Meral  Akşener, konuşmasına, Ankara'da sokak ortasında öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşinin açıklamasını okuyarak başladı. Sinan Ateş’in eşinin yapmış olduğu bir isteği ilk kez açıklayan Akşener  ‘Ailesinin bir özel talebi oldu’ diyerek ‘Soru önergesi, araştırma önergesi yapılmamasına dair Ayşe Ateş üzerinden bir talebi oldu. Bütün herkese duyurmakla mükellefim bunu’ ifadelerini kullandı.

İYİ Parti lideri, konuşmasına Cumhuriyetin 100. yılını ve yeni yılı kutlayarak devam etti.

Meral Akşener'in açıklamaları şu şekilde;

Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları;

Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Yeni yıldaki ilk grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

30 Aralık Cuma günü, başkent Ankara, bir suikaste sahne oldu.

Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’e düzenlenen suikast,

emniyet ve istihbarat birimlerini, ayağa kaldırması gereken bir olaydır.

Güvenlik güçlerimizin, bu önemli olayın acilen aydınlatılması için,

ellerinden geleni yapacağına inanıyorum.

Bu vesileyle, buradan da,

merhum Sinan Ateş’e Allah’tan rahmet,

başta Bengisu ve Banuçiçek evlatlarımız olmak üzere,

ailesi ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

Başımız sağ olsun.

Aziz milletim;

Ocağımızı saran, aklımızı yoran, kalbimizi yaralayan dertlerimize,

derman aradığımız bir yılı daha, geride bıraktık.

Yaşadığımız sayısız zorlukların içerisinde, bazen;

bir gencimizin, bir çocuğumuzun, başarısıyla mutlu olduk.

Bazen;

Bir millî bayramımızın coşkusuyla umutlandık.

Bazen;

Bir millî maçımızın sonucuyla gururlandık.

Bazen;

Bir mazluma uzanan yardım eliyle duygulandık.

Ve her zaman;

Zulme ve zalimlere karşı,

dimdik duran bir mücadele ruhuyla, dolup taştık.

İşte şimdi;

O ruhun, Türkiye’yi yeniden ayağa kaldıracağı zamandayız.

Çünkü bu yıl, çok kıymetli bir dönüm noktasındayız.

Çünkü bu yıl;

büyük Türk Milleti’nin,

tarihteki en parlak başarılarından biri olan Cumhuriyetimizin,

100’üncü yılındayız.

Nasıl ki;

1923 yılında,

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün önderliğinde,

şanlı millî mücadele ruhumuzla,

Türkiye’yi en muhteşem zirveye çıkardıysak;

2023 yılında da;

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarıyla,

aynı ruhla, aynı inançla, aynı azimle,

Türkiye’yi, içine düştüğü bu girdaptan,

çekip çıkaracağız!

Artık, gün gibi ortada duruyor ki;

o sene, bu sene!

Hiç kimsenin şüphesi olmasın:

Bu sene, geçtiğimiz tüm senelerden, farklı olacak.

Çünkü bu sene;

Cumhuriyetimizin ikinci asrının şafağında,

Türk Milleti, yeniden tarih yazacak!

2023 yılıyla birlikte Türkiye;

kurucu değerlerine, yeniden kavuşacak!

2023 yılıyla birlikte Türkiye;

Bir elinde demokrasinin,

diğer elinde de, kalkınmanın meşalesini tutacak!

2023 yılıyla birlikte Türkiye;

Huzurla, umutla ve bereketle dolacak!

Emin olun, çok az kaldı!

Bu vesileyle, yeni yılınızı kutluyor,

sevdiklerinizle birlikte,

huzurlu, sağlıklı, bol ve helal kazançlı,

mutlu bir yıl diliyorum.

Aziz milletim, değerli arkadaşlarım;

Hiçbir öngörüsü gerçek olmayan,

Hiçbir hesabı tutmayan,

ve hiçbir sözünün arkasında durmayan Sayın Erdoğan;

2023 yılının ilk günlerinde de,

artık alıştığımız yönetim performansına,

kaldığı yerden devam ediyor.

Biliyorsunuz kendisi, geçtiğimiz günlerde, yine bir açıklama yapmıştı.

Demişti ki;

“2023’te herkes hesabını, yüzde 20’ler seviyesindeki bir enflasyona göre yapsın.”

Hatta bu sözüne ek olarak;

iktidar olarak, bunun aksi yönünde hareket edenlere yönelik de,

yetkilerini kullanacaklarını söylemişti.

Hay hay, çok güzeeel.

