seçimlerinin seçim beyannamesinde çok yeni, çol temel, özellikle adalet, yargı, hukukla ilgili çok güçlü toplumsal teklifler var. Çünkü biz yeni Türkiye'nin inşa sürecinde, bunu bir restorasyondan ziyade 12 yıldan beri devam eden gizli devrimin reformlarıyla birlikte güçlü bir sistem oluşuyor. Kültür alanında seçim beyannamelerimizde, kültürün daha çok alt yapısına dönük bugüne kadar beyanlarda bulunduk ama şimdi çok ciddi bir heyet bizim kültür politikalarımızın 2023'e dönük ayağını çok ciddi anlamda çalışıyor. Ekonomi, eğitim var. 2015 seçim beyannamesinin en kritik özelliği 2023 hedeflerinin gerçekleşmesi için bugün yapmamız gerekenler ve önümüzdeki 4 yıl yapacaklarımızı anlatıyor olması" ifadelerini kullandı.

 

2023 hedeflerini gerçekleştirmek için 8 yıl kaldığına işaret eden Ünal, "Onun için daha çok 2023 hedeflerini gerçekleştirmek için neler yapmamız gerektiğini yani Anayasa'dan siyasal sistem tartışmalarına, kültürden ihracata varıncaya kadar her alanda teklifler içeriyor" dedi. "Bizim birinci önceliğimiz seçimler 330'un üzerinde milletvekiline ulaşmak" diyen Ünal, "Biz milletimizden Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu talep ediyoruz. Çünkü 2011'de millet Anayasa'yı değiştirme yetkisini tek başına bir partiye vermedi. 'Dördünüz bir araya gelin, uzlaşın, öyle değiştirin' dedi. Biz bunu denedik" şeklinde konuştu.

 

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

 

Başkanlık sistemine yönelik tartışmaları hakkında da değerlendirme yapan Ünal, "Cumhurbaşkanımız bunu hep güzel yaptı. Toplumun tartışması için öneriler getirdi. Şimdi Cumhurbaşkanımız toplumun önüne bir siyasal sistem önerisi getiriyor, başkanlık sistemi diyor. Başkanlık sistemi bir rejim değişikliği değildir. Başkanlık sistemiyle 'biz üniter devlet yapısını değiştirelim' demiyoruz. Bu sistemle bir siyasi sistem değişikliği öneriyoruz. Cumhuriyet rejimiyle, devletin üniter yapısıyla bir sorunumuz yok, olamaz da. Ama siyasal sistem önerisi olarak başkanlık sistemini önermemizin tek bir amacı var. Mevcut parlamenter sistemde seçim yoluyla 550 parlamenter seçilip parlamentoya geliyor. Sonra yasama organının içerisinden bir yürütme organı çıkarıyoruz. Bu yürütme organı eğer koalisyonsa yasama organını çalıştıramıyor. Güçlü bir iktidarsa bu defa yasama organı kilitleniyor. Biz 'seçmen parlamentoyu ayrı, yasama organını ayrı, yürütmeyi de ayrı seçsin' diyoruz. Bu ikisi arasında da bir denge sistemi koyalım. Bürokrasi hancı, siyasetçi yolcu olmayacak. Dolayısıyla daha hızlı daha dinamik, karar alma süreçleri ve risk alma süreçleri güçlü, keskin kuvvetler ayrılığı dediğimiz tam da teşekkül ettiği bir yapı ortaya çıkacak. Ama bunu muhalefet bizimle tartışmaya bile gerek duymuyor" ifadelerini kullandı.

 

MİT MÜSTEŞARI FİDAN'IN MİLLETVEKİLİ ADAYI OLACAĞI İDDİASI

 

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın milletvekili adayı olacağı iddiasına yönelik Ünal, "Devletin bir bürokratının istifa edip etmeyeceğinin, siyasetin sorunlarından bir sorun haline gelmesi doğru değil. Cumhurbaşkanımıza sorulmuş, Cumhurbaşkanımız da cevap vermiş. Devletin bir bürokratının aday olacak mı, olmayacak mı, bunun siyasetin aracı olması doğru değil" değerlendirmesinde bulundu.

 

Ünal, HDP'nin 7 Haziran seçimlerine parti olarak girme kararına ilişkin ise, "HDP bir siyasi partidir. İster parti olarak girer ister girmez, barajı aşar, aşmaz, bunlar HDP'nin sorunlarıdır. Bunu da bir toplumsal sorun haline getirmek son derece yanlış. Biz seçim süreciyle kamu düzeninin birbirlerini etkilemesine izin vermeyiz" dedi.