GEÇEN Salı günü, Kahramanmaraş’ın Tevfik Kadıoğlu kavşak inşaat alanında yaşadığımız, provokasyon ve verilen talimat sonucu basına yönelik susturma, engelleme, kamuoyunun bilgilendirilmesini önleme operasyonu bir kez daha göstermiştir ki:

AKP artık; Demokrasiden, özgürlüklerden, gönül almalardan, gönle girmelerden vaz geçmiştir.

Kaybetme korkusu mudur?

Bilemem ama bildiğim tek bir şey varsa, daha düne kadar, kendilerini desteklerken iyi olan bizler, eleştirilerimizi sıralamaya başladıktan sonra, ‘’Muhalif o’’ ‘’AK Parti düşmanı o’’ gibi sözcük üreterek beyinlerinin arkasına yerleştirdikleri algı sonucunda, bizleri gördüklerinde korkularının depreşmeye başlamasını normal karşılamaya başladım…

Bir sefer kaybetme korkusu benliklere yer etmişse, bugün bize, yarın başkalarına da saldırmaya hazır olduklarının işareti olduğunu söyleyebilirim…

‘’Keskin sirke küpüne zarar verir’’ demiş atalarımız…

Maalesef ki; Bay Hayrettin de, kendine zarar vermesi bir yana, her geçen gün AKP’ye zarar üstüne zarar vermeye devam ediyor…

İnanın anlamakta zorlanıyorum…

Kenarda durmuş, Mahir Ünal’ın vatandaş ile konuşmasının bitmesini beklerken, Bay Hayrettin’in bizi görünce kafasını çevirip, koruma polisine bizi o alandan çıkarmak adına ‘’talimat’’ vermesi, affedilir değildir…

‘’Muhalif olarak lansettikleri şahsımı’’ Tevfik Kadıoğlu kavşağı inşaat alanında görmesi, Bay Hayrettin’in biyokimyasını bozmuş olmalı ki, Mahir Ünal’ın olduğu bir ortamda daha önceleri yaptığı ve Kanal Maraş’ı uzaklaştırmaya muvaffak olduğu ortamlarda sesimizi çıkarmadığımızdan olsa gerek, aynen yine muvaffak olurum düşüncesi ile ‘’koruma polisine talimat’’ vermekten geri adım atmamıştır.

O koruma polisi ki;

Onun görevi; Bay Hayrettin’e olası bir saldırı olursa onu korumaktır.

Onun görevi; Gelip bir basın mensubunu iteklemek değil veya kamerasını kapatmak değildir…

Hadsizlik yapmıştır…

Yaptığı hadsizlik sonrası tepkimizi koymuşuzdur…

O koruma polisi, belediye içerisinde de sanki ‘’amir’’ gibi çalıştığı, birçok personele de hadsizlik yaptığı gelen duyumlar arasındadır…

Doğal olarak yüzlerce hatta binlerce personel’in AKP’den soğuması sırf bu yüzdendir…

Tevfik Kadıoğlu bulvarındaki yaşanan hadisede, Mahir Ünal’ın nezaketini bozmaması takdire şayandır… Kamuya açık bir alanda, etrafında onlarca insan varken, ‘’özel görüşüyorum’’ cümlesi, bir an ortamda oluşan tartışma boyutundan diye düşünüyorum…

Biz herkese saygı da, sevgi de kusur etmeyiz…

Bize nasıl davranılırsa aynı şekilde karşılık veririz…

Adı, sanı, bizi ilgilendirmez…

Biz bu şehrin sorunlarını dile getiriyoruz…

Halkın sesini duyurmak adına görev yapıyoruz…

Bay Hayrettin’in bizden korkmasına gerek yok…

Kendisine mikrofon uzatacağımızı düşünmüşse yanlış düşünmüş…

Biz kendisinin yaptığı icraatlara, projelere bakarız…

Verdiği sözlere bakarız…

Doğru yaparsa alkışlarız…

Yanlış yaparsa eleştiririz…

Mustafa Karaaslan olarak kendisinin düşmanı değiliz…

Belediye başkanlığını kazandığı günden bu yana Kanal Maraş mikrofonlarına karşı düşmanca bir tutum sergilemesi, kendisine artı kazandırmadığı gibi AKP’ye de bir şey kazandırmamaktadır…

Kanal Maraş’ı ve Mustafa Karaaslan’ı sevip sevmemek başka…

Yaptığı göreve saygı duymamak başkadır…

Şu konunun iyi anlaşılmadığı kanısındayım:

Siyasetçi olarak AKP’liler, basının eleştiri dozu yüksekte olsa yapıcı eleştirisi veya ağır eleştirisini duymamak adına kulaklarını tıkamaları, kendilerine çeki düzen verecekleri yerde karalama ve düşmanca bir tutum içerisine girmeleri, kendilerini dokunulmaz bir güç sarhoşluğu içerisinde görerek karşı saldırıya geçmeleri, kutuplaştırıcı tavırlar sergilemeleri, ‘’o bizden değil’’ demeleri, kaybetmeye doğru yol alındığının göstergesi diyebiliriz…

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır…

Tabi ki bize karşı saldırı mahiyetindeki siyasetçilerin olumsuz yorumlarını da hoş görecek değiliz.

