Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "tanıtma ofisi" ve "yatırım ofisi" olarak iki bölümü olacak ve büyük kısmı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşacak 11 kişilik yönetim kurulu ile çalışması planlanan Türkiye Turizm Geliştirme Fonu kurulacağını, buna ilişkin yasal düzenlemeyi yılbaşına kadar yetiştirmeye çalıştıklarını bildirdi.

Ersoy, Bakanlığının 2019 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Komisyonda dile getirilen bütün görüşleri tamamen ön yargısız ve art niyetsiz kabul ederek dinlediğini vurgulayan Ersoy, gelir düzeyi yüksek, nitelikli turistin Türkiye'ye çekilmesi noktasında yapılacak çalışmalara değindi.

Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığıyla turizm meslek liselerinin kolej statüsüne kavuşturulması ve sektörde çalışan insanların lojman sıkıntısının giderilmesiyle ilgili çalışma yürüttüklerini anımsatan Ersoy, THY ile de "Direkt Turizm Hamlesi"ni başlattıklarını belirtti.

Ersoy, turizmin 12 aya yayılmasının önemine işaret ederek, "Her seferinde turizmle ilgili teşvik talebinde bulunuluyor. Turizme, teşvikle kalıcı bir çözüm bulamazsınız, turizmin sorunlarını kalıcı olarak çözmek zorundasınız. Bugüne kadar turizmde hep teşvik politikalarıyla gidildi ama kesin ve kalıcı sorunlar devam etti. Önemli olan, 12 aylık bir turizm istiyorsak bunun gereklerini yerine getirmemiz." diye konuştu.

"Kalıcı çözümler getiren politikalar oluşturmaya gayret edeceğiz"

Bundan sonra yapılacak tahsis ihalelerinde 12 ay turizm yapmak için gerekli özellikleri taşıyan alanlara öncelik vereceklerini anlatan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunları yapmayıp yakıt teşviki gibi teşviklerle turizmi sürdürmeye çalışırsak inanın bana kimseyi mutlu edemeyiz, kalıcı bir çözüm de getiremeyiz. Türkiye turizmde çok zor olan bir şeyi başardı, belli rakamları aştı. Şimdi bundan sonra kalıcı olarak sorunlarını çözmeli ve yaptığı işten hak ettiği geliri kazanması gerekiyor. O yüzden bakanlığım döneminde özelikle kalıcı çözümler getiren politikalar oluşturmaya gayret edeceğiz."

Mehmet Nuri Ersoy, tanıtımda da köklü bir değişiklik yapılması gerektiğini, değişen iletişim alışkanlıklarına uygun şekilde tanıtım politikalarının yenileneceğini kaydetti.

"Tanıtım bütçesinin döviz bazında küçüldüğü" eleştirilerine karşılık da Ersoy, bu konuda bir sıkıntı olmayacağını, artık demode olan "offline" tanıtım politikalarından vazgeçerek, 2019 itibarıyla herhangi bir ek gelir gerektirmeden geçen senenin 4 katı kadar reklam-tanıtım planladıklarını bildirdi.

"Yılbaşı itibarıyla geçen seneyle kıyaslanmayacak kadar yüksek oranda tanıtımlarımıza başlıyoruz." diyen Ersoy, bu konuda bir bütçe eksikliğinin hissedilmeyeceğinin altını çizdi.

7 turistik bölge

Ersoy, kalıcı bir politika değişikliğine gitmek, turizmin bundan sonraki 50 yılını kurtarmak istediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Meclise göndereceğimiz bir çalışma olacak, Türkiye Turizm Geliştirme Fonu adı altında. Yılbaşına kadar yetiştirmeye çalışıyoruz. Turizm Geliştirme Fonu, 'tanıtma ofisi' ve 'yatırım ofisi' olarak iki bölümden, 11 kişilik bir yönetim kurulundan oluşuyor. İlk üçü Bakan, Bakan Yardımcısı ve Tanıtma Genel Müdürü. Diğer yönetim kurulu üyelerinin tamamını sektör oyuncularından, sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcilerinden öngörüyoruz."

Konuyu turizm alanındaki STK'lerle de hararetli bir şekilde görüştüklerini dile getiren Ersoy, "Bu çalışma kapsamında ilk etapta turizmde Türkiye'yi 7 bölgeye bölüyoruz. Buralar İstanbul, Dalaman, Antalya, Nevşehir, Trabzon, Van ve Diyarbakır. Tabii ki şehir bazında düşünmeyin. Bunlar turizm konsantrasyon alanları. Mesela Diyarbakır dediğinizde, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep gibi dörtlü, beşli şehirleri de kapsıyor." dedi.

