Dünya nefesini tuttu gözler Tahran'da yapılacak Türkiye, Rusya ve İran zirvesine çevrildi. bölgenin ve İdlib'de yaşayan 4 milyon kişinin kaderi bu  görüşmelerde belirlenecek. Zirve için Tahran'a giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile  "Üçlü Zirve" öncesi baş başa görüşme gerçekleştirdi. 

ÜÇLÜ GÖRÜŞME

Zirve öncesi ikili görüşmelerin ardından 'Üçlü Zirve' başladı.

Cumhurbaşkanı  Erdoğan'a İran ziyaretindeMilli Savunma Bakanı Hulusi Akar,  Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MİT  Başkanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun,  Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın da bulunduğu heyet eşlik ediyor.

ERDOĞAN'DAN AÇIKLAMA:

"Zirveden çıkacak sonuçlar tüm dünya tarafından şu anda sabırsızlıkla bekleniyor. Alacağımız kararlarda bu beklentileri boşa çıkarmayacağıma inanıyorum. Asgari müşterekler suriye'nin siyasi birliğinin sağlanması, toprak bütünlüğünün korunması ve ithilafa barışçıl bir siyasi çözüm bulunmasıdır. Bu amaçla baştan beri sahada şiddetin durdurulmasını, insani durumun iyileştirilmesini ve siyasi sürecin önünün açılmasını hedefledik. Aynı anlayışla Cerablus, El Bab ve Afrin gib iyerlerde sahaya inerek terörist unsurları bölgeden temizledik. Böylece Suriye topraklarını güvenli hale getirerek huzur ve istikrarı temin ederek, mültecilerin evlerine dönebileceği şartları hazırlamaya çalıştık. Diğer taraftan yine Astana kapsamında hayata geçirdiğimiz en kritik adım gerginliği azaltma bölgelerinin tesisidir. Ancak zamanla bunlar farklı bahanelerle tek tek tasfiye edildi. Bugün sadece İdlib kaldı."
 
"Tabii burada muhalefet, bölgelerin tesisinin ardından yaşanan  gelişmeler sebebiyle kendileri bu konuda aldatıldıklarını düşünüyorlar. Türkiye  olarak şehitler verdiğimiz ve ciddi özveride bulunduğumuz bu sürecin şu an  itibarıyla çok riskli bir yere geldiğini görüyoruz."
 
 "İdlib, sadece Suriye'nin siyasi geleceği için değil milli  güvenliğimiz ile bölgenin barış ve istikrarı bakımından da hayati öneme  sahiptir."
 
"İdib gibi her şeyin iç içe olduğu bir yerde zaman ve sabır gerektiren farklı yöntemlere ihtiyaç var"
 
İdlib'in kan gölüne dönmesini asla istemiyoruz"
 
PUTİN'DEN AÇIKLAMA:
 
"Öncelikle sayın Ruhani'ye teşekkür etmek istiyorum tarafımıza gönderdiği davetiye için."
 
"Kalan teröristler şu an İdlib'de bulunuyor. Ateşkesi ihmal etmeye çalışıyor. Çeşitli provakasyon hazırlamaya çalışıyorlar. "
 
"Suriyeliler arasında barış başlatılması adına somut adımlar atılabildi."
 
"BM nezdinde bir Anayasa Komitesi hazırlanacak. Suriye'ye insani yardım yapılması lazım"
 
"İnsanlar yavaş yavaş barışa doğru adım atıyor. Dolayısıyla Rusya bu adımda somut bir adım attı."
 
"Ortak mutabakatlarımızın başarılı şekilde  hayat geçirilmesi siyasi çözüm sürecini ilerletebildi"
 
RUHANİ'DEN AÇIKLAMA:
 
"Suriye'de terörizmle mücadele için bu buluşma ne geçmişte ne gelecekte kendi kararımızı kabul ettirmek üzerine olmamıştır. Suriye halkı dostumuzdur. Bölgedeki bazı ülkelerin terörizmle ilgili endişelerini anlıyoruz, ama bu endişeler için en iyi yönetmin Suriye hükümetiyle organize olmadan doğrudan müdahelenin krize neden olacağını biliyoruz.
 
Rejim örgütlerinin savaş için savaş yönteminin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Kalıcı barış için terörizmle mücadele etmek gerekir. ABD ve siyonist rejiminin terörizm destekleyicileri, hengame yaratarak suçu değiştiremezler. İşgalci bir rejim olan ırk ve rejim olan işgalci rejimin, Suriye'nin işgal ettikleri topraklarını derhal terk etmesini gerekir. Kanunsuzca Suriye'de bulunan ve tecavüze gerçekleştiren ABD hükümetinden olumlu ve yapıcı bir adım beklenemez. Suriye'de kalıcı barışla ulaşması için ciddi sorunlar yaratmaktadır. Yüz binlerce Suriyeli'nin komşu ülkelerde bulunması olumsuz hava yaratır, derhal topraklarına dönmeleri için yardım edilmelidir. Suriye'nin geleceği için her türlü rol Suriye'ye aittir.
 