O zaman, ben de buradan, kendisine sormak istiyorum:

Madem öyle;

2023’ün daha ilk sabahında, bizi adeta selamlayan zamları, kim yaptı?

Sözüm ona “yönettiğiniz” devletin, tüm kalemlerinde,

en azı, yüzde 120’ler seviyesine varan bu zamları, kim yaptı?

Makyajlı enflasyon rakamlarının bile,

üzerine çıkan oranlardaki bu zamları, kim yaptı?

Cevabı ben vereyim:

Sen yaptın, Sayın Erdoğan!

Bu zamları bizzat sen yaptın!

Madem söz verdin, o zaman hodri meydan.

Buyur, sözünü tut.

Hesabı tutmayan sensin!

Aksi yönde hareket eden sensin!

Tüm bu zamları yapan sensin!

Millete verdiği sözden dönen de,

her zamanki gibi, yine sensin, Sayın Erdoğan!

Bir de çıkmışsın, utanmadan;

“Bizim sırtımızda küfe var.

Bizim sırtımızdaki küfe, 85 milyonun taşındığı bir küfe.” diyorsun.

Hadi oradan be, hadi oradan!

Evet, sizin sırtınızda bir küfe var.

Ama o küfede, 85 milyon vatandaşımız yok.

O küfede, 5 müteahhidiniz var!

O küfede, doymak bilmeyen yandaşlarınız var!

O küfede, 5-10-15 maaş alan, arsız danışmanlarınız var!

O küfede, Katar’a maça gitmek için kullandığınız, lüks uçaklarınız var!

O küfede, günlük maliyeti, 18 milyonu bulan, saray sefanız var!

O küfede, bitmeyen yolsuzluklar, hırsızlıklar, arsızlıklar var!

Ez cümle;

O küfede, milletimize dair sadece;

vebal var, ah var, kul hakkı var, ıstırap var!

Aziz milletim;

Sayın Erdoğan’ın sırtındaki,

bu israf ve yolsuzluk küfesinin, ceremesini,

maalesef milletçe biz çekiyoruz.

Onlar, memleketimizin kaynaklarını,

har vurup harman savururken,

faturayı, biz ödüyoruz.

Onlar, tüm beceriksizlikleriyle, saray sefası sürerken,

bizler, asgari ücretle, geçinmeye çalışıyoruz.

Biliyorsunuz, yeni asgari ücret,

aylık net, 8 bin 500 lira olarak açıklandı.

İşverene maliyeti ise, 11 bin 750 lira oldu.

Hâlbuki, Türk-İş’in, Aralık ayında açıkladığı açlık sınırı,

8130 liraydı…

Biz de, İYİ Parti olarak, tam da bu yüzden,

asgari ücretin, 9600 lira olmasını,

ve bu sayede, enflasyon canavarıyla boğuşan vatandaşlarımızın,

hiç değilse, birkaç ay, nefes almasını önermiştik.

Çünkü bu arkadaşlar, belli ki hâlâ anlamadılar ama,

kendi elleriyle hortlattıkları, enflasyon canavarı yüzünden,

açıklanan asgari ücret artışı, daha hesaplara yatmadan eriyip gidecek.

Çünkü açıklanan asgari ücret,

açlık sınırının, sadece 370 lira üzerinde.

Ve maalesef, enflasyonun, yakıcı artışı doğrultusunda,

önümüzdeki ay muhtemelen, açlık sınırının altında kalacak.

Yani;

Türkiye’de çalışanların, yaklaşık yüzde 60’ının aldığı ücret,

açlık sınırının altında olacak.

Yani;

Kürsülerden, hamasi tiratlar atan Sayın Erdoğan,

milletimizi açlığa mahkûm edecek.

Yani;

“Asgari ücretliyi, enflasyona ezdirmedik” yalanı,

gün gibi ortaya çıkacak.

Değerli dava arkadaşlarım;

Biliyorsunuz, bizim asgari ücret teklifimizin, bir yanında da,

işverene destek vardı.

Sayın Erdoğan, bu desteğin, 250 lira olacağını söyledi.

Ancak bu rakam, maalesef kabul edilebilir bir rakam değil.

Çünkü, bu desteğin;

ilk kez verilmeye başladığı yıldan, bugüne bakıp,

enflasyona endekslersek, 400 lira olması gerekir.

Hatta;

ilk verildiği yıldaki, brüt asgari ücrete göre oranını, sabit tutarsak,

bu desteğin, 600 lira olması gerekir.

Ancak, Bay Kriz ve saz arkadaşlarının elinde,

ekonomimiz, o kadar kötü yönetiliyor ki;

açıklanan her rakam, çalışanlarımız açısından yetersiz,

işverenlerimiz açısından da, karşılanması zor bir rakam oluyor.

İşte o nedenle;

daha önce söyledim, şimdi de tekrar etmek istiyorum:

Aslında rakamların büyümesi, hiçbir şey ifade etmiyor.

Önemli olan, enflasyonu aşağı çekmek.

Önemli olan, insanımızın, alım gücünü artırmak.

Önemli olan, verimliliği sağlamak.

Çünkü;

enflasyon sarmalı sürdükçe,

gelen ücret artışları, refahı arttırmaz.

Üstelik, hane halkının, özel sektörün ve kamunun,

mali dengelerinde de, bozulmaya neden olur.

İktidarın izlediği, mevcut yol,

çok kısa bir süre içinde, enflasyonu arttırarak,

asgari ücret zamlarını eritir.

Yani;

enflasyon sorununu çözmediğiniz müddetçe;

asgari ücreti, 10 bin lira yapsanız bile;

vatandaşın, alım gücünü ve refahını artıramazsınız.

Eğer ki, milletimize bir faydanız dokunsun istiyorsanız;

öncelikle enflasyonu düşürün!

Ama şimdiden söyleyeyim:

Ne Nebati Bakan’ın, ışıltılı gözleri ve boş sözlerine,

Ne de, Sayın Erdoğan'ın tarot fallarına bakarak,

enflasyonu düşüremezsiniz.

Çünkü, enflasyonu düşürmek için, öncelikle;

Memleketi, “Recep Tayyip Erdoğan retrosundan”, çıkartmak gerekir.

Çünkü, enflasyonu düşürmek için;

Liyakatsiz, ciddiyetsiz ve beceriksiz yöneticileri,

derhâl kapının önüne koymak gerekir.

Çünkü, enflasyonu düşürmek için;

Ekonomide güveni, istikrarı ve öngörülebilirliği sağlamak,

Akıl ve bilim dışı politikalara, bir an önce, son vermek gerekir.

Çünkü, enflasyonu düşürmek için;

Kurumları ayağa kaldırmak, kurumsal aklı ve hafızayı devreye sokmak,

Merkez Bankası ve TÜİK başta olmak üzere,

kurumlara bağımsızlıklarını, yeniden iade etmek gerekir.

Çünkü enflasyonu düşürmek için;

Serbest piyasa kurallarını, hiçe sayan uygulamalara, derhâl son vermek,

para ve maliye politikalarını, uyumlu hâle getirmek gerekir.

Ez cümle;

Enflasyonu düşürmek için;

Bay Kriz ve ucube sisteminden, kurtulmak gerekir!

Değerli arkadaşlarım;

Aslında Sayın Erdoğan da, gidişatın farkında…

Nereden mi biliyorum?

Giderayak, “seçimi kaybetsek de, bu işte yokum.” dediği işleri,

birer birer yapmaya başladı da, oradan biliyorum.

Eveet, EYT düzenlemesinden bahsediyorum.

Eee demek ki, artık seçimi kaybedeceğini,

o da, yavaş yavaş içselleştirmeye başladı…

Ama yanlış anlaşılmasın:

Biz bu durumdan, ziyadesiyle memnunuz.

Muhalefet korkağı bir iktidarın,

her gün, biraz daha sözümüze gelmesini,

büyük bir keyifle izliyoruz.

Hatta, önümüzdeki seçimlerden sonra,

hiç değilse, insan içine çıkabilmeleri için,

bundan sonra da, bizi takip etmelerini,

kendilerine tavsiye ediyoruz.

Hep söylediğim gibi:

Bizim çözümlerimiz, projelerimiz, mirî maldır.

Alsınlar kullansınlar.

Yeter ki, milletimize faydası olsun.

Bu vesileyle;

Yıllarca yılmadan, yıkılmadan, müthiş bir hak mücadelesi yürüten,

Kırmadan, dökmeden, haklarını arayan,

ve sonunda, o haklarını söke söke alarak,

esas tebriği hak eden, EYT’li kardeşlerimi, yürekten kutluyorum.

Düzenleme, milletimize ve memleketimize,

hayırlı, uğurlu olsun.

Değerli EYT’li kardeşlerim;

Sonu zaferle biten bir mücadeleye imza attınız.

Gücünüzü gösterdiniz ve kazandınız.

Ama şunu asla unutmayın ki;

Size EYT müjdesi verenler;

hakkınızı teslim etmek için adım atmadılar.

Buna mecbur kaldılar!

Çünkü siz, onları mecbur bıraktınız!

Siz, tek adama ve ucube sistemine, diz çöktürdünüz!

İnadını kırdınız!

Söylediklerini yedirdiniz!

Yaa sandık korkusu, işte böyledir!

Koltuk elden gidiyor kaygısı, işte böyledir!

Millet iradesinin yenilmez gücü, işte böyledir!

Seçmenin yeniden velinimet olması, işte böyledir!

Siz bugüne kadar;

Birleştiniz, mücadele ettiniz ve hakkınız olanı aldınız.

Hiç merak etmeyin ki, biz de bugünden sonra;

Bu kanunun, bir an önce Meclisten geçmesi için,

elimizden geleni yapacak,

söke söke aldığınız hakkı, yasa ile taçlandıracağız.

Ayrıca hakkaniyet gereği;

1999 yılı öncesi sisteme girmiş olan,

potansiyel EYT’lilerin de,

bu düzenlemenin, kapsamı içine alınmasını sağlayacağız!

Peki bu kadar mı?

Elbette değil.

Asıl mücadele, buradan sonra başlayacak.

Şimdi sizlere sormak istiyorum:

“Eğer asgari ücret, adı üstünde asgari ücretse;

O zaman, nasıl oluyor da,

asgari ücretin altında, emekli maaşı verilebiliyor?”

Aslında bu soruyu, ben sormuyorum.

Bu soruyu;

Sinop’ta, Tekirdağ’da, Kayseri’de, Konya’da,

ve ülkemizin dört bir yanında, emeklilerimiz soruyor.

Hem de yıllardır soruyor.

Ben de yıllardır, bizzat dinliyorum.

Ve bu kürsüden, yıllardır tekrar ediyorum:

“Emeklilerimizi, daha fazla yokluğa mahkûm etmeyin.” diyorum!

“Emekli maaşlarını, bir an önce, asgari ücret düzeyine çıkarın.” diyorum!

“Artık bu sesi duyun.” diyorum!

İşte bu yüzden, bugün de;

emeklilerimizin dertlerini, Milletin Evi’ne taşıyoruz.

İktidardakiler de,

seçim kaybetme korkusuyla, tir tir titrerken;

bir yandan da, açsınlar, milletin sesini dinlesinler.

Bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde,

emeklilerimizin sesini, saraya duyurmak üzere,

Tüm Emekliler Derneği Teşkilat Sekreteri,

Neriman Gençoğlu kardeşimizi ağırlıyoruz.

Kendisini kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Neriman Hanım.

Söz de, kürsü de sizindir.

Söz de, kürsü de, emeklilerimizindir!

Teşekkür ediyorum Neriman Hanım.

Sayın Erdoğan;

Milletin kürsüsünden,

sana samimiyetle bir şey sormak istiyorum:

Yakın çevrende, asgari ücretle geçinen birisi var mı?

Ya da yanında, yamacında, yakınında;

3500 lira emekli maaşı ile geçinmek zorunda kalan,

bir Allah’ın kulu var mı?

Mesela;

En son ne zaman, pazara ya da markete çıktın?

Mesela;

En son ne zaman, bir emeklinin sofrasına;

kurgusuz, montajsız, dekorsuz oturdun da konuştun?

Mesela;

En son ne zaman, bir asgari ücretlinin,

halini hatırını sordun?

Sayın Erdoğan;

sen şimdiye kadar, ne emeklilerimizin sesini,

ne de bizim sesimizi duymadın.

Daha doğrusu, duymazdan geldin.

Son günlerde, ne hikmetse,

kulaklarında, bir iyileşme gözlemlesek de;

artık çok geç…

Çünkü artık sandık, ufukta göründü.

Son düzlükte çırpınsan da, artık nafile.

Hayırlısıyla çok yakında,

seni de emekli ediyoruz inşallah…

O yüzden sana tavsiyem;

En azından, o kaçınılmaz emeklilik günlerinde;

emekli vatandaşlarımızın arasında,

“giderayak, ben de size bu iyiliği yaptım” diyerek,

dolaşmak istiyorsan;

en düşük emekli maaşını,

bir an önce, asgari ücret düzeyine çıkar.

Hadi bakalım Sayın Erdoğan!

Bu sesi duy da görelim!

Bu sorunu çöz de görelim!

Bizden önce yap da görelim!

Çünkü artık sen de çok iyi biliyorsun ki;

Sen yapmazsan,

İYİ Parti iktidarında, biz yapacağız!

Emin ol, çok az kaldı!

Aziz milletim;

Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemiyle, bir yılı daha geride bıraktık.

Bu ucube sisteme geçtiğimizden beri, gelen gideni aratır oldu.

2022, 2021’i arattı.

Zaten 2021 de, 2020’yi aratmıştı…

Anlaşılan o ki;

bu iktidar başta olduğu sürece,

her yıl, bir öncekini aratmaya devam edecek.

Şimdiye kadar, verdikleri hiçbir sözü tutmadılar.

Hiçbir hedefi tutturamadılar.

Hiçbir sorunu çözemediler.

Beceriksiz yönetim anlayışları sayesinde;

Türkiye için, 2022 yılı;

“Kriz ve enflasyon yılı” olarak, tarihte yerini almış oldu.

Ekonomimizde yol açtıkları tahribatı,

iyice derinleşen bir krize çevirdiler.

Biliyorsunuz Bay Kriz, yıllardır;

“Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına, girme hedefine,

adım adım yaklaşıyoruz.” diyor.

Yahu bu adımları kim atıyor, bilen, gören var mı?

Bu adım adım yaklaşmayı, hisseden var mı?

Bu masala, inanan var mı?

2022 yılına, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olarak girdik.

Ama yılı, 21’inci sırada tamamladık.

2022 yılına, “rekabetçi kur” söylemiyle başladılar.

İhracatı, uçuracaklarını ilan ettiler.

Ama yılı, tarihin en yüksek, dış ticaret açığı ile tamamladılar.

2022 yılına, enflasyonu düşürme sözü ile başladılar.

Hatta hatırlıyorsunuzdur, uyuyup uyanacaktık, enflasyon düşecekti…

Ama yılı, tarihin en yüksek, 3’üncü enflasyonuyla tamamladılar.

Hatırlayın;

Güya faizler inecek, yatırımlar artacaktı.

Olağanüstü bir büyüme gerçekleşecekti.

İhracat artacak, kur düşecekti.

Kur düşünce, enflasyon düşecekti.

Ne oldu?

Hiçbiri olmadı!

Sadece 1 yıl içerisinde, ekonomide öyle büyük bir tahribata yol açtılar ki;

genç cumhuriyetimizin, yıllarca, ilmek ilmek dokuduğu orta sınıfımızı,

enflasyona ezdirerek, adeta yok ettiler.

Milletimiz cefayı çekerken, onlar da sefasını sürdüler.

Hatırlayın;

İşsizliği, yüzde 5’e çekeceklerdi.

Peki ne oldu?

Yüzde 10’da tutmak, büyük bir başarı oldu.

Hatırlayın;

2023’te millî gelirimiz, 25 bin dolar olacaktı.

Peki ne oldu?

9 bin dolara, razı olundu.

Hatırlayın;

2023’te ihracatımız, 500 milyar dolar olacaktı.

Peki ne oldu?

İktidar, 250 milyar dolar ihracatla,

sözüm ona başarı hikâyesi yazar oldu.

Hatırlayın;

50 milyon turist hedefine ulaşacaktık.

Peki ne oldu?

Sokaklarımız, nereden geldiği belli olmayan,

sığınmacıların esiri oldu.

Hatırlayın;

Otobanlar, 7 bin 500 kilometreye çıkacaktı.

Peki ne oldu?

3 bin 500 kilometre, anca yapıldı.

Hatırlayın;

11 bin kilometreye varan, demiryollarımız olacaktı.

Peki ne oldu?

1800 kilometrede tıkandı, kaldı.

Hatırlayın;

Hızlı trende hedef, 10 bin kilometreydi.

Peki ne oldu?

1100 kilometre, ya yapıldı, ya yapılamadı.

Bu arada, o da, o kadar hızlı ki,

Ankara-İstanbul, neredeyse 5 saat…

Hayaller, IMF’ye borç vermekti,

Gerçekler, Katar’dan para dilenmenin ötesine geçemedi.

Hayaller, Avrupa Birliği’ne girmekti,

Gerçekler, milyonlarca mültecinin yaşadığı Türkiye oldu.

Bu kadar basiretsiz, beceriksiz ve liyakatsiz bir yönetim hayaldi,

ama Ak Parti’yle birlikte, maalesef o da, gerçek oldu.

Aziz milletim;

Bu iktidar, ne söylediyse yalan çıktı!

Bu iktidar, nereye elini attıysa fos çıktı!

Bu iktidar, elinde topladığı tüm yetkilere rağmen,

devlet yönetiminde çırak çıktı!

Şimdiye kadar yapabildikleri tek şey,

oluşturdukları ekonomik yıkıntının üzerine, branda sermek oldu.

İşte bu yüzden de;

ülkeyi yönetmek yerine, algıyı yönetmeyi seçtiler.

Gerçeklerle yüzleşmek yerine, yalanlarda boğulmayı seçtiler.

Demokratikleşmek yerine, otoriterleşmeyi seçtiler.

Nitekim bu sebeple;

2022 yılı da, sansürlerle, baskılarla ve yasaklarla geçti.

Medyayı ele geçirdikleri yetmedi;

sosyal medyaya ellerini uzattılar.

Yalanla beslenen siyasetlerine,

dezenformasyonu bahane kıldılar.

Düşünenin, hain olduğu,

Konuşanın, çürük olduğu,

İtiraz edenin, terörist olduğu,

Hak arayanın, şükürsüz olduğu,

“Ekrem” olmanın ise, düpedüz suç olduğu,

Ez cümle;

Onlar gibi düşünmeyen herkesin, düşman olduğu,

ucube bir düzen kurdular.

20 yıl önce, demokratikleşme iddiasıyla çıktıkları yolda;

Siyaseti ve yargıyı bir dayatma aracı yaparak,

hukuku her alanda askıya alarak,

“dediğim dedik, çaldığım düdük” anlayışıyla,

milletimize, aba altından sopa göstermeye çalıştılar.

Ama diğer yandan da;

En çok onlar, demokrasi demeye başladılar.

En çok onlar, özgürlük demeye başladılar.

En çok onlar, hak, hukuk, adalet demeye başladılar.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar;

Şuur altlarındaki hırslarını, törpüleyemediler.

Koltuğa tapan nefislerini, köreltemediler.

Ve milleti yok sayan nankörlüklerini gizleyemediler.

“Millet iradesi” diye diye geldiler;

İşlerine gelmediği anda, millet iradesini çiğnediler

“12 Eylül” diye diye,

“28 Şubat” diye diye geldiler;

“6 Nisancı”, “14 Aralıkçı” olup çıktılar.

“Bu fakiiir” diye diye geldiler;

Karun gibi zengin oldular.

Ama hiç merak etmeyin;

Er ya da geç, çiğnedikleri millet iradesinin altında ezilip,

çekip gidecekler!

Hem de geldikleri gibi gidecekler!

Sandıkla gidecekler!

Emin olun, çok az kaldı!

Değerli dava arkadaşlarım;

Eğer ki, bir ülkede;

Denge ve denetleme mekanizmaları çalışmıyorsa,

Şeffaflık ve hesap verilebilirlik yoksa,

Üstüne üstlük, tüm otorite de, tek bir kişide toplanmışsa;

o ülkede, demokrasiden söz edilemez.

Eğer ki medya, iktidar tarafından,

hukuki ve finansal açıdan, kontrol altına alınmışsa;

o sisteme, demokrasi denemez.

Eğer ki, bir yönetimin, hukukla, adaletle bağı kopmuşsa;

Eğer ki, bir sistemde;

sırf sistemin başındaki kişi, gıcık oluyor diye,

sırf sistemin başındaki kişinin, gururu incinmiş diye,

sırf sistemin başındaki kişi, korkuyor diye,

ülkenin en büyük şehrinin belediye başkanına,

her türlü mobing yapılıyor, her türlü kumpas kuruluyorsa;

O sistem, otoriter bir sistemdir.

O sistemin başındaki zat da, bir otokrattır.

Ve demokratik bir ülkenin geleceği,

asla ve asla, tek bir kişinin keyfine bağlanamaz.

İşte biz, tam olarak bu yüzden;

2017 yılından beri,

Türkiye’yi otoriterleşmeye mahkûm eden bu ucube sisteme;

“HAYIR!” diyoruz.

Kuvvetin kaynağının milletten alınıp, tek bir kişiye verilmesine;

“HAYIR!” diyoruz.

Milletten başka hakem olmasına;

“HAYIR!” diyoruz.

Haksızlığa, keyfiliğe ve zulme;

“HAYIR!” diyoruz.

Güdümlü demokrasiye;

“HAYIR!” diyoruz.

Bu tavrımız;

Dün de böyleydi, bugün de böyle,

Yarın da böyle olacak!

Eğer ki, ülkemizde;

sivil toplumun, sendikaların,

derneklerin, meslek örgütlerinin,

baroların ve hatta vatandaşların, hakları gasp ediliyorsa;

Biz, “DUR!” diyeceğiz.

Eğer ki, siyasette;

Muhalefet zillet, milletimiz terörist diye damgalanıyorsa;

Eleştiriler, ihanet olarak yaftalanıyorsa;

Ve bu dil üzerinden, bir egemenlik alanı oluşturuluyorsa;

Biz, “DUR!” diyeceğiz!

Eğer ki devleti yönetenler;

Kadınların ölümünü, durduramıyorsa;

Çocukları, sapkınlardan koruyamıyorsa;

Ve tüm bunların üzerine;

sapıkları memnun etmek için,

hukuku ayaklar altına alarak,

bir gecede, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyorsa;

biz, “DUR!” diyeceğiz!

Eğer ki, iktidardakiler;

Kendilerini, sandıkta, iki kere yenen belediye başkanımızı,

sandıkta bir daha yenemeyeceklerini gördükleri için,

hukuk oyunlarıyla, kumpaslarla, bertaraf etmeye çalışıyorsa;

Biz, ona da, “DUR!” diyeceğiz.

Ve eğer ki, bugün, Türkiye’de, milletimiz;

Dilediği gibi konuşamıyorsa;

Dilediği gibi yaşayamıyorsa;

Dilediği gibi eğlenemiyorsa;

Hatta, iradesine bile, el uzatılıyorsa;

Yani hürriyet, yerini istibdata bırakıyorsa;

Biz, her zaman dimdik duracak;

“KAHROLSUN İSTİBDAT, YAŞASIN HÜRRİYET!” diyeceğiz.

Çünkü İYİ Parti;

“Yeter söz milletindir!” diyenlerin partisidir.

Çünkü İYİ Parti;

Türk siyasetini, esir alan polemikleri,

ortak akıl ile bozanların partisidir.

Çünkü İYİ Parti;

Kutuplaşmadan oy devşirenlerin karşısında,

makulde buluşanların partisidir.

Çünkü İYİ Parti;

Vatan için el ele vermeyi,

Vatana hizmet sayanların partisidir.

Çünkü İYİ Parti;

Kendisini millete dayatan değil,

Milletle omuz omuza yürüyen,

siyasetinin merkezine, milletin taleplerini koyanların partisidir.

Çünkü İYİ Parti;

Korkuyu değil, umudu besleyenlerin,

Kavgaya değil, kucaklaşmaya davet edenlerin partisidir.

İşte bu yüzden, artık Türkiye’de,

kurulan her tezgahı itinayla bozan, bir İYİ Parti var.

Kendini pek akıllı sananlar iyi bilsin ki;

Artık size pabucunuzu ters giydirecek, bir İYİ Parti var!

Türkiye’de artık, plaza siyasetine yer yok.

Çünkü, sokaklardan yükselen, bir İYİ Parti var!

Türkiye’de artık, yazıhane pazarlıklarına yer yok.

Çünkü, milletinden güç alan, bir İYİ Parti var!

Türkiye’de artık, kapalı odalarda alınan kararlara yer yok.

Çünkü, milletin sesini haykıran bir İYİ Parti var!

Değerli dava arkadaşlarım;

Biz biliyoruz ki;

Gücünü milletten alanların önünde, hiç kimse duramaz.

Biz, olmaz denileni yapan;

Ankara ve İstanbul’daki 25 yıllık saltanatları deviren,

bir siyasi aklı temsil ediyoruz.

İstanbul’u özgürleştirdiğimiz gibi,

Ankara’yı özgürleştirdiğimiz gibi,

Allah’ın izniyle, Türkiye’yi de özgürleştireceğiz.

Sayın Erdoğan!

Sırada sen varsın!

Sırada sen ve yandaşların var!

Sırada sen ve israf kültürün var!

Sırada sen ve kadrolu kalemlerin var!

Sırada sen ve kifayetsiz danışmanların var!

Sırada sen ve ucube sistemin var!

Hodri meydan!

İstediğin tezgahı kur.

İstediğin dümeni çevir.

Yanına da, yerli veya yabancı istediğin “kumar dostunu” al.

İstersen Mançuryalı arkadaşlarını bile çağır.

Bizim için hava hoş!

Hepinizi teker teker alt edip,

kurduğunuz bu harami düzeni,

Güçlendirmiş Parlamenter Sistemle değiştireceğiz!

İşte o zaman;

Söz de, karar da, yetki de, yeniden milletimizin olacak.

Cumhuriyetimizin yeni asrı;

huzurun, mutluluğun ve refahın asrı olacak.

2023;

zengin, güçlü ve mutlu bir Türkiye’nin, başlangıcı olacak.

Güçlendirmiş Parlamenter Sistem’le birlikte Türkiye;

Düşünceleri yüzünden, bedel ödemeyenlerin ülkesi olacak!

“Silivri soğuktur” diyerek,

dilinin ucuna gelenleri, yutmayanların ülkesi olacak!

Güçlendirmiş Parlamenter Sistem’le birlikte Türkiye;

Eski gazete sayfalarındaki fiyatlara, özenmeyenlerin ülkesi olacak!

Huzuru, mutluluğu ve umudu, yurt dışında aramayanların ülkesi olacak!

Güçlendirmiş Parlamenter Sistem’le birlikte Türkiye;

Bir mont parası için, kredi çekmeyenlerin ülkesi olacak!

Dışarıda bir akşam yemeği yemek için,

bin defa düşünmeyenlerin ülkesi olacak!

Güçlendirmiş Parlamenter Sistem’le birlikte Türkiye;

Cumhuriyetimizin kurucu değerleriyle beslenen,

Atatürk’ümüzün büyük vizyonuyla yükselen,

Ve 21’inci yüzyılı yakalayanların ülkesi olacak!

Güçlendirmiş Parlamenter Sistem’le birlikte Türkiye;

İçeride ve dışarıda güveni sağlayan,

şeffaf ve hesap verebilir bir yönetime sahip olacak!

Zenginliğin, huzurun ve refahın, kapısını aralayacak!

Adil bir düzeni,

Tam ve kamil bir demokrasiyi,

ve hukukun üstünlüğünü tesis etmiş,

konuşan bir Türkiye olacak!

Değerli dava arkadaşlarım;

Biz bu Türkiye’yi inşa etmek için, milletimize bir söz verdik.

“Kumar masalarını devireceğiz!” dedik.

“Milletimizin kutlu iradesini yeniden hakim kılacağız!” dedik.

“2023 seçimlerini kazanıp,

Güçlü, zengin, ve mutlu bir Türkiye’yi kuracağız!” dedik.

Şimdiye kadar bu sözümüzden;

bir milim geri adım atmadık, atmayacağız.

Değişim isteyen gençler!

İçinizi ferah tutun!

Açlıkla imtihan edilen emekliler!

Umudunuzu sıcak tutun!

Çocuğunun geleceğinden endişe eden anneler!

Yüreğinizi serin tutun!

Öğretmenler, doktorlar, mühendisler!

Güzel yarınların hayalini kurun!

Allah şahidimiz olsun ki;

Türkiye’yi bir beş sene daha,

bu beceriksizlere bırakmayacağız!

7 cihan önümüze dikilse de,

milletimizin kaderiyle, kumar oynatmayacağız!

Türkiye’nin İYİ ve Cesur evlatları!

Vakit, ayağa kalkma vaktidir.

Vakit, öfkeden yeni bir umudu yeşertme vaktidir.

Haklı itirazımızdan güç alıp, Türkiye’yi yüceltme vaktidir.

Vakit,

Ayağını, öz vatanına basma,

Elini, öz kardeşinin omuzuna koyma vaktidir.

Vakit;

Kolları sıvama, yumruğu sıkma,

İradesi çiğnenen bir milletin bağrından,

Çelik gibi bir “biz” çıkarma vaktidir.

Çünkü;

Mahkemeler iktidarınsa;

Sandık bizimdir!

Sözde kararlar, cübbelilerine düğme dikenlerinse;

Hüküm bizimdir!

Saraylar onlarınsa;

Meclis bizimdir!

Hırs, intikam ve makam telaşı onlarınsa;

Gençlik, azim ve hürriyet bizimdir.

Kumpaslar, dümenler, tuzaklar, onların olsun;

Hiç merak etmeyin, Allah bizimledir!

Unutmayın!

Bu süreçte, bizi engellemeye çalışanlar olacak.

Olabiliir!

Kıskananlar olacak.

Olabilir!

Hazımsızlar olacak.

Olabiliir!

Varsın onlar;

Ellerinden geleni ardına koymasınlar!

Yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı, takip etmeye devam etsinler!

Hatta bizim, Türkiye için sunduğumuz çözümleri, kendileri sahiplensinler!

Söz veriyoruz, intihal saymayacağız!

Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar;

sandıktaki kararı değiştiremeyecekler!

Çünkü ne derlerse desinler;

milletin iradesine, gölge düşüremeyecekler!

Çünkü istedikleri taklayı atsınlar;

2023 yılının, Türk Milleti’nin yılı olmasına,

engel olamayacaklar!

Çünkü;

O SENE, BU SENE!

Ve İYİ Parti iktidarında,

BUNDAN SONRA HER SENE!...

Toplantımızı şereflendirdiniz.

Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.