Meşhur hikâyedir;

 

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, Süleyman aleyhisselama hayvanların dilinden anlama hususiyetini bahsetmişti.

 

Bir gün Süleyman aleyhiselam bütün kuşları huzuruna davet etti. Bu meyanda Hüd Hüd kuşunu da çağırdı. (Hüd Hüd kuşu, halkımız arasında “ibibik” ve “çavuş kuşu” gibi isimlerle anılır)

 

O bu daveti redd etti.

 

Bunun üzerine Süleyman aleyhiselam güldü ve tekrar Hüd Hüd kuşunu davet etti.

 

Bu seferde Hüd Hüd kuşu tekrar redd etti.

 

Ve fazla ısrar karşısında kalınca, cüretkârlığını artırdı.

 

-Üzerime gelmesin, onun sarayını başına geçiririm, diye küstahlığını artırarak tehdit savurdu.

 

Hâlbuki Hüd Hüd kuşu serçe büyüklüğünde ufacık, çelimsiz bir kuşdur.

 

Kendisine sarayı nasıl yıkabileceği sorulunca:

 

Şu cevabı verdi:

 

-Vakıf malından azıcık bir şeyi alır, sarayının damına koyarım, gerisini o düşünsün.

 

Yetim malı olsun, vakıf malı olsun, vasilerinin bunları yerli yerinde kullanmaları lazımdır.

 

Hüsnü istimal edilmez ise, yani yerli yerinde kullanılmadığında, büyük mes’üliyeti mucip olur.

 

Vasilerini helaka sürükler.

 

Günümüzde tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını ve vakıf mallarını ele geçirip istediği gibi kullananlar var ise Allah Teala onları helak etsin...