Onun yüzünde koca bir Maraş gülerdi

Sevmeyeni yoktu onu herkes severdi

Mekânlarda yokluğun her zaman aranır

Gök kubbede hoş sohbetlerin yankılanır

Gerçek dost halinle gönülleri fethettin

Zengin fakir demedin,  insanı yücelttin

Bir kuş gibi göç eyledin, bu dünya fani

Ne güzel bir insandın Mehmet Bilal abi

Gönül telimizin mızrabına dokunduğumuz da, Mehmet Bilal ağabeyimiz için bu mısralar döküldü, dostluk hanesine. Bu değerli dostumuzun, ağabeyimizin bizlerde bıraktığı izler o kadar fazla idi ki, onun hakka yürüyüşüyle Kahramanmaraş bir büyük değerini yitirdi.

Mehmet ağabeyimizle çok yönlü bir dostluğumuz vardı; bunlardan ilki onun insani ve edebi kişiliği, diğeri ise babalarımızın çok eski yıllarda lokantacılık ortaklığı idi. Babalarımızın bu ortaklığı da çok seviyeliydi, onlardan bizlere yansıyan insani değerlerdi, iki ortak candan bir kardeş gibiydi.

Bu yüzden Bilal Ailesiyle dostluğumuz hep devam etmiştir, özellikle Mehmet Bilal ağabeyimizle edebi ve sosyal konularda hep birlikteliğimiz sürmüştür. Toplumda kendini her yönüyle sevdiren bu insan, aynı zamanda bu şehrin kültürünü de toparlama gayreti içindeydi.

Nükteli sohbetlerde Hasan Aytemiz, rahmetli Ziver Tekerek, Mehmet Bilal ayrılmaz bir üçlü idi.

MEHMET BİLAL KİMDİR?

Kahramanmaraş’ta 1947’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. 1970 de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Öğretmen ve idareci olarak görev aldı. 1982’de Üniversiteye intisap etti. Çeşitli üniversitelerde fakülte sekreteri olarak çalıştı. Gaziantep Üniversitesi Kahramanmaraş Ziraat Fakültesinin kuruluşunu üstlendi. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Kurucu Genel Sekreterliğini yaptı. 1998’de emekli oldu. Yazıları mahalli gazete ve dergilerde yayınlandı. Evli ve üç çocuk babasıdır.

Eserleri; Portreler (2004), Yastık altı Hatıralar (2007)’dir

Portreler kitabı; şehrin neredeyse 100 yıllık geçmişine ışık tutuyor. Bir yandan kişiler anlatılırken, bir yandan da o dönemin sosyal, ekonomik, kültürel ve felsefi özelliklerini gözlemliyorsunuz.

Bir yandan emekli maaşı ile geçinmeye çalışırken, bir yandan da, bu kitapları bastırırken zorlandığını bizler biliyoruz. Burada birilerine bir sitemimiz olsun, kitap fuarlarına bu şehrin yazarını çağırırken, soruyorum; kaç yazarın kitabını bastınız veya satın aldınız?  

NÜKTEDAN BİR İNSANDI

Kimseyi kırmazdı, eleştirilerinde bile bir nüktedanlık vardı. Yemek sohbetlerinde, onun olduğu yerde ayrı bir lezzet vardı. Laf yemekten açılınca bir anıyı da nakledelim; bir gün öğleden önce yemeğe çağırdım. Telefonda bana;”beni bugün filanlar pirzolaya davet etti, sana başka gün gelirim” dedi.

Hocamı zorla ikna ettim, kırmadı bizim davete geldi. Öğleyin buluştuğumuzda fırından gelen tepsiyi görünce yüz ifadesi değişti;”ya hu bu tavuk pirzola, bende et pirzola sanmıştım” hocam memnun kalmasa da yemekten sonra, hocamızdan bir dua istedik. Mehmet Bilal Hocam öyle hızlı ve kısa bir dua ile işi bitirdiki,”hocam niye böyle kısa bitirdin dediğimizde;

”pirzola yerine tavuk geldi, tavuğa da bu kadar dua yeter” dedi

Mehmet Bilal ağabeyimizle ilgili o kadar sayfalar var ki, anlatmakla bitmez.

Aklıma eski bir şarkının sözleri geliyor, güftesi Hayri Mumcu bestesi Gültekin Çeki’ye ait

 “Eski dostlar, Eski dostlar”

Unutulmuş birer birer/Eski dostlar, eski dostlar/Ne bir selâm, ne bir haber/Eski dostlar, eski dostlar
Hayâl meyal düşler gibi/Uçup giden kuşlar gibi/Yosun tutan taşlar gibi/Eski dostlar, eski dostlar
Unutulmuş isimler de/Bilinmez ki nasıl, nerde/Şimdi yalnız resimlerde/Eski dostlar, eski dostlar.

Ölüm  Allahın emri kaçınılmaz, önemli olan bu dünyada gök kubbede hoş bir seda bırakmak.

Mekânın cennet olsun ey dost, Mehmet Bilal Ağabeyimiz!