En son hatırladığım Bayram; yeni ayakkabımı koynuma alıp yattığım Bayramdı…

 

Sonrakiler de mutlaka Bayram idi.

 

Ama o ruhla yaşayamadım…

 

Bayramın Bayram olduğunu unuttuğum gün, sorumluluklar vardı…

 

Bayram ziyareti, Allah misafirleri, eş, çocuk, ana, baba, mezarlıklar…

 

Çatapatlarla bayramdı, mantar tabancaları ile sokak savaşları…

 

Sabahtan başlayan, “Bayram sabahı” adındaki; sabahın telaşı…

 

Bayrama özel; pastalar, şekerler, limonatalar…

 

Sonra harçlık toplamak amaçlı da olsa; akraba kovalamacaları…

 

Ardından harçlıkların gürültü için savrulması…

 

Bir miktarının tedbiren kumbaraya atılması (?!)…

 

“Eski bayramlar” lafını sevmiyorum. Ama güzelmiş işte…

 

Güzelmiş ki; yazıyorum bunları…

 

Mezarlık ziyaretleri, dini bayramlar da daha özel.

 

Unutturmamak atayı, dostu, kardeşi, akrabayı…

 

Ve ölümü hep hatırlamak…

 

Nefsinden vaz geçmek…

 

Küslük den uzak olmak, küslüğü azad etmek…

 

Çocukluğumuzda pek farkında olmadan yaşadık kayıpları…

 

Sonradan anladık ki; ölümmüş en büyük zorluk…

 

Seni zamansız terk edenler ya da istemese de edenler.

 

Hepsinin mekanı cennettir inşallah…

 

Şehit aileleri için bayram; çok ama çok farklı.

 

Bugün bayram mutlu, rahat yaşanıyor ise; şehitler sayesinde…

 

Mezarlık ziyaretlerinizde, Şehitlikde mutlaka bir dakika durun lütfen.

 

Bir fatiha lütfedin o vatan evlatlarına…

 

Hatta hiç tanımasanız da ziyaret edin; şehit ailelerini…

 

Geride kalanlar; ne güzel ana ve babadır, kardeştir, evlatdır…

 

Onların bu bayram günleri ne kadar özeldir, bilemeyiz…

 

Belki kapıdan girecek gibi bakarlar kapıya; babaları, evlatları, kardeşleri…

 

Hiç unutamıyorum o kareyi; “hangisi benim babam?” diye tabutlara koşan evladımızı…

 

Şu sıkıntılı günler de idrak ettiğimiz bu Kurban Bayramı,

 

Türk’ün son hüzünlü Bayramı olsun…

 

Bu Kurban Bayramı; Türk Milletinin miladı olsun…

 

Kurban Bayramınız Kutlu olsun…

 

Tek kurbanınız; Allah Rızası için kestiğiniz olsun…