BU BAŞLIKTA ne oluyor demeyin.

Hani büyüklerimizin anlattığı bir hikâye var ya!

Dışı seni, içi beni yakar hikâyesi:

Eski zamanlarda bir gün komşuda, Mahalleli hanımlar toplanmışlar. Hanımların arasında bir de yeni gelin varmış. O kadar endamlı, o kadar güzel, o kadar süslüymüş ki, kadınlar birbirlerine kaş göz ederek gelini gösteriyormuş. Kadınlardan biri ancak yanındakinin duyacağı sesle demiş ki, “Ah ah millet ne gelinler buluyor anacım! Benim oğlana da şöyle güzel bir kız nasip olsa keşke!”

O sırada uzun zamandır ortada dönen konuşmaların farkında olan yaşlıca bir hanım, kadının kulağına eğilip fısıldamış: “Aman Allah korusun! O benim gelinim olur. Ama böyle güzel durduğuna bakmayın, huysuzun tekidir. Dışardan bakınca görünüşü sizin içinizi yakıyor ama vallahi içi de beni yakıyor.”
 

*
 

Bu hikâye ile yazıma niye başladım?

Şunun için:

2002 yılında biz bir gelin aldık…

Adı: AK Parti’ydi…

O kadar güzel, o kadar endamlıydı ki…

Herkes gıpta ile bakardı.

Bu gelini görmek için, dağlardan, taşlardan, köylerden, beldelerden, gelenler olurdu.

Yıllar içerisinde bu gelinin türlü türlü huyları ortaya çıktı.

Gelenlerin kimisini küstürdü, kimisini azarladı, kimisini kovaladı, velhasıl o gelenler yavaş yavaş gelmemeye, sağda solda “dışı sizi, içi beni yakıyor” demeye başladılar.
 

*
 

Bu gelini sevdiren bizlere, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı.

O gelini bu halkın gönlüne koyan, ta kendisiydi.

Halk kendi gibi bildi.

Kendinden bir parça olarak gördü.

Her evin bir Tayyip’iydi o artık.
 

*
 

Peki, neden homurdanmalar başladı?

Neden gelinin türlü türlü huyları aleni ortaya döküldü?

Bu gelinin, 2002 yılındaki gelin gibi olması imkânsız mı?

Yoksa bu gelini biz mi bu hale getirdik?

Sırtını pohpohladık…

Aman sensin dedik…

Çok güzelsin, şekersin, tatlısın, senden güzel kimse yok diyerek şımarttık mı?
 

*
 

Abdulkadir Selvi dün yazmış:

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın AK Parti milletvekillerine iki uyarısı olduğunu belirtmiş.

Demiş ki:

1- Sistem tartışmasını gündemde tutmayın.

2- Yeni kurulacak partiler hakkında konuşmayın.
 

*
 

Ahh Reis ahh… Bilmiyorum sizde akıl tutulması mı var, yoksa danışmanlarınız hain mi?

Eğer birincisi ise daha vahim.

Çünkü hainleri temizlemek kolay da, akıl tutulması ve aile pençesi sizi kuşatmışsa, işte onu bertaraf etmek zordur.
 

*
 

Sevgili Cumhurbaşkanım…

Seçimlerden önce İmamoğlu’nun adını andırmadınız da ne oldu?

Adam, 800 bin fark atarak gümbür gümbür gelmedi mi?

Diyelim ki sistem tartışmasını gündemde tutmadık, mesele hallolacak mı?

Şu gerçeği lütfen görün ve bir an önce tedbir alın…

Yoksa “sermayesi eriyen adamın” durumuna dönersiniz.
 

*
 

“Sermayesi eriyen adam” deyince:

İmam Razi, Asr Suresi'nin tefsirinde anlatır. Önce surenin mealini verelim: “Asra yemin olsun ki! Muhakkak ki insan hüsrandadır. Ancak; iman edip, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna…”

İmam Razi, pazarda buz satan bir adamın “Sermayesi eriyen bu adama merhamet edin!” diye bağırdığını duyar ve “Asr suresini tam olarak o zaman anladım.” der.

Şüphesiz ki, insanı sonsuz mutluluğa, huzura kavuşturacak olan zaman, tıpkı buz gibi insanın hayatından hızlıca eriyip giden sermayedir…

İşte güzelsin, şekersin, bir tanesin dediğimiz, “Ak Parti'nin de sermayesi de aynen böyle buz gibi” erimektedir.
 

*
 

Bir kaçış var.

İster kabul edin, ister etmeyin.

Bu kaçış tıpkı rampa kaçışı gibi.

Yeni partilerin kurulup kurulmamasının pek bir önemi yok.

Hatta o partiler Ak Parti'ye can suyu bile olur.

Lakin süreci yönetebilirseniz.
 

*
 

Sahi Halk neden kaçıyor?

Bu soruya verilecek cevapları şöyle sıralayabilirim:

-Tepeden aşağıya kibirli bakış devam ettiği için.

-Partisine gelip bir derdini anlatacak kimseyi bulamadığı için.

-Benim olsun, koltuklar hep benim olsun diyen, teşkilat üyeleri olduğu için.

-O teşkilat üyeleri ki, eş, dost, akraba, partiyi kendilerine kapattığı için.