Yeni turizm bölgesi ilan edilen yerlerde tek bir şehir üzerinden tanıtım ve turizm geliştirme politikaları yapmanın doğru olmadığını ifade eden Ersoy, "Dörtlü, beşli bölgeler halinde bunları tanımladığınız zaman kısa konaklamalı turizmin yerine uzun konaklamalı turizme bir şans vermiş oluyorsunuz. İnsanlar bir geceliğine veya günübirlik gelmiyorlar, üç veya dört gecelik seyahatler yapıp, gelmişken o bölgenin tamamını gezmek istiyorlar. Biz de bu bağlamda turizm tanıtım stratejileri, politikaları oluşturmak istiyoruz." diye konuştu.

"Rakip olarak gösterilen ülkelerin iki katı varlığımız var"

Kültür ve Turizm Bakanlığının beraber olması gerektiği görüşünü dile getiren Ersoy, kültür ve turizmin birbirinin ayrılmaz parçaları olduğunu söyledi. Türkiye'nin tanıtımında özellikle kültürü tamamen ön plana çıkartmayı düşündüklerini anlatan Ersoy, kültürel ve arkeolojik değerlerin Türkiye'ye özgü kopyalanamayacak değerler olduğunu ifade etti. Ersoy, kopyalanamayacak değerleri ön plana çıkararak tanıtımda fark yaratmayı, rakip ülkelerle ayrışmayı planladıklarını belirtti.

Ersoy, "Sadece arkeolojik değerlere bile baktığımızda ki şu anda toplam kazı alanları mevcut potansiyel olarak görülen kazı bölgelerinin yüzde 10'u bile değil, onunla bile bize kültürel, arkeolojik açıdan en yakın rakip olarak gösterilen ülkelerin iki katı varlığımız var. Düşünün mevcutların hepsi çıkarıldığında diğer rakiplerimizden ne kadar ayrışmış olacağız, şu anda bile ayrışmış durumdayız." şeklinde konuştu.

Ersoy, milletvekillerine randevu taleplerine yönelik herhangi bir ayrışmanın söz konusu olmadığını, ne zaman talep ediliyorsa bunun karşılanacağını söyleyerek, zamanın doğru yönetilmesi açısından illerin milletvekillerinin bir arada gelmesi ricasında bulundu.

Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, restorasyon çalışmalarının uluslararası restorasyon kriterleri doğrultusunda yapıldığını anlattı.

Eleştirilerin aksine özellikle son yıllarda gerçekleştirilen başarılı restorasyon çalışmalarına işaret eden Ersoy, İshak Paşa Sarayı'nda PVC uygulaması iddiasıyla gündeme gelen yapının, koruma amaçlı olduğunu, yapıyla temas etmediğini ve istenildiği anda sökülebilecek durumda olduğunu kaydetti.

Yabancı ülkelerden TİKA ile ortak faaliyet isteği

Ersoy, TİKA'nın benzeri yabancı kuruluşlara göre çok daha şeffaf ve etkin bir kuruluş olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"TİKA faaliyet raporlarında yer verilen detaylara başka ülke raporlarında rastlayamıyoruz. Ayrıca yapılan harcamaların karşılık geldiği işlerin sahada en net görüldüğü ve gizli bir ajandası olmayan nadir kalkınma yardımı kuruluşlarından biridir. Bundan diğer ülkeler de övgüyle bahsetmektedir. Hatta bazı noktalarda yabancı ülkelerin bakanları beni arayıp TİKA ile ortak faaliyet yapmak istediklerini söylediler. İngiltere bakanı geçen hafta aradı, Somali bölgesinde TİKA ile operasyon yapma isteğini belirtti."

Ersoy, TİKA'nın uluslararası alanda yürüttüğü çalışmalar hakkında da bilgi verdi.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) bütçesinin 8 milyar dolar olduğu ve bunun nereye harcandığının belli olmadığı yönündeki iddialara yanıt veren Ersoy, bu konunun 24 Haziran seçimlerinde de bir algı operasyonunun parçası olarak dillendirildiğini ifade etti. 