İdlib'de teröristlere karşı mücadele sivillere zarar vermemelidir ve yakıp, yıkıcı olmamalıdır. Yabancı askeri güçlerin topraklardan çıkması Suriye'nin geleceği açısından önemlidir. Libya'da dış güçlerin müdahalesi, geçmiş tecrübeler Suriye'nin geleceği açısından da önemlidir. Dünya özellikle bizim bölge dış müdahale, bazı hükümetlerin maceraperetliği yüzünden çok fazla insani kayba neden olmuştur. Yemen krizi ve dünyadaki benzer krizleri çizecektir. Bölgede ve dünyadaki kriz yaşayan ülkelerin geleceği ve barış sürecini belirleyemez."
 
ZİRVE ÖNCESİ GÖRÜŞMELER
 
ERDOĞAN - PUTİN
 
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya  Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Suriye" meselesi için yapılacak Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi öncesi görüştü.
 
İran Liderler Konferans Salonu'nda, İran Cumhurbaşkanı Hasan  Ruhani'nin ev sahipliğinde Suriye meselesi için yapılacak Türkiye-Rusya-İran Üçlü  Zirvesi'ne iştirak edecek olan Başkan Erdoğan ile  Rusya Devlet Başkanı Vladimir  Putin'in zirve öncesi ikili görüşmesi basına kapalı gerçekleşti.
 
Görüşmede Türk heyetinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Dışişleri  Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MİT Başkanı  Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da hazır bulundu.
 
Rus heyetinde de Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Enerji Bakanı  Aleksandr Novak, Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ile  Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov yer aldı.

Tokalaşarak poz verdiler

Erdoğan ve Putin, ikili görüşmeleri öncesi basın mensuplarına  tokalaşarak poz verdi. Görüşmenin başında Erdoğan ve Putin'in samimi sohbeti ve  gülüşmeleri dikkati çekti.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, görüşmenin  yapıldığı salonda Rusya Devlet Başkanı Putin'i beklerken, Kremlin Dış Politika  Danışmanı Uşakov ile sohbet etti. Aynı anda Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nın da Rus  meslektaşı Lavrov 'la sohbet ettiği gözlendi.
  
ERDOĞAN - RUHANİ
 
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Suriye konulu üçlü  zirve kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ağırlamaktan memnuniyet  duyduğunu, toplantıların ikili ilişkileri görüşmek için de bir fırsat olduğunu  söyledi. 
 
Ruhani, ev sahipliği yapacağı Suriye konulu üçlü zirve öncesinde  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya geldi.
 
Velencek Toplantı Salonu'nda Erdoğan'ı karşılayan Ruhani, kendisini  Tahran'da görmekten mutluluk duyduğunu ifade etti.
 
Ruhani, "Bugün 3 ülke olarak bölgesel sorunları çözmek üzere üçüncü  zirve toplantımızı yapıyoruz. Bu görüşme, iki ülke meselelerini konuşmak ve  müzakere etmek için de bir fırsattır. Tahran'a tekrar hoş geldiniz. Bu  yolculuğunuzun iki ülke ve iki millet için hayırlı ve bereketli olmasını temenni  ediyorum." diye konuştu.
 
Daha sonra toplantı, basına kapalı devam etti.
 
KALICI ÇÖZÜM
 
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Suriye ihtilafına kalıcı çözüm bulunması amacıyla, Astana Süreci bağlamında sahada ve siyasi süreç kapsamında yürütülen ortak çabalar, zirve toplantısında ele alınacak. Toplantıda, ikincisi nisan ayında Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen üçlü zirvenin ardından, meydana gelen gelişmelerin değerlendirilmesi ve ileriye yönelik atılabilecek adımların tespit edilmesi hedefleniyor. 
 
'PKK MESAJI'
 
Erdoğan’ın ayrıca görüşmelerde PKK/PYD’nin Fırat’ın doğusundaki petrol noktalarına yerleşmesi ile ilgili hatırlatmalarda bulunarak “PYD’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden ana unsur” olduğu mesajını verecek.
 
Üçlü zirve ise bu görüşmenin hemen ardından gerçekleşecek. 3 ismin 16.30’da ortak basın toplantısı yapması bekleniyor. Zirve kapsamında Erdoğan ile Putin’in baş başa bir görüşme yapabileceği de ifade ediliyor.Zirve, 2011'de başlayan ve bir milyondan fazla insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarcasının ülkeden kaçmasına neden olan Suriye iç savaşında önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.

