Bugün köşe yazımı, biraz özeleştiri anlamında her kesime iğne batırarak yazdım.

 

Ve bir hikâye ile yazıma başlamak istiyorum.

 

Adamın biri, arkadaşına derdini anlatmaya başlamış.

 

"Sabahları uykumdan hep yorgun kalkıyorum”

 

"