Ortadoğu, kadim medeniyetlerin doğduğu, yaşadığı, mücadele ettiği ve kargaşa yaşadığı yer. İlk insanların ve ilk katilin yaşadığı topraklar. Güç dengeleri üzerine kurulan dünyamızda önemli bir ağırlık merkezi olan petrolün bu coğrafyada toplanması güç dengelerinin merkezini buraya kaydırıyor. Bu nedenle dünya hakimiyetinde bu merkezin kontrolü öncelik arz ediyor.

Bilindiği gibi Ortadoğu da ki halkın çoğunluğu Arap, bir kısmı Kürt, bir kısmı ise Türk (Türkiye hariç) İsrail oğulları Araplarla aynı kökten geldiği için onları yabancı saymıyorum onlarda Arap sayılır. (düşmanlıkları ayrı) Bu geniş coğrafyada güç dengeleri kurulmadan önce İngilizler tarafından birçok krallıklar kurulmuş ve herkese bir devlet hediye edilmiş. Böylece herkes (kraliyet ailesi) memnun edilmiş. Ancak 90 sene önce çizilen ve ayarlanan denge dünyanın gelişmesine ve değişmesine bağlı olarak bozulmaya başladı. Bu değişime paralel büyük güçlerin de dengeleri yeniden dizayn etmesi gerekiyordu. Onlar da bu noktada devreye girdi. Böylece sorun olduğunu düşündükleri noktayı ablukaya alma kararı aldılar.

Öncelikle belirtmek istediğim bir konu var Katarın ablukaya alınması Türkiye ile ilgili değil. Hatta Türkiye ile sıcak ilişkilerde bulunması ya da ilişkilerinin dostane olmasıyla hiç ilgili değil. Zira bizim Suudi Arabistan ile de aramız çok iyi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan en üst seviyede karşılanıyor ve ağırlanıyor. En yüksek nişanlar veriliyor.

Mesele halkımızın düşündüğünden çok farklı mesele, özgürlükçü olması ve Arap ülkeleri içerisindeki muhalif gruplarla iyi ilişkiler içerisinde olmasıdır. Örneğin, Katar merkezli AL JAZEERA adlı kanal Orta doğuyu şekillendiren çok önemli bir unsurdur. Hatta dünya çapında Amerika yanlısı yayın yapan CNN İnternational kanalının tek rakibidir. Bunu gerek Irak savaşında gerekse diğer konularda gördük. CNN’nin yalan ve yanlı haberlerine karşı AL JAZEERA ekranlara doğrusunu taşıdı.

Arap baharında en önemli faktörlerden biri AL JAZEERA kanalı idi. O iktidara karşı mücadele eden halkın yanında yer aldı ve olayları onların gözünden ekranlara taşıdı. Ayrıca Mısırda yıllardır batı tarafından sivil toplum örgütü olarak kabul görmeyen Müslüman kardeşleri terör değil de sivil toplum örgütü olarak kabul etti. Onların karalanma kampanyasına karşı gerçekleri yayınladı. Batının karşısında çok önemli bir silah olarak durdu ve bunda da çok başarılı oldu.

Bu kanal ülkemizde de yayın hayatına girmek istiyor ancak o dönem okuduğum kadarıyla PKK ve taraftarlarına karşı kullanılacak dil konusunda hükümetimizle bir anlaşmaya varılamadığı için Türkiye yayınına başlayamadı.

Ortadoğu’da, Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da, Afrika’da ve dünyanın diğer tüm önemli noktalarında merkezi ve temsilcisi bulunmaktadır. Bu merkezlerden anında canlı yayın yapma ve tüm haberleri duyurma imkânına sahip bir kanal. Ortadoğu krallarının ve ABD’nin çıkarlarına aykırı yayınlar yapan bu kanal bu ülkelerin ve krallarının işine gelmiyor. Uyarılara rağmen hiçbir zaman yaptığı yayından taviz vermiyor. Bu yayınlarından dolayı da krallar Katar devletini sorumlu tutuyor. Arap ülkelerindeki bu grupların (batı ve krallara göre teröristlerin) kanala göre sivil toplum örgütlerinin ekran yüzü ya da basın ayağı oluyor. Bu nedenle de Katar devleti terörü ve teröristleri destekleyen ülkeler grubuna alınıyor.

Ayrıca basın demokrasinin dördüncü ayağıdır. Demokrasi uygulamalarıyla diğer Arap ülkelerine kötü örnek teşkil eden Katar, diğer ülkelerdeki Arap vatandaşlarına da demokrasi ve özgürlük pompalıyor.

Bu da dikta rejimlerin işine gelmiyor. Arap baharındaki rolünü de dikkate alacak olursak bu dikta yönetimler için önemli bir tehlikedir. Diktaları devirenler hep bu örgütler olmuştur. Çünkü Katarın demokrasi adına desteklediği her örgüt ABD’nin işbirliği yaptığı liderleri devirecek teröristlerdir.

Diğer bir önemli nokta ise Katar’ın Sünni bölgede oluşan birliğe aykırı davranışlar sergilemesidir. Zira Arapların çoğunluğu Sünni çizgide veya Şia karşıtı diyelim. İran ve Araplar arasında yıllardır devam eden çatışma ve çekişmelerde Araplar, İran’a karşı hep birlik içinde olmuşlardır. Ve hatta İran’a karşı cephe almışlardır. Fakat bu birlik ve cephe içerisinde Katar aykırı davranarak İran’la dostane ilişkiler kurmaya kalktı. Bu da Orta doğuda diğer Arap ülkelerinin birliğine aykırı bir davranış oldu. Sadece Arap birliğine değil, ABD’nin İran’a karşı izlediği politikaya da karşı gelmiş oldu. Hem İran’a destek olarak algılandı hem de ABD’nin ikiye böl ve kendine muhtaç et kendine bağla politikasına aykırı davrandı.

Böylece Arap dünyasının ve ABD’nin kin ve nefretini üzerine çekti. Onlara karşı olan diğer blok Rusya ve İran’ın ise desteğini aldı. Böylece yeni bir cephe açıldı ve ilerde ne olacağı belirsiz bir durum oluştu. Bu kargaşaya bizlerde dahil olduk. ABD, Rusya ve daha ne kadar çok ülke dahil olursa sorun da o kadar çözülmez ve içinden çıkılmaz olacaktır. Gidişat da onu gösteriyor.

Ne diyelim hayırlısı, nasıl ki çay karışmadan tatlanmıyor, dünyada karışmadan tatlanmayacak galiba olan da şeker gibi arada bulunan ve ezilen eriyen normal insanlara olacak.