Muhalefete karşı yürüttüğü iç savaşı kazanmaya çok yakın olan Şam yönetimi, İdlib sorununu da geride bırakıp Batı Suriye'de ilerlemeye hazırlanıyor. Rusya ve İran'ın siyasi ve askeri desteğini de alan Şam, uluslararası toplumun kaygılarına rağmen bir an önce harekete geçmek niyetinde.
 
Üç garantör ülkenin liderleri ise zirvede, İdlib'de soruna kapsamlı bir askeri operasyona gerek kalmadan, kalıcı çözüm bulmaya çalışacaklar. Ancak Şam yönetiminin, Batı Suriye'de muhaliflerin elindeki son bölgeyi de geri alma hedefi ve Rusya ile İran'ın bu siyasete destek vermesi, İdlib'de şiddet içermeyen bir çözümün önündeki en büyük engel olarak görülüyor.
 
Tahran Zirvesi öncesinde ilgili tarafların pozisyonları şöyle sıralanıyor:
 
Türkiye Moskova'ya tepkili
 
Suriye iç savaşından en çok etkilenen ülkelerin başında gelen Türkiye, İdlib'e askeri operasyon düzenlenmesine birçok nedenden karşı çıkıyor.
 
Türk yetkililer, ılımlı muhalif grupların ve sivillerin, sayıları 10,000'i aşan 'terör örgütü mensuplarından' ayrıştırılmadan yapılacak bir operasyonun ciddi sivil kaybına neden olacağının altını çiziyor.
 
Böylesine bir operasyonun Türkiye sınırına dönük yeni bir göçmen akını ve güvenlik sorunu yaratacağından da kaygı duyan Türkiye, sorunun çözümü için Rusya ve İran'a önerilerde bulunuyor.
 
Rusya ile yapılan teknik görüşmelerde, daha etkin bir istihbarat çalışması ve bilgi paylaşımı yoluyla İdlib'de terör örgütleri mensuplarının belirlenmesi, sonra da ortak nokta operasyonlarla bu grupların temizlenmeleri önerisinde bulunan Türkiye, böylece bölgedeki ılımlı muhalif grupların zarar görmemesini de hedefliyor.
 
Türkiye, Şam yönetimine karşı silahlı mücadeleyi kaybeden muhalefetin daha da zarar görmesi durumunda yeni Suriye'nin inşası sürecinden de uzaklaşacağı kaygısında.
 
Astana Süreci kapsamında 'çatışmasızlık bölgesi' olarak ilan edilen İdlib'de 12 adet askeri gözlem noktası bulunduran Türkiye, olası bir operasyonda Türk askerinin zarar görmesinden de endişeli.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Türk heyeti, zirvede muhataplarını bu unsurları dile getirerek ikna etmeye çalışacak.
 
Ancak zirveden sadece birkaç gün önce, Rus savaş uçaklarının, İdlib'deki bazı noktalara dönük saldırılar gerçekleştirmesi Ankara'nın tepkisine neden oldu.
 
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Çarşamba günü yaptığı bir açıklamada Rusya'yı eleştirirken, 'radikal terör unsurların etkisiz hale getirilmesi' için birlikte bir çalışma yapılabileceğini belirtirken, "Yani bunun çözümü, hiç ayırt etmeksizin İdlib'in her tarafını bombalamak değildir, saldırmak değildir. Ve özellikle bu Astana formatında ya da Soçi formatındaki Tahran zirvesinden önce yapılmasını da hiç doğru bulmuyoruz. Eğer bu saldırılarla bir baskı oluşturulmak isteniyorsa, bu da yanlış," ifadelerini kullandı.
 
Çavuşoğlu, Astana Süreci'nin amacının 'gerginliği azaltmak ve ateşkesi sürdürülebilir hale getirmek, muhalefetle rejim arasında güven artırıcı adımların atılmasını devam ettirmek ve bu sayede anayasa komisyonunun kurulması yoluyla siyasi bir çözüme doğru adımlar atmak" olduğunu da anımsatarak, Rusya'nın bu saldırılarıyla Astana Süreci'ni de tehlikeye attığı mesajını vermiş oldu.

Rusya'dan Esad'a tam destek
 
Suriye iç savaşının seyrini değiştiren, Beşar Esad yönetiminin kurtarıcısı ve hamisi olan Rusya, zirve öncesinde İdlib'e dönük hava harekâtlarına yeniden başlayarak sorunun askeri yöntemlerle çözülmesi konusunda kararlılığını göstermiş oldu. Rusya'nın temel amacı, Şam yönetiminin önce Batı Suriye'de daha sonra da ülkenin tamamında kontrolü ele geçirmesi ve 2011'den beri süren çatışmaların sona ermesi.
 
