İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ABD'nin gizli 12 Eylül belgeleriyle ilgili olarak, "Hiç ilgilenmedim çünkü sürpriz değildi. Türkiye'de demokrasiyi kesintiye uğratma için yapılmış her eylemde mutlaka bu ülkenin sınırları dışında yapılmış bir kurgu vardır" dedi.

Eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın 57. ölüm yıl dönümü nedeniyle düzenlenen anma töreninde konuşan Soylu, Menderes'in demokrasiden başka bir şey istemediğini söyledi.

"Mazlum milletlerin ahını almadık. Kimsenin düzenini bozmadık" diyen Soylu, şöyle devam etti:

"Başkalarının üzerinde hesap yapmadık, tuzaklar kurmadık. Bunları anlatmamdaki maksadı, elbette ki hepiniz anladınız. Bu arkamda yatan 3 aslan, birer bedeldir, birer mücadeledir. Art niyetli hesaplara karşı, bu millete çektirilmiş acılardır, dökülmüş gözyaşlarıdır. Biraz ileride bir başka kubbenin altında yatan büyük bir dava adamı merhum Turgut Özal, aynı şekildedir. Terörle mücadelede verdiğimiz şehitler ve gaziler, aynı şekildedir. 15 Temmuz gecesi elinde bayrak, dilinde kelime-i şehadet, aldığı abdest kurumadan evinden çıkarken, tekrar dönmeyeceğini bilen o aslanlar, yine aynı şekildedir. Çanakkale'deki, Kurtuluş Savaşı'ndaki o aslanlar yine aynı şekildedir. Bunlar bizim ödediğimiz bedellerdir. Biz bu bedelleri sadece, kendi ülkemizde, huzur içinde yaşamak istediğimiz için ödedik. Kendi bayrağımızın altında, kendi hür irademizle yaşamak, çocuklarımızı müreffeh bir ülkede büyütebilmek için ödedik. Size sormak istiyorum, Adnan Menderes, demokrasiden başka ne istedi? Bu ülkenin kalkınmasından, gelişmesinden, insanların inançları yüzünden horlanmamasından başka ne talebi oldu? Bu ülkeye baraj yapmak, yol yapmak, tarımı, sanayiyi kalkındırmaktan başka ne arzusu oldu? Hasan Polatkan'ın, Fatin Rüştü Zorlu'nun bu milleti güçlü kılmak, haklarını savunmaktan başka ne meselesi vardı?"

'SAMİMİYETLE SÖYLÜYORUM HİÇ İLGİLENMEDİM'

Soylu, 15 Temmuz gecesi kendini tankın önüne atan insanlarla Menderes ve arkadaşlarının korumaya çalıştıkları arasında bir fark olmadığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hepsi bu ülke için canlarını feda ettiler ve hepsi, bir bedel ödediler… Kendileri için değil, başka ülkelerden bir şeyler koparabilmek için değil, sadece kendi ülkelerinde huzur içinde yaşamak, gelecek nesillere bir şeyler bırakabilmek için bu bedeli ödediler. Beş gün önce, 12 Eylül'ün yıl dönümünde yabancı bir yayın kuruluşu, 12 Eylül darbesiyle ilgili birtakım belgeler yayınladı. Yabancı istihbarat örgütlerinin, yabancı devletlerin o darbeyle ilgisini kanıtlayan birtakım yazışmalarını paylaştılar. Samimiyetimle söylüyorum, hiç ilgilenmedim. Çünkü sürpriz değildi, bilmediğimiz bir şey değildi."

Türkiye'de demokrasiyi kesintiye uğratmak için yapılmış her eylemde, mutlaka bu ülkenin sınırları dışından yapılmış bir kurgu olduğunu söyleyen Soylu, şu değerlendirmede bulundu:

"Bunu yıllardır biliyoruz. Üzerinden yıllar geçti, hala uğraşıyorlar. 15 Temmuz'da denediler. Fırsat bulsalar yarın yine yapacaklar. Asla vazgeçmeyecekler. O açıklanan belgelerden, bizim bu törenlerimizden, burada söylediklerimizden asla utanmayacaklar, rahatsız olmayacaklar. Çünkü birilerinin dünya tasavvuru bizimki gibi değil. Suriye'de insanlar ölmüş, Türkiye'de terör olmuş, sokaklarda yol kenarlarında gençler uyuşturucu krizine girmiş, Afrika'da 9-10 yaşlarında çocuklar, el altından sattıkları silahlarla savaşıyorlarmış, asla umurlarında değil. Onların dünyası karanlık bir dünya. Sadece kendilerine aydınlık olmasını istedikleri bir dünya. Onun için o haberle hiç ilgilenmedim. Yeni keşfettiğimiz bir şey değildi. Biz bütün darbelerin içini dışını biliyoruz. Neticede bu işlerde alenen yer alanlar dahi, bugüne kadar tavırlarını değiştirmedi. 1960 darbesi ile ilgili, o ihanetin şurada yatan şehitleri için, bugüne kadar kimse özür dilemedi. Darbeyi yapanlar özür dilemedi, alkışlayanlar özür dilemedi; hüküm verenler, akıl verenler özür dilemedi; darbe anayasasını yazanlar, özür dilemedi. Darbeden sonra yeni yönetime kredi açanlar, "alın bu parayı maaşları ödeyin" diyenler özür dilemedi. Yaptılar ve pişkin pişkin yollarına devam ettiler."