Birbirimize zaman ayırmanın yerini artık sanal dünya almıştır. Oysa eskiden paylaşacağımız ne çok şeyler vardı, paylaşmalar azaldı bencillikler başladı.

Haberleşmenin bu kadar geliştiği ortamda bu teknolojiyi de doğru kullanmıyoruz. Gereksiz konularla saatlerce, belki de dünyada en çok telefon konuşan ülkeyiz. Adamın evine ekmek götürecek parası yok ama en lüks cep telefonuna sahip ve harcanan kontörler….

Günümüzde cep telefonları, televizyon ve internet hayatımıza hâkim oldu. Bu üçlü teknoloji ile insani ilişkilerimizde sunileşti, robotların dünyası başladı ve insan yok oldu.

Peki, gülerek selamlaştığımız, tokalaştığımız yüzleri biz ne yaptık, nereye gitti bize ait bir şeyler!

İnsanlar sanal yaşamın bireyleri haline geldi. Adam balkonda, lüks lokanta da yediği yemeği veya ailesiyle gittiği eğlence yerini telefonda paylaşıyor. Aldığı yeni arabasının fotoğrafını, tatile gidiyor gittiği yeri paylaşıyor(hırsızlara da davetiye çıkarıyor) nasıl bir paylaşmaksa!

Paylaşma kavramı da değişti, geçmişte bizim paylaşma anlayışımız farklıydı. Toplumumuzun geleneklerinden, temel taşlarından biridir paylaşmak; oysa bizim bize ait ne güzel değerlerimiz vardı, onun adına ister sevgi, ister arkadaşlık, ister komşuluk deyin.

Günümüz dünyasında telefondan online hesaplarına yüklenen kontrolsüz özel hayatlardan kesitler, problemler yüzünden insanlar, çağın online hastalığına yakalanabilirler.

İnsanlar eskiden hayatına dair problemler karşısında psikiyatriste giderlerdi. Herhâlde bundan sonra çağın hastalığı haline gelen online telefon hastalığı ile ilgili doktora gidecekler gibi geliyor bana.

İçtimai yalnızlıkların önüne geçebilecek, en müessir vasıtalardan biri, sağlıklı bir şekilde geliştirilecek olan, karşılıklı sıcak iletişim ve gerçek paylaşmalardır.

Büyük şehir hayatı, yükselen binalar, sosyal yaşantımızı ister istemez etkilemektedir. Eski evlerin birbirine çok yakın olması, bir mahalle de damlardan, damlara geçilmesi, insanların birbirleriyle ne derece yakın olduklarının, bir işareti olsa gerek! Bizler toplum olarak, birbirimizi anlayabildiğimiz süre içerisinde, gerçek huzuru yakalayacağımızı unutmayalım. Günümüz yaşantısındaki sosyal kopukluklar, bir sevgi boşluğu oluşturmuştur. Sevgiyi yitirmenin sonucu, güzelliklerimizi de birlikte yitiriyoruz. Sevgisizlik toplumsal bunalımların başlangıç noktası oluyor. Eski Sohbetlerdeki hayatı paylaşmanın inceliği, toplumsal huzurun bir nevi sigortasıydı. Bugün apartman kapılarında, birbirimize bir selamı dahi çok görmeye başladık!

Burada Rahmetli üstadımız Necip Fazıl Kısakürek ‘in gerçek paylaşma adına söylediği sözü de siz değerli okuyucularıma nakledeyim. “Eğer tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak, ekmekten daha lezzetlidir”

Öyleyse, sanal dünyanın hastalığına yakalanmadan gerçek yaşamı paylaşmaya ne dersiniz?