Mevcut askeri üsleri ve askeri varlığı aracılığıyla Suriye'yi Doğu Akdeniz ve Orta Doğu'da ileri bir üs noktası olarak kullanmayı planlayan Rusya, İdlib'in bir an önce temizlenmesini de iki temel nedenle istiyor.
 
Birincisi, bu grupların başta Hmeymin ve Tartus olmak üzere Rusya'nın askeri üslerine ve diğer çıkarlarına dönük tehdit oluşturmaları. Moskova'dan yapılan açıklamalarda, 'terör örgütlerinin hem insansız hava araçları hem de füzeleri aracılığıyla oluşan tehdit ve saldırılara karşı son operasyonların düzenlendiği' kaydedildi.
 
İkinci neden ise bölgede yer alan Rus -özellikle Kafkasya bölgesinden- kökenli radikal silahlı unsurların İdlib'den çıkmaları durumunda yeniden Rusya'ya dönmeleri olasılığı. Kremlin'den Salı günü yapılan açıklamada kullanılan "İdlib terörist yuvası" tanımlaması, Moskova'nın bakışını yansıtması açısından önemli.
 
Aynı şekilde Çin de, Orta Asya kökenli yabancı savaşçıların dönmelerinden kaygı duyduğu için Suriye'nin operasyonuna destek verdiğini açıkladı.
 
Bu temel pozisyonuna rağmen Moskova, Ankara'nın kaygı ve itirazlarına tamamen kulağını tıkamış değil. Rus diplomatik kaynaklar, Türk ve Rus yetkililerin hemen her gün temas içinde olduklarını kaydederken, Türkiye'nin dile getirdiği kaygıların giderilmesi için çalışmaların yapıldığını belirtiyorlar.
 
İran, Suriye'de kalıcı olma peşinde
 
İran da Rusya gibi İdlib'e dönük bir operasyonu destekliyor. Şam yönetimini 2011'den bu yana destekleyen İran, Suriye ordusuna önemli ölçüde destek veriyor.
 
Bunun yanı sıra Lübnan Hizbullah'ı da İran'ın yönlendirmesiyle zaman zaman sahada yer aldı.
 
İran'ın Suriye'de uzun vadeli hesapları arasında, Tahran'dan Beyrut'a oluşturduğu Şii eksenini kalıcılaştırmak ve Suudi Arabistan liderliğindeki Sünni blokuna karşı bölgedeki nüfuzunu artırmak da var. İran, Suriye'nin geleceğinin şekillenmesinde ideolojik olarak da etkin rol oynamak amacında.
 
Esad, zafer ilan etmek istiyor
 
2011'de başlayan iç savaşı Rusya ve İran'ın büyük desteği ile geride bırakma aşamasına gelen Beşar Esad yönetimi, 2016 sonunda Halep'in boşaltılmasıyla başlayan muhalefetin elindeki bölgeleri geri alma mücadelesini İdlib'le devam ettirme amacında.
 
Halep, Doğu Guta ve Deraa'dan çıkartılıp İdlib'de toplanan muhalif gruplara karşı askeri operasyona hazırlanan Esad yönetimi, böylece Batı Suriye'nin -Afrin ve el-Bab bölgeleri hariç- tamamında kontrolü ele almak ve zaferini ilan etmek istiyor.
 
ABD destekli YPG ile de dirsek temasını koruyan Şam yönetimi, YPG'nin İdlib operasyonuna destek vermesi durumunda taleplerinin değerlendirilebileceği mesajını veriyor. Şam yönetimi, ABD'nin bölgedeki askeri varlığı ile ilgili konuları ise Rusya'ya bırakmış durumda.
 
ABD ve Batı operasyona karşı
Başta ABD olmak üzere Batı'nın önde gelen ülkeleri, İdlib'e dönük kapsamlı bir operasyona karşı çıktıklarını açıkladılar. Türkiye'nin dile getirdiği kaygıları paylaştıklarını ifade eden bu ülkeler, 'yabancı savaşçılarla mücadele ederken yeni bir insani krize yol açılmaması' gerektiğinin altını çizdiler.
 
Özellikle Avrupa ülkeleri, sayıları milyonları bulabilecek yeni bir göç hareketinin kıtaya ulaşması konusundaki kaygılarını saklamıyorlar.
 
Batılı ülkeler ayrıca savaşta 'kimyasal silah' kullanılması ihtimalinden de endişeleniyor. Hem ABD hem de Fransa, 2017'de, kimyasal silah kullanmakla suçladıkları Suriye yönetimine benzeri bir olayın yaşanması durumunda askeri yanıt vereceklerini açıkladılar.

Kaynak: BBC Türkçe, Ajanslar