TİKA'nın 2017 yılı bütçe gerçekleşmesinin 304 milyon lira olduğunu belirten Ersoy, bu bütçe ile gerçekleştirilen faaliyetlerin web sitesindeki raporlarda görülebileceğini dile getirdi. 

TİKA'nın ilgili mevzuatlar kapsamında Türkiye kalkınma yardımı verilerini toparlamakla görevli olduğuna işaret eden Ersoy, "8 milyar dolar olarak ifade edilen rakam TİKA'nın bütçesi veya kurumlar tarafından TİKA'ya aktarılan bir bütçe değildir. Bu tutar, Türkiye'nin ilgili tüm kurum ve kuruluşlarının yaptığı kalkınma işbirliği ve dış yardım projelerinin uluslararası proje maliyetlendirme kriterleri çerçevesinde hesaplanmış piyasa değerleri toplamıdır." diye konuştu. 

Ersoy, bakanlığın 2018 bütçesinin 3 milyar 997 milyon 3 bin lira iken 2019 yılı bütçesinin 5 milyar 664 milyon 701 bin lira olarak öngörüldüğünü, bu artışın bakanlığa bağlanan kurumların bütçelerinin eklenmesinden kaynaklandığını söyledi.

Bunların 455 milyon 574 bin lira ile TİKA, 317 milyon 957 bin lira ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve 25 milyon 908 bin lira ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu olduğunu belirten Ersoy, "Ayrıca İstanbul Atatürk Kültür Merkezi için 2019 yılında 500 milyon lira ödenek konmuştur." dedi. 

Mehmet Nuri Ersoy, 2020'de bütçede öngörülen düşüşün ise 2019 bütçesinde yer alan Türkiye'ye turist getiren A grubu seyahat acentalarına uçak yakıt desteği ile kruvaziyer desteği için ayrılan toplam 943 milyon liranın geçici teşvik olduğu için 2020 bütçesinde yer almayacak olmasından kaynaklandığını anlattı. 

"Arazi tahsis yetkisi Cumhurbaşkanlığında değil"

Antalya Akseki'de taş ocağı yapımına ilişkin bir soru üzerine Ersoy, söz konusu yerin turizm merkezinde olmadığını ancak orman alanında bulunmasından dolayı Antalya Orman Bölge Müdürlüğünün olumsuz görüşüne dayanılarak, Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce ÇED sürecinin sonlandırıldığını ve proje tanıtım dosyasının başvuru sahibine iade edildiğini, böylece bahse konu taş ocağı yapımına izin verilmediğini bildirdi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından turizm yatırımları için arazi tahsisi yapılmasının söz konusu olmadığını belirten Ersoy, "Dolayısıyla kamu taşınmazlarının turizm amaçlı tahsisleri ve diğer işlemler eskiden olduğu gibi yine bakanlığımızca yapılmaya devam edecektir. O konuyla ilgili bir değişiklik yoktur." diye konuştu. 

Bakan Ersoy, kendi döneminde bakanlıkta 5 kadın, 6 erkek bürokrat ataması yapıldığını belirterek, turizmde kadınlara pozitif ayrımcılık yapılması taraftarı olduğunu dile getirdi.

Ersoy, Çamlıca Müzesi'nin, küratör Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman'ın seçtiği, eski müzelerin depolarında bulunan eserlerden oluşturulacağını vurguladı. 

Müzekart mayıstan itibaren tüm müzelerde geçerli olacak

Müze fiyatlarıyla ilgili bir soru üzerine Ersoy, fiyatı 70 lira olan Müzekart'ın müzeye meraklı kişiler için avantajlarını anlattı. 

Kartın alındığı tarihten itibaren 12 ay boyunca bakanlığa bağlı müzelerin büyük bölümünde ücretsiz kullanım hakkı verdiğine dikkati çeken Ersoy, "Gerekli altyapı çalışmalarını yapıyoruz. Şu anda gişe konusunda onlar da tamamlandıktan sonra mayıs ayı itibarıyla tamamında geçerli olacak." ifadesini kullandı. 

Müzelerden elde edilen gelirin bir kısmının müze tanıtımına ayrılacağını, nisan ayı itibarıyla da çok büyük bir tanıtıma başlayacaklarını anlatan Ersoy, "Hem turistlere yönelik müze giriş ücretlerini artırarak hem de turistlerin ilgi ve ziyaret oranlarını artırarak müze gelirlerinde ciddi bir artışı öngörüyoruz. Buradan elde ettiğimiz gelirleri de kazı yerleriyle ilgili çalışmalara kaynak olarak kullanmayı planlıyoruz." diye konuştu.