Aynen ‘’Mektep talebesi’’ il yönetiminde ki bir şahıs gibi…

Biz bu şehrin insanıyız ve basın mensubuyuz.

Muhalif dahi olsak, görevimiz kamuoyunu sağlıklı bilgilendirmek ve haber alma özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmaktır.

Farklı düşüncede olanlara kapı kapatmak, engel olmaya çalışmakla bir yerlere varacağını zannedenler yanılıyorlar. 

AK Parti, içindeki çıkarcı çetesi, Bay Hayrettin gibi kendilerini desteklemeyen bir basın mensubunu kamu adına görev yapmış olsa dahi bulunduğu ortamda istememesi, ayrıca zihniyeti bozuk bazı kişilerin parti içerisinde çoğalması, kendi kendilerine öz eleştiri yapmamaları sayesinde her geçen gün kan kaybettiklerini görmemek için kör olmak gerek...

Bay Hayrettin’e hatırlatmakta fayda görüyorum:

AK Parti’nin Ankara ve İstanbul gibi metropol kentlerdeki yerel yenilgisi, aslında ders mahiyetindeydi. Görünen o ki, Bay Hayrettin ve kibir abidesi AKP’liler, o yenilgiden bir ders çıkarmamış olmalı ki, şu andaki icraatlarıyla, Kahramanmaraş’ta da mağlubiyete zemin hazırlamakta olduklarını, sanki bir daha iktidar olmak istemiyorlarmış gibi görüntü verdiklerini söylersek ileri gitmiş olmayız…

Eğer bir şehirde basın susturulmak isteniyorsa, orada hak ve özgürlükler, demokrasi ve haklar askıya alınıyor demektir.

Hiçbir icraatı, başarısı olmayan, sırf cebindeki parasına, mevkisine güvenen kişiler, bu şehirde yetti artık…

Bundan sonra Reisin sırtına basarak parlamentoya kapağı atmak dönemi inanın gerilerde kaldı.

Bakın sokağa çıkacak, esnafla dertleşecek, yüzünüz dahi kalmadı.

Piyasa yanıyor, pahalılıktan herkes yaka silkiyor. Büyükşehir Belediyesinin tutum ve davranışlarına yaka silkeleniyor. Kaski ayrı bir âlem. Mahallelerde susuzluktan vatandaşlar isyan ediyor. Bay Hayrettin verdiği sözleri tutmuyor. Üstüne üstlük bir de, fikri susturmak, muhalif diye basına düşman olmak kadar bağnaz bir yaklaşım olamaz.

Ak Parti, hiçbirinizin babasının çiftliği değildir.

Bu millet Reisi sevdiği ve bağrına bastığı için sizleri seçiyor.

Yoksa hiç biriniz bu halktan oy dahi alamaz…

Ama artık Reis de sizleri kurtaramayacak. 

Elinizi taşın altına koyarak sorumluluk almak, bu halkın sorunlarını çözmek, yaşanabilir bir şehir yaratmak yerine, hepiniz cebimizi nasıl doldururuz derdine düşmüş vaziyette, çıkar peşinde koştuğunuzu dile getiren bu halkın seslerini duymuyorsanız ne diyeyim ki…

Bakın demedi demeyin… 

Dipten gelen bir dalga var, bunu görmek istemeyen sizlere söylenecek sözün bir fayda etmeyeceğini biliyorum…

Ama şunu yüksek sesle söylemekte de çekince görmüyorum:

Yeter artık Reisin omuzuna basarak yükseldiğiniz…

Artık sözün bittiği yerdeyiz…

Küstürdüğünüz gönüller, kırdığınız kalpler, yarın sandıkta hesap soracak sizlere…

Gönül belediyeciliği dediniz, Ankara’dan gönderilen Bay Hayrettin, bu şehirde Ak Parti’yi bitirmek için elinden geleni yapıyor…

Yapmaya değil yıkmaya gelen bir yerel yöneticiyle, telefonlara bakmayan, dönüş yapmayan siyasetçilerle, halkın derdine bigâne kalmış bürokratlarla, teşkilatlardaki kibir dolusu mektep talebesi şahsiyetlerle, iktidarın artık bu şehirde başarılı olması mümkün değildir.

Ya Ankara neşteri vurur…

Ya da sandık geldiğinde çıkacak sonuca herkes katlanır…

DİP NOT: Soru şu: Hayrettin’in koruması bize müdahale etmeseydi, haberin öznesi kim olurdu? Bu provoka eylemle Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör; Bize değil, Asıl Mahir Ünal’a zarar vermiştir.

NOKTA...