Dışarıda meşhur Kahramanmaraş ayazı var.

 

Yani hava acayip soğuk.

 

Geçen haftaki “Yürü be hocam kim tutar seni” köşe yazıma atfen, ‘gazeteci ağabey Abid Vanlı, ‘HOCA CEVAP VER(E)MEZ ’ başlığı ile yazıma değinirken: “Sevgili kardeşim Mustafa Karaaslan... Sormuşsun ya malum Hoca’ya. Cevap ver Hoca diye, vallahi çok beklersin... Neyin cevabını verecek sana Hoca... En sondan mı başlasın, en önceden mi?..” diye yazmış.

 

Sevgili Vanlı…

 

Bu soğuk havada öyle bir yazı yazmışın ki;

 

Isıtmışın ortalığı...

 

“İşte cevap beklenen sorulardan bir kaç taneciği... Demişin sıralayıvermişin.”

 

Hoca’nın bu yazılanlara cevap verip veremeyeceğini bilmem ama kamuoyu yazdıklarımızla çalkalanıyormuş.

 

Hoca’nın mal beyanı ile alakalı iddialar her köşede tartışılıyormuş.

 

Bence Sayın Valim Mustafa Hakan Güvençer bu işe acilen el koymalı.

 

657 tabi bir Memur (İmam) olan hocamızın ‘sırtındaki yük’ hafifletilmeli, vakıflar ile alakalı yöneticiliği bıraktırılmalı, hakkındaki iddialar araştırılmalı, kesinlikle asli görevi yaptırılmalıdır.

 

“Sırtındaki yük” deyince ve Abid Vanlı’nın ‘HOCA CEVAP VER(E)MEZ ’ yazısına atfen bende siz sevgili okuyucularıma bir hikâye anlatmak istiyorum:

 

Bir varmış bir yokmuş.

 

Böyle başlar ya hani masallar.

 

Âmâ bu anlatacağım masal değil, gerçekten yaşanmış bir zamanlar, şimdi masal olsa da…

 

Efendim delilerin, velilerin çok olduğu o eski zamanlardan birinde, meczubun biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Âmâ oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer dolanır. Bir oraya, bir buraya, her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider…

 

Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar. Âmâ sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.

 

Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan. Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar. Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar…

 

İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:

 

“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”

 

Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar:“Âdetiniz böyle değil mi?”

 

“Ne âdeti?!” der Hoca…

 

Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra…

 

Der ki meczub bu kez: “Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun? Kızacaksan herkese kız, tek bana değil!

 

Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der…

 

“Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”…

 

Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına, bıyık altından gülüşmeler başlamıştır…

 

Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır:

“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı…

Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!..”

 

Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca;

 

“ Boş yok, boş yok hiç!..” Diye tekrarlar.

 

O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar!

 

Aynen doğrudur dedikleri çünkü; Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.

 

“Peki, söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle Hoca…

 

O da der ki: “Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı!

 

Meğerse hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda…

 

Sahi böyle hocalar günümüzde var mıdır acaba?