Özel sektörde çalışmak için iş başvurusunda bulunursunuz.

Pek çok aday başvurmuştur.

Bir yetkili sizi görüşmeye alır.

Görüşmeniz idari kadrolar için ise; birkaç yönetici ya da patronlardır sizi görüşmeye alırlar…

Kılık kıyafetinizdir ilk bakılan…

Eğitiminiz, mezun olduğunuz okul, bildiğiniz yabancı dil ya da diller, sertifikalarınız, ehliyetinizdir.

Konuşma ve kendinizi ifade etme yeteneğiniz, konuşmanızın düzgünlüğü, proje üretme ya da yönetme kabiliyetiniz vs.

Evlenmek için aday olursunuz; aynı kriterlere ilave olarak, maddi gücünüz, ahlaki yapınız, dürüstlüğünüz, hoş görünüz vs dir.

Resmi Kurumlar da ise; kamu personel sınav sonuçlarına ilaveten torpil durumunuz…

Milletvekili adaylığı için ise; gerekli ön şartları (eğitim-yaş  vs) tamam etmişseniz, yukarıdakilerin hiç birine ilaveten, parti genel başkanı, yöneticilerle olan yakınlığınızdır sanırım…

Kazananlar kim derseniz, mutlaka ki; yüce Allah’ın merhametine ya da imtihanlarına nail olanlardır. O halde ne kazandığımıza sevinmeliyiz ne de kaybettiğimize üzülmeliyiz…

“Her şey de bir hayır vardır” sözü ne kadar muhteşemdir…

Makamlar, koltuklar, makam araçları gelir ve geçer. Çok güzel ya da yakışıklı olmamızın bir sonu olduğu gibi…

Bizi anarken “ne kadar dürüst ve ahlaklıydı” demeleri ve “Allah rahmet eylesin”, “Allah razı olsun” denilmesidir, geride kalanlara en güzel mirasımız…