-Ekonomi her geçen gün kötüye gittiği için.

-Pahalılık ve her gün yeni zamlar geldiği için.

Önceki partileri bitiren de zaten bu sebeplerdi.
 

*
 

Önünüzde tek seçenek var, tabi eğer 2023'ü görmek istiyorsanız…

Mesela…

-Mülteci sorunu halledilemedi. (Bir an önce halletmeniz gerekir.)

Mesela…

-Fetö'nün siyasi ayağına dokunulmadı. (Sokaktaki insanlara anlatılamıyor.)

Mesela…

-Evvelce yol yürüdüğünüz arkadaşlarınızı saf dışı ettiniz, sonra da trenden indiler dediniz.

Mesela…

-Bürokratlar kibirli ve telefonlara bile bakmıyorlar.

-Vekiller baypas edildi.

-Hoş onlara da ulaşılmıyor ama hiç olmazsa mecliste bulabiliriz.

-Teşkilatlar dipten başa değişmeli ve milletle barışık adam gibi adamlar iş başına getirilmelidir.

-2002 ruhuna dönmek için hâlâ fırsatınız var.
 

*
 

Kızmayın bana ama…

Partiler arası milletvekili transferi başlamadan bu meseleyi hallettiniz ettiniz, yoksa bitişe doğru gittiğinizi hatırlatmak isterim.
 

*
 

Yazımın başına dönecek olursam:

“Biz, 2002 yılındaki gelinimizi istiyoruz.”

“Bu halk, 2002 yılındaki gelinlerini görmek istiyor.”
 

*
 

Zor değil be Reis…

Çünkü:

“Siz bunu başaracak kudrete ve tecrübeye sahipsiniz.”
 

***
 

AYŞE CESUR DUR DURAK BİLMİYOR!
 

YAZARSAM, niye yazdın diyorlar.

Yazmasam, bin bir kulp takıyorlar.
 

*
 

Şairin söylediği gibi:

“Yazsam bir türlü yazmasam bir türlü…”
 

*
 

Kahramanmaraş’ın cevval AK Parti Kadın Kolları Başkanı Ayşe Cesur Hanımefendi; “bu günlerde dur durak bilmiyor.”

Maşallahı var.

Önce…

23 Haziran İstanbul seçimleri için Genel Merkezin tahsis ettiği araç ve Büyükşehrin verdiği şoför ile yanında Hatice Şekkeli hanımefendi olmak kaydıyla yola çıkan bu cevval Kadın Kolları Başkanı, İstanbul seçim sathını bırakıp Bursa iline intikal ettiği ve termal otelde konakladığı bugünlerde herkesin dilinde.

Konuşan konuşuyor.

Milletin ağzı torba değil ki büzesin.

“Kimisi görev icabı gitti” diyor.

“Kimisi İstanbul seçimlerinde yorulmasına gerek yoktu, izin aldı gitti” diyor.
 

*
 

Ben kimsenin gittiği yerlere karışmam…

Ancak…

Kahramanmaraş siyasetinde kendini söz sahibi sanan bu cevval Kadın Kolları Başkanı, Cumartesi de Hatay Kadın Kolları Başkanlığını ziyarete gitmiş.
 


 

Yine yanında Hatice Şekkeli hanımefendi olmak üzere.

Dedim ya:

“Yazsam bir türlü yazmasam bir türlü…”
 

*
 

Sahi merak ediyorum:

Elli kişilik AK Parti kadın kollarında, Hatice Şekkeli ’den başka yönetici kadın yok mu?
 

*
 

Bakın ben milletin söylediğini aktarmak istiyorum.

Denilen şu:

-Maraş’ta çalışmayı ve gezmeyi bitirdik.

-Şimdi de Hatay ha.

-Hatay’ın, kültürel özellikleri ve doğasının yanı sıra dillere destan Mutfağının unutulmaz lezzetlerin tadına bakmıştır.

-Ne de olsa tanıtım medya ayağında bir Hatay’lı öğrenci var.
 

*
 

Konuşmalar devam ediyor:

-Acaba yine özel aracıyla mı gitti?

-Büyükşehirden özel şoför aldı mı?

-Burada hiç mi bir iş kalmadı?

-Ha bire geziyor.

-Bursa’ya gittiği bile yanına kar kaldı.

-Biz yapsak düdüğe koyar öttürürler.

Gibi gibi…
 

*
 

Sahi şimdide sormak istiyorum:

Kahramanmaraş’ta AK Parti Kadın kollarında neler oluyor?

Her geçen gün partiye gelen kadınların azaldığı, gelmemeye başladığı söyleniyor.

Ne bir program, ne bir çalışma, ne bir mahalle gezileri, ne bir partiye kadınları kazandırma etkinlikleri, hiçbir şey yapılmadığı belirtiliyor.

Yani kısacası…

AK Parti de hızlı bir trend var.

Ben bunun adına:

“Küskünler trendi” diyorum…
 

*
 

Demedi demeyin:

Bu gidişat iyi değil.

Kahramanmaraş AK Parti’nin kalesi iken, bu tür yöneticilerle maalesef “kaleden kaçış” var…

Bu kaçışın sonu, kalenin düşmesine doğru gider.

Karaaslan dediydi dersiniz…

Çünkü…

Dost acı söyler…