İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşuyor... Konuşmasına şehit askerlerimize baş sağlığı mesajıyla başlayan Akşener, daha sonra Taksim Meydanı'nda açılan cami ile ilgili hem teşekkür etti hem de bir takım eleştirilerde bulundu.

Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

"Maalesef Türkiye, cami açılışında bile milleti bölmeyi başaran bir zihniyetle yönetiliyor. Bu kirli zihniyet ne zaman sıkışsa milletimizi değerleri üzerinden bölmeye, ayrıştırmaya çalışıyor. Tek önceliği koltukları olanlar, kirli siyasi hesapları gereği bu toplumsal ayrışmadan, gerilimden besleniyorlar. Bunun son örneğini Taksim Camii açılışında yaşadık. Taksim Camii bir ihtiyaçtı, inşa edildi ve açılışı yapıldı. Biz davet aldık, davet edenlere teşekkür ederim, programımız vardı ancak benim adıma sayın İsmail Tatlıoğlu katıldı. İstanbul'umuza hayırlı olsun. Emeği geçenlerden de Allah razı olsun. Allah oradaki ibadetlerimizi kabul etsin, makbul eylesin.

Ancak, Sayın Erdoğan ve ekibinin herkesin eşit, bir ve beraber olduğu Allah'ın evinde bile düşmanlıklar üretme hastalığını kabul edemeyiz. Sayın Erdoğan, bir kere daha hatırlatayım, camiler müminler ibadet etsin diye yapılır. Taraftarına zafer, muhalifine mağlubiyet yaşatacaksın diye yapılmaz. Allah'ın evi böyle kirli hesapların mekanı haline getirilmez, getirilemez.

Camilerimiz hepimizindir. Taksim Camii'nde ibadet eden vatandaşlarımızı kendi siyasi hesaplarına alet edemezsin. Cami yapıldığı için mutlu olan vatandaşlarımızı ön şart olarak senin gibi düşünmeyenlere düşman olmaya zorlayamazsın. Müminlere nifakta uzak durmalarını emreden yüce Allah'ın evinde vatandaşlarımızın arasına nifak tohumları ekemezsin. Ayıptır, günahtır.

TÜİK'e 'büyüme' tepkisi

Bir insanın şahsi menfaatleri Allah korkusunun önüne geçerse, o insan her şeyi yapar. Her yaptığını da mübah görür. Şahsi ikballeri için nifaktan, gıybetten, kul hakkı yemekten çekinmeyenler günahta da sınır tanımazlar. İhtiyaç olur iftira ederler, ihtiyaç olur istiskal ederler, ihtiyaç olur yalan söylerler. Nitekim, temel görevi iktidarın yalanlarına gerçeklik uydurmak olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hafta başında aziz milletimize büyük bir müjde verdi. Dedi ki; Türkiye 2021'in ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüdü. Gözümüz aydın, büyümüşüz. Açıklamayı yapan TÜİK olduğu için bu büyümeyi bir inceleyelim dedik. Açıklanan verilere göre sabit sermaye yatırımları büyümeye pozitif etki yapmış. 5 çeyrek negatiften sonra, net ihracatta az da olsa pozitif katkı yapmış. Buraya kadar her şey güzel, elbette bunları sevindirici buluyoruz. Ancak bazı şeyleri sorgulamak zorundayız. Mesela; milletimiz bu büyümeyi hissedebilmiş mi? Hayır. Yüzde 7 büyümeye rağmen esnafımız, çiftçimiz neden hala perişan? Kem küm. Son bir yılda işsiz sayımız 2 buçuk milyon kişi artarak 10 milyona ulaşmış? Cevap yok.

Bizden çok daha düşük oranda büyüdükleri halde birçok ülke pandeminin olumsuzluklarını bizden çok daha hafif yaşıyor. Çünkü o ülkelerde hükümetler çok ciddi hibe destekleri verdiler. Yani, vatandaşlarının sağlık ve huzurunu büyüme istatistiklerinin önüne koydular. Bizde ise iktidar, sırf büyüyeceğiz diye hem yarım tedbirlerle insanlarımızın sağlığını tehlikeye attı hem de direkt yardım yapmayarak insanlarımızı geçim sıkıntılarıyla baş başa bıraktı.

'Bu büyüme, esasında borçla gerçekleşmiş'

Sırf istatistikler yüksek gelsin diye sosyal devlet olmanın gereğini maalesef yapamadı. Bu çarpık anlayışın etkilerini büyüme rakamlarını incelediğimizde görebiliyoruz. Milli gelirimizi gelir yöntemiyle incelediğimizde, ücret ödemelerinin gayri safi yurt içi hasıla içindeki payının 2014 yılının ilk çeyreğinden beri en düşük seviyeye geldiğini görüyoruz. Bir başka deyişle, ücretli çalışanlar pastadan son 7 yılın en küçük payını almışlar. Bu büyümenin krediyle finanse edildiğini de atlamamak gerekiyor. İktidarın dört elle sarıldığı bu büyüme, esasında borçla gerçekleşmiş.