DÜN akşam bir garip olay duydum…

Büyükşehir Belediye Başkanı korumasının, basın mensubu arkadaşlara bir nevi posta koymasını dinledim…

Güleyim mi?

Ağlayım mı?

Sevineyim mi?

Bilemedim…

Ama cidden üzüldüm…

Her ne kadar matmazel bir arkadaşımız ''rızkımıza mani oluyorsun'' desede…

Hoş nasıl mani oluyorsam bilemedim…

Cemiyetler ''padişahım çok yaşa'' diye dursun…

Dün akşam ki gazeteci arkadaşlara yapılanları ben yazmazsam olmaz…

Herkes haddini, hukukunu bilecek…

Rızkı verenin de Cenab-ı Mevla’m olduğunu unutmayacak…

*

Anlatılanları onların ağzından yazıyorum…

Olayın özeti;

Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100.yılı etkinlikleri kapsamında Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezinde gerçekleştirilen Kahramanmaraş’ın Tasavvuf Musikisi konserinin bitimiyle birlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör salona geldi. Konseri gerçekleştiren ekibin önderi Konya Tasavvuf Müziği Ses Sanatçısı Ahmet Uncu’ya çiçek takdim ettikten sonra ekip üyelerine de birer karanfil verdi ve mikrofonu istedi.

İlk olarak programa gecikme nedenini açıklayan Güngör, ''Şehrimizin iki önemli iş adamı arasındaki bir itilaf vardı. Onları hamdolsun, sulh ile sonuçlandırdık. Onun için biraz vakit kaybettik ama değdi. İki değerli iş adamımız arasındaki itilafı gidermiş olduk. Sulhta hayır ve bereket vardır. İkisine de yaklaşımları için çok teşekkür ediyorum'' dedikten sonra etkinliğe dair de birkaç açıklama yaptı.

Hayrettin Güngör’ün konuşmasının ardından sahnede toplu bir fotoğraf çekildi. Sahnenin kalabalık olması nedeniyle Başkanı sahne merdivenleri önünde bekleyen basın mensupları, salondan çıkmadan başkandan bir röportaj talep etti. Başkan 100. yıl etkinlikleri ve salondaki etkinlikle ilgili yaklaşık 2 dakika 46 saniyelik röportaj verdi ve ileriye doğru yöneldi. Başkanın gitmesinin ardından 5-6 saniye içerisinde basın mensuplarının yanına gelen başkanın yakın koruması, hem haddi hem de kendi işi olmamasına rağmen kadraja karışacak birkaç cümle sarf etti.

''Bu nasıl kadraj? Neden merdiven önünde alıyorsunuz? Bir daha önceden söyleyin sahnede röportaj alın’''gibi cümleler sarf eden koruma polisi,

''Olabilir böyle şeyler. Nerde olursa orda röportaj alırız’''diye gazetecilerin cevap vermesi üzerine,

''Bir daha olmasın diye sizi uyarıyorum'' cümlesini kullandı.

Ortalığın gerileceğini anlayan Büyükşehir Belediyesi kameramanı araya girerek gazetecilerden ortalığı germemesi konusunda ricada bulunurken koruma polisi ise başkanın peşinden dışarı yöneldi.

*

Vay be dedim…

Demek ki daha önceki anlatılanlarda doğruymuş dedim…

*

Koruma memurunun tacizine maruz kalan gazeteci arkadaşlarımız adına…

Soruyorum:

- Gazeteciler hangi kadrajdan görüntü alacağını başkanın korumasına mı soracak?

- Koskoca Büyükşehir Belediyesinin basın biriminde adam kalmadı da, kadraj işine koruma mı bakıyor?

- Büyükşehir Belediyesinin basın biriminde görevlendirdiği kameraman bile aynı açıdan ve kadrajdan çekim yaparken, başkanı korumakla görevli olan bu koruma memuru neden kadrajın derdine düşüyor?

- Koruma memuru, gazetecileri kendi kurum fotoğrafçısı veya kameramanı mı sanıyor? Bu şekilde konuşacak cüreti nereden alıyor?

*

Yani anlayacağınız…

Bundan sonra…

Başkandan röportaj falan almak isteyen gazeteci arkadaşlarımız…

Öncelikle koruma memurundan izin alsınlar…

Röportajı ''kadraj'' nedeniyle nerden alalım diye sorsunlar…

Alimallah sonra dayak falan yerler…

*

''Rızkımıza mani oluyorsun'' diyen matmazel hanımefendiye gelince…

Sadece şunu diyorum:

Hadi bakayım göreyim seni, meslektaşların fırçayı yemiş…

Rızkın için susacak mısın?