BİLİNEN bir deyimdir ya…

Bir olayın ''can alıcı'' yerine geldiğiniz zaman…

''Evet'' de uzatılarak…

''Eveeeeeettttt… Şimdi zurnanın zırt dediği yere geldi'' derdi eskiler…

Güzel bir deyim değil mi?

Aynı o deyim misali…

Kahramanmaraş’ın tanınmış ünlü bir simasının Ahır dağı tepesinde bulunan yüksek katlı villasının, Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığım başvuru ve yazdığım köşe yazılarımdaki uydu fotoğrafları ile yalan beyanla aldıkları yapı kayıt belgesinin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce iptal edilmesi ve bu iptal edildiğine dair kararın Onikişubat Belediyesine bildirilmesi sonucunda, Onikişubat Belediyesi bahse konu yapıya ''Yapı tatil Tutanağını'' düzenleyerek kaçak yapı konumuna getirmiştir.

Yani bir nevi haklı ve belgeye dayalı yazılarım sonucunda işlemler yapılmıştır.

*

Şimdi bu YALAN BEYANA dayalı yapı kayıt belgesinin iptali sonucunda:

1- Resmî Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan Suçundan Soruşturma Açılır…

Yapı Kayıt Belgesi Tebliği’nin 8/2. fıkrası ve 10/2-b bendine göre, Yapı Kayıt Belgesi iptal edildikten sonra, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce yalan beyanda bulunan müracaat sahibi hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 206. uyarınca “resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulur. Bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca ceza soruşturması başlatılır.

2- İmar Kanunu Uyarınca Yıkım ve Para Cezası Kararı Alınır.

Yapı Kayıt Belgesi iptal edilen yapı “imar mevzuatına aykırı” yapı konumuna düşmektedir. Bu nedenle, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce belediye veya il özel idaresine de bildirimde bulunulmakta ve İmar Kanunu’na göre işlem yapılması istenilmektedir.

Sonrasında ise, belediye veya il özel idaresi tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddeleri uyarınca;

A. Yapı hakkında Yapı Tatil Tutanağı düzenlenerek MÜHÜRLENİR,

B. Yapının imar mevzuatına aykırı olduğuna dair bilgi, tapu kayıtlarının beyanlar hanesine KAYDEDİLİR.

C. İmar Kanunu’nun 42. maddesinin 2. fıkrasına göre İDARİ PARA CEZASI VERİLİR,

D. Verilen süre içerisinde yapı yıkılmaz veya aykırılık giderilmez ise İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre YIKIM KARARI ALINIR.

E. Verilen süre içerisinde yapı yıkılmaz veya aykırılık giderilmez ise İmar Kanunu’nun 42. maddesinin 3. fıkrasına göre İKİNCİ DEFA İDARİ PARA CEZASI VERİLİR.

Bu işlemlerin hepsine karşı ayrı ayrı veya birlikte, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa göre, işlemin tebliğ edildiği tarihi takip eden 60 günlük süre içerisinde açılması gerekir.

*

Şimdi diyeceksiniz ki;

Kardeşim adam para babası…

Neden ruhsat alıp da inşaatını yapmadı?

Diyebilirsiniz...

İşte bütün mesele bu…

Çünkü büyük bir ihtimalle bahçe vasfında olan bu zat-ı muhteremin arsasındaki villası yasada belirtilen ölçüde olmasını düşünmek abesle iştigal olacak bir durumdu…

Yasada belirtilen ölçü küçük bir ev yapmasını söylüyordu…

O bir ekoldü…

O bir patrondu…

O bir güç abidesiydi…

Kendini bu şehrin bir sahibi gibi görüyordu…

Ne olacaktı?

Kendisine kim ne diyebilecekti?

Yasada belirtilen ölçüde ev yapması durumunda gülünç duruma düşecekti…

O yüzden kaçak ve daha büyük ve çok katlı Kahramanmaraş’tan görünebilecek ve ''o dağdaki ev kimin?'' denmesini sağlamalı, kibrine kibir katmalıydı?

Ama bu şehrin belgeli yazarı Şahsımı hesaba katmadı…

Nasıl olsa yerel medyayı yıllardır bir şekilde susturuyordu…

Bir Şirin baba hariç…

Beni bile satın almaya kalktı…

Mail ile fatura kesmem istenildi…

Ve aynı yolla ağzının payını aldı…

*

Sözün özü şu:

Yasada belirtilen ölçüde ruhsatlı ev yapmayıp, kaçak ve devasa büyüklükte Kahramanmaraş’tan görünebilecek bir bina yapan zat-ı muhteremin kamuoyunda ''ruhsat neden almadı? Parası var, gücü var, ruhsat alabilir?'' sorusunu az birazda olsa aydınlatmış oluyorum herhalde…

Yoksa niye ruhsat almadan yapsın?

*

Demem odur ki:

O Ahır Dağı’ndaki devasa kaçak yapı, ya yıkılacak ya yıkılacak…

Başka çaresi yok…

Ne yapsa etse, bahçe vasfındaki bir yere belli bir metrekare ev yapabilir…

Fazla yapamaz…

Ve Onikişubat Belediyesi bu kaçak yapıya göz yumamaz…

Olayın takipçisiyim…

Parası olanın yasayı hiçe saydığı ülkemizde bir nevi bu gidişe dur demenin en büyük örneği bu yapı olacaktır…

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’n den yalan beyanla yapı kayıt belgesi alan zat-ı muhteremin (yapı tatil tutanağında eşinin adı yazılı) tapu maliki hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunup bulunmadığı Ki yasa gereği bulunması gerekir, o olayında takipçisiyim…

Ve o zat-ı muhteremin tüm fabrikalarının atık sularının numunelerini tanıklarla, daha olmazsa noterlik nezdinde tarafımca alınıp, ilgili mercilerde deneyleri yaptırılarak nasıl zehir akıttığını tescilli hale getireceğim…

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün ilgili birimleri bu deneyler sonucunda kirli ve zehirli atık suyu aktığını tespit ettirdiğim takdirde, görevini yapmayanlar ile ilgili gereken mercilere de bizzat başvuru yaparak haklarında işlemler yapılmasını sağlayacağım…

Bu şehirde bazı dengeler değişmeli…

Bu şehirde parası olanın değil, halkın dertleri dinlenmeli…

Halka kulak verilmeli…

Atık su parasını ödemeyenlerden yıllardır bir bedel alınmıyorsa?

Ki alınmıyor…

Kim ödemiyorsa, suları kesilmeli…

Gücünüz gariban halka yetmemeli…

Her şeyin takibindeyim…

Gözüm üstünüzde, kulağım o aslan yürekli beni arayıp belge, bilgi veren yiğit hemşerilerimde…

*

Son söz:

''Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü'' her zaman ön planda tutulmalıdır…

Ve bu şehir var ya, bu şehir...

Ben bu şehre aşığım...