AYRILMAZ ikilidir…

*

Siyaset…

Sadece ''kaynakların paylaşımı mücadelesi'' değildir, aynı zamanda ''değerlerin paylaşılmasına hizmet eden'' bir araçtır. Siyaset toplumda uzlaşma ve bütünleşmeyi hedef alarak herkesin yararına bir toplum düzeni kurulması için çaba harcamaktadır.

*

Medya ise…

İşlevlerine bakıldığında iki önemli niteliği ön plana çıkmaktadır. Bunlardan biri medyanın ''kamu gözcüsü'' rolüdür. Medyanın kamu gözcüsü rolü, aynı zamanda medyanın örgütlenme biçimiyle de yakından ilgilidir. Çünkü kamu otoritesinden bağımsız örgütlenemeyen, ekonomik özgürlüğünü kazanamayan hiçbir medya kuruluşu, kamu gözcüsü olarak görev yapamaz.

*

Bu doğrultuda…

Şöyle yazıp sorayım:

''Türkiye’de medya kaçıncı güçtür?''

*

Cevap veriyorum:

Eğer demokrasi rayına oturmuş bir ülkede yaşıyorsanız medya, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen ''dördüncü güçtür.''

Ama bizim gibi demokrasisi hormonlu, siyasal hayatına başka güçler ve hakim paradigma tarafından sık sık müdahale edilen ülkelerde ise medya, bazen bu güçlerin de önüne geçebilmektedir.

Hepimiz 28 Şubat’ı yaşadık, gördük.

Bu dönemde medya, militarist iradenin emrine girerek, bağımsız olması gereken yargı ve 5’li çetenin arzuladığı dünya görüşünü seslendirerek, Fadime-Emir-Müslüm haberleriyle insanların zihinlerini dönüştürerek, Türkiye’nin en başarılı hükümeti Refahyol’un alaşağı edilmesi sürecini tetiklemişti.

Elbet de bu yanlıştı.

Çünkü medyanın asıl görevi kamuoyunu bilgilendirme ve enformasyondur.

Bu mesleği şereflice yapmayanlar, medya sektörüne zarar verirler.

Hatta bu ülkede medyayı eline geçirip, hükümet kurup hükumet yıkan, siyasetçileri pijamayla karşılayan Aydın Doğan’ları da tanıdık.

*

Bunları niye yazdım?

Şunun için:

Basın ahlak kuralları vardır… Bunlar yasa gibidir… Uyulması gereklidir… Haber ya da yazıyı hazırlayanın kişiliğini belirler.

Uzun yılların tecrübeleriyle kazanılmış, gazetecilik değerleridir bunlar, bu değerlere sahip çıkılarak meslekte ulaşılması gereken yerlere gelir basın mensupları.

Basın mensubu, ya da daha Türkçesi…

Gazeteci ne demektir?

Nasıl gazeteci olunur?

Elbette ki öncelikle kuralları öğrenmelidir bu mesleğe gönül verenler…

Zaten gazetecilik bir gönül işidir, herkes yapamaz.

Bir deyiş vardır gazetecilik mesleğinde ''Matbaa mürekkebini bir kez tadan, bir daha kopamaz.''

Ben de, yaş 50’den sonra matbaa mürekkebini tatmadım ama teknoloji mürekkebi tatmış biri olarak bırakmaya da, kopmaya da, hiç niyetim yok.

*

Bu yazdıklarımla kimseyi eğitmeye çalışmıyorum, birikimlerimi paylaşmaya çalışıyorum sadece.

Mesela…

Kanal Maraş’ı kurdum, tüm ekipmanları oluşturarak şehrime hizmet etmeye çalışıyorum.

Mesela…

Kimseye bel altı vurmak gibi bir amacım yok.

Mesela…

Hakikatin ve halkın sesi olmaya çalışıyorum.

Mesela…

Kimseye şapka çıkartacak bir durumum yok.

*

Son günlerde basına karşı, hem de siyasi güç eliyle yön verilmeye çalışılmaktadır…  

İlk baştan beri Kanal Maraş olarak bu oluşumun içinde olmayacağımızı deklare ettiğimizin idraki içinde olmayanlar şunu bilmelidir ki:

Belediyeler bizimle ister çalışır, isterse çalışmaz, eyvallah.

Ancak bizden hizmet almak isteyenler, bedelini de takdim etmek durumundadırlar.

Siyaset, insan yönetme sanatıdır.

Hiçbir yönetici ne halka, ne de gazeteciye tepeden bakamaz.

Bizi dizayn etmeye kalkışanlar, sonuçta kendileri zarar eder.

Gazeteci ile siyasetçi, emniyet güçleriyle iç içe olan, toplumu bilinçlendirme noktasında ortak görev yapan kurumlardır.

Emniyet operasyon yapacak, biz de onların bu başarısını haberleştireceğiz.

Belediye proje üretecek, biz de haber yaparak bunu duyuracağız.

*

Gelelim Ak Parti’ye…
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...