Arı deyip geçmeyelim. Bu minik dostumuz; disiplini, görev dağılımı anlayışı, herkesin görevi en iyi şekilde yapması ve daha nice özellikleri ile herkesin takdirini kazanıyor. Çalışkanlığı ise dillere destan, bu nedenle; ‘Arı gibi çalışkan, arı gibi çalışıyor’ gibi deyimler üretilmiştir. Arı kendisine atfedilen tüm bu güzellikleri fazlasıyla hak ediyor.

Bugün de küçük dostlarımız olan arılar hakkında yazmak istedim. Yıllarca arılar hakkında yüzlerce makale yazıldı ve günümüzde de yazılmaya devam ediyor. Çünkü her bir özelliği ayrı bir makale konusu ve her gün ayrı bir özelliği keşfediliyor. Yerimin kısıtlı olması nedeniyle öyle geniş çaplı yazamam, bilgim de zaten o kadar çok değil. Sadece araştırmalarım sonucu öğrendiğim ve sizlerle paylaşmak istediğim bilgileri yazmak istiyorum.

Alternatif tıp, dünyada birçok ülkede kullanılıyor. Özellikle gelişmiş ülkeler yasa çıkartarak bunları belli bir çizgiye çekmiş ve halkının rahat kullanımını sağlamıştır. Böyle yaparak bu işten anlayanlara imkân sunduğu gibi sahtekârlarında önünü kapatmış oluyor. Geri kalmış ülkelerde ise devletin yasalarla izin vermesine gerek yok, vatandaşın hastaneye gidecek durumu yok ve ne olduğu belli olmayan kişiler ortalıkta cirit atıyor. Alternatif tıp adına tüm cehaletlerini sergiliyorlar.

Bizde ise son dönemlerde alternatif tıp a yönelim arttı. Sahtekârlar ise diz boyu. Okuyan ve üfleyenleri hiç saymıyorum. Devletin bu işin önünü açması gerekiyor. En önemli nokta bu kişilerin devlet tarafından kontrol altında olmasıdır.

Bu alternatif tıp yöntemlerinden biri de APİTERAPİ’dir. Burada Apiterapi’den bahsetmek istiyorum.

Apiterapi: Arıların veya ürünlerinin hastalığın önlenmesi veya iyileştirilmesi için kullanılmasına deniliyor. Bal, polen, arı sütü, propolis ve arı zehri kullanılmaktadır. Balın faydalarını anlatsam buraya sığmaz, o nedenle birkaç noktaya değinmek istiyorum. Bunlardan biri de Antimikrobiyal aktivitesidir. Hipokrat, Mısırlılar, Çinliler ve Hindistanlıların bildiği ve kullandığı bir özellik.

Mısırda M.Ö 6 yy’de piramitlerde çömleklerin içinde hiç bozulmamış halde bulunan ballar bize balın içinde mikroorganizmaların yaşayamadığını göstermektedir.

Alman Dr. Zaiss’in mikrop öldürücü olarak tentürdiyot yerine bal kullanması da ilginç bir bilgidir. Şeker hastalarının bilmesi gereken konu ise, ‘Bal doğaldır, o halde şeker hastalığına da iyi gelir’ anlayışı ile bal tüketimine sınır koymamalarıdır. Bu nedenle aşırı bal tüketimi şeker hastalarını komaya sokabilir. Bu ince çizgiyi kaçırmamak gerekiyor. Gerekli ölçüde bal kullanımı şeker hastalarına zarar vermeyebilir. İşte bu nedenle şeker yerine bal kullanmaları tavsiye ediliyor ancak balın çok tüketilmesinin ağır sonuçlar doğuracağını da bilmek gerekiyor.

Polen ise; Eski Çin, Mısır, Pers ve Yunanlar tarafından bilinen ve kullanılan bir üründür. X ışınlarına karşı koruyucu bir etkiye sahip olan polen radyasyonu önleyici olarak da kullanılmaktadır.

Arı sütünün faydasını öğrenmek için Japonya’da 54 farklı hastalığa sahip kişilerde deney yapılıyor. Uygulama sonunda bu hastalıklarda %80 dolayında iyileşme belirlenmiştir. Yine başka ülkelerde de arı sütü ile ilgili yapılan çalışmalarda önemli gelişmeler tespit edilmiştir.

Propolis, sağlık için vücudumuza lazım olan 22 besini bünyesinde bulundurması nedeniyle çok önemlidir. İlk kez Yunanlılar tarafından keşfedilmiştir. Bakteriler üzerinde etkili olmakta ve vücudun bakterilere karşı savaşında çok başarılı olmaktadır. Ayrıca antibiyotikler gibi bakterilerin bağışıklık kazanmasına yapmasına izin vermiyor. Hatta ünlü bir kemanistin kemanı 300 yıldır sapa sağlam duruyor. Bunun nedeni ise vernikleme işleminin propolis ile yapılmasıdır.

Arı öyle bir canlı ki, sokması bile faydalı imiş. Babam; ‘arı sokması bile şifadır oğlum’ derdi. İnanmazdım ama üzülmesin diye de sesimi çıkartmazdım. Ona büyük bir özür borcum var. Zehirleri toplanarak değil de, işçi arılara sokturularak yapılıyor. Bugün Rusya, Japonya, Avusturya, Almanya, İsviçre ve birçok ülkede kullanılıyor. Çağın vebası AİDS hastalığına da arı zehrinin iyi geldiği ve virüsün ilerlemesinin önlendiği tespit edilmiştir.

Ama alerjisi olanlar için değil tabi ki de. Bizde maalesef yanlış bir anlayış var. Faydalı bir şeyi duyan herkes onu sihirli bir değnek zannediyor. Hemen her hastalığa onu kullanmak istiyor. Yedi derde deva anlayışı yaygın. Albert EİNSTEİN’in söylediği sözü şimdi daha iyi anlıyorum. Ne demiş: Arılar olmazsa insanlar 4 yıl daha yaşar. Doğru mu bilemiyorum, belki de doğru değil ama önemli bir tespit diye düşünüyorum.