Telif Yasası Meclise gelecek

Sinema sektörüne ilişkin soruları da yanıtlayan Ersoy, bakanlıkça sektöre aktarılan desteklerle 2002'de 9 olan yerli film sayısının 2017 yılında 148'e çıktığını, 2 milyon olan yerli film seyirci sayısının ise 40 milyonu aştığını söyledi. 

Türkiye'nin, yüzde 56'lık yerli film izleme oranıyla Avrupa'da birinci sırada olduğunun altını çizen Ersoy, "Dizi filmlerimiz 156 ülkeye ihraç edilmektedir. Tüm dünyadaki TV içerik ithalatının yüzde 25'ini Türk yapımlar oluşturmaktadır. Bu oran ile ülkemiz dünyada birinci sırada yer almaktadır." dedi.

Bakanlıkça desteklenen filmlerin özgün içerikleriyle dünyanın en önemli film festivallerinde büyük ödüller kazandığını belirten Ersoy, örnek olarak "Kış Uykusu", "Buğday", "Kalandar Soğuğu" filmlerini gösterdi. 

"Bakanlığımızca desteklenen filmler 2013 yılından bu yana uluslararası film festivallerinde 90 ödül kazanmıştır." diyen Ersoy, bakanlıkça desteklenen "Dağ 2"nin 2016'nın ve "Ayla"nın ise 2017'nin en çok izlenen filmi, "Rafadan Tayfa" filminin ise tüm zamanların en çok izlenen animasyon filmi olduğu bilgisini verdi. 

Ersoy, bakanlıkça kurulacak sinema müzesinde Yılmaz Güney'e ait materyallerin olup olmayacağına ilişkin bir soruya ise Yılmaz Güney'in de aralarında yer aldığı sinema tarihinin önemli şahsiyetlerine ait materyallerin sergide bulunacağını, ayrıca bakanlıkça bugüne kadar Yılmaz Güney filmlerine ilişkin birçok çalışma yapıldığını anlattı.

Ersoy, Sinema Telif Yasası'nın ne zaman Meclise getirileceğine ilişkin de açıklamada bulunarak, şöyle devam etti:

"Sinemayla ilgili bir teşvik ve destekleme yasası çalışmalarında hızlı bir yol aldık. Sektörün, paydaşların çok büyük bir bölümü mutabık kalmıştı. Bu yasayla ilgili önceliği ona verdik. Çok yakın bir tarihte, muhtemelen aralık ayının başında Mecliste görüşülmesini planlıyoruz. Bunu tamamlar tamamlamaz konsantrasyonumuzu Telif Yasası'na vereceğiz. Oradaki tek sıkıntımız, hemen hemen hiç mutabakatın olmaması. Kısmi de olsa bir mutabakat olsa işimiz daha kolay olur ama Telif Yasası Meclise gelecek." 

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının çalışmalarına ilişkin bilgi veren Ersoy, yurt dışında yaşayan vatandaşlar ve akraba topluluklarının tamamına herhangi bir etnik ayrım gözetmeksizin proje destekleri sunulduğunun altını çizdi. 

RTÜK Başkanı Yerlikaya'nın konuşması

Komisyonda RTÜK Başkanı İlhan Yerlikaya da milletvekillerinin Üst Kurula ilişkin sorularına yanıt verdi. 

Üst Kurulun farklı lehçe ve dillerde yayınlara izin verdiğini anımsatan Yerlikaya, "Bu bağlamda 32 tane kuruluş radyo ve televizyonlardan farklı dillerde yayın yapmakta. Bunların da 27'si Kürtçe." dedi. Yerlikaya, Kürtçenin bütün lehçelerini bilen personellerinin bulunduğunu aktardı.

Yerlikaya, "RTÜK'de radyo ve televizyon alanında uzman olmayan personelin çalıştırıldığı" ve "kurulun bağımsız olmadığı" iddialarının doğru olmadığını, Üst Kurulda tüm kararların siyasi partilerden üyelerin uzlaşmasıyla alındığını belirtti.

RTÜK Başkanı Yerlikaya, idari para cezalarının tahsil edilmesi yetkisinin de vergi dairelerinde bulunduğunu kaydetti.