"Ateş düştüğü yeri yakar" demişler atalarımız.

 

Ancak günümüzde her şehit haberi, düştüğü yeri değil, uzaklardaki yerleri, gönülleri, yakıyor dağlıyor.

 

Ana kuzuları, terör belasına kurban gidiyor.

 

Kelimeler kifayetsiz kalıyor.

 

1990'lı yılların Kahramanmaraş'ta efsane başkanı Murat Çakıroğlu, 2012 yılında Terör olaylarına 7 maddelik öneri başlığında açıklama yapmıştı.

 

 

Son günlerde artan terör olayları neticesinde arşivden çıkardığım Murat Çakıroğlu'nun virgülüne dokunmadan bu açıklamasını aynen tekrar yayınlıyorum:

 

 “Vatanın birlik ve bütünlülüğü milletin bekası söz konusu ise gerisi teferruattır anlayışı ile fincancı katırlarının ürkmesine aldırmadan acilen terörün ve destekçilerinin belinin kırılması mutlak şarttır. Devleti yöneten değerli büyüklerimiz ve bu kutsal vatan topraklarına ve yüce milletimizin değerlerine sevdalı tüm siyasi yöneticilere sesleniyorum: Dün olduğu gibi bugünde emperyalist odakların şark meselesi diye tabir ettiği ve kökü yüz yıllar öncesine dayanan Türkleri Anadolu'dan atma projeleri her yönüyle uygulanmakta ve yıkıcı faaliyetler hızını artırarak devam etmektedir.

 

Dünyada kendisine devlet ve toplumuna millet diyen her yapının çok iyi bildiği gibi Anadolu'da devlet kurmanın, devlet olmanın, devletinin ve milletinin birliğini, dirliğini ve bekasını koruyarak devam ettirmenin çok zor bir iş olduğunu, bin yıla yakın bir süredir, yüreği, bileği, zekâsı ve imanıyla her santimini şehit kanlarıyla sulayan yüce Türk Milleti bu zor işin üstesinden gelmiş emperyalistlerin iştahını kabartan cennet Anadolu'yu kendisine vatan yapmasını bilmiştir.

 

Yüce milletimizin Anadolu'da kurduğu en son devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu hazmedemeyen emperyalist odaklar daha Cumhuriyetimizin ilk yıllarında hiç ara vermeden yeni yıkıcı planlarını oluşturmuşlardır. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde para, makam ve mevkii taahhütleriyle satın aldıkları içerideki hainleri yıkıcı faaliyetlere başlatmışlardır.

 

Ve böylece Türkiye Cumhuriyeti Devletinin terör ve isyanlarla mücadelesi daha kuruluşunun ilk yıllarında başlamak zorunda kalmıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütün vatandaşlarının eşit bireyler olarak, hak ve hukukunun anayasası tarafından güvence altına alınmış ve adil bir şekilde uygulanıyor olmasına rağmen terör olaylarını bir takım hak ve hukuk eksikliği ya da ihlaline bağlamaya çalışmak, ya meseleyi doğru tespit edememe, saflık ya da hain odaklarla beraber hareket etme yani ihanettir.

 

Bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem ABD'den hem de Avrupa Birliği ülkelerinden çok daha demokratik çok daha özgürlükçü ve insan haklarına çok daha saygılı bir ülkedir.

 

Daha fazla özgürlük, daha fazla hak, daha iyi bir demokrasi diyenlerin amacı bölmedir, parçalamadır.

 

Çünkü Türkiye'deki hak ve özgürlükler olması gereken sınırlarını fazlasıyla zorlamaktadır.

 

Son dönemlerde ülkemizde cereyan eden olaylar bize gösteriyor ki, emperyalistler tarafından kurulan oyun bölgemizdeki uşakları tarafından çok iyi oynanmaktadır.

 

Bir dönem Ermeni terör örgütü ASALA'yı kurarak üzerimize saldırtan odaklar 1980'lerden itibaren ASALA'yı çekerek onun 1980 versiyonu olan Ermeni ağırlıklı PKK terör örgütünü üzerimize saldırtmaya başlamışlardır.

 

Mesele ne Kürt meselesidir ne de hak hukuk demokrasi meselesidir.

 

Meseleyi bir Kürt meselesiymiş gibi göstermeye çalışan bazı siyasiler ve kendilerine aydın diyen karanlık insanlar, emperyalistlerden menfaatleşen satılmış hainlerdir.

 

Hak ve özgürlükler, demokrasi, hukuk gibi söylemler bu hainlerin kamuflaj amacıyla kullandığı söylemlerdir.

 

Milletimiz bu durumun farkındadır ve bu söylemler ve cereyan eden olaylar karşısındaki rahatsızlığı gittikçe artmaktadır.

 

Terörle etkin mücadele konusunda insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerin söz konusu edilmeye çalışılması, devletimize ve milletimize karşı ortaya konulan yıkıcı stratejilerin sadece bir parçasıdır.

 

Teröristlerin ve teröre destek olanların hakkı, hukuku ve özgürlükleri söz konusu olamaz milletimizin ve devletimizin tahammül ve hoşgörüsü terörün bittiği noktada başlamalıdır.

 

Terör olayları devam ederken milletten ve devletten tahammül ve hoşgörü beklemek, ihanet değilse ahmaklık olarak değerlendirilmelidir.

 

En büyük insan hakları ihlalcileri, Türkiye'ye insan hakları ve özgürlükler dersi vermeye çalışan batının ta kendisidir.

 

Yakın tarihe bakıldığında bu emperyalist canavarların demokrasi, insan hakları ve özgürlükler diyerek devletleri toplumları nasıl parçaladıkları, onları nasıl birbirlerine kırdırdıkları insanları köleleştirerek iliklerine kadar nasıl sömürdükleri apaçık görülecektir.

 

Felsefesi fitne, fesat, sömürü ve kaos üzerine kurulu batı yüce Türk milletine asla insan hakları ve demokrasi dersi veremez.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten değerli büyüklerimiz; devletimizin PKK terörü ile mücadele konusunda şuana kadar uyguladığı yasaların ve ortaya koyduğu stratejilerin terörü ve destekçilerini bitirme konusunda yeterli olmadığı apaçık ortadadır.

 

Gelinen noktada zaman kaybetmek, dış devletlerden destek beklemek yada medet ummak gibi bir lükssümüzün kalmadığı görebilen gözler, düşünebilen kafalar açısından son derece nettir.

Vatanın birlik ve bütünlülüğü milletin bekası söz konusu ise gerisi teferruattır anlayışı ile fincancı katırlarının ürkmesine aldırmadan acilen terörün ve destekçilerinin belinin kırılması açısından mutlak şart olan tedbirler şunlardır:

 

1. Terörle Mücadele yasası son derece açık sert ve tavizsiz hükümlerle yenilenmesi,

 

2. Gerek Türk Silahlı Kuvvetleri gerekse terörle mücadele etmekle görevli diğer kurumlarımızın terör konusunda özel yetkilerle donatılması,

 

3. Terör suçları ile alakalı olmak üzere idam cezasının derhal getirilmesi,

 

4. Milletvekili dokunulmazlıklarının terörle alakalı suçlar açısından kaldırılması,

 

5. Terör ve teröristlerle bağlantısı bulunan şirketler ya da başka finansal yapıların tespit edilerek faaliyetlerinin durdurulması ve mal varlıklarına el konulması,

 

6. Terör faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde teröre bulaşmayan yada bulaşmamak için mücadele veren vatandaşların mal ve can güvenliklerinin mutlak sağlanması için her türlü tedbirin alınması,

 

7. Tüm ülke sınırları içerisinde misyoner faaliyetlerine karşı önleyici tedbirlerin alınması ve sınır güvenliğinin mutlak sağlanması.”

 

Yüce Türk milleti kendisini ve vatanını koruma ve kollama görevini devletini yönetenlere ve devletinin yetkili kurumlarına emanet etmiştir.

 

Duamız odur ki Cenab-ı Allah emanetin iadesini gerektirecek şartları oluşturmasın”

 

2012 yılında konuşan Çakıroğlu, 2015 yılının yavaş yavaş sonlarına doğru geldiğimiz şu günlerde tırmanan terör olayları karşısında açıklamalarını bir kez daha yayınlamak istedim.

 

Herkesin bildiği dün Siirt'te hain ve kahpece PKK saldırısı sonucunda şehit olan 8 Askerlerimiz ve hemşerimiz Ömer Erüstün'e bir kez daha rahmet diliyor, Ateş düştüğü yeri değil, tüm Kahramanmaraş'ı tüm Türkiye'yi Yürekten dağladığını, yaktığını belirtiyorum.

 

Ne mutlu Türküm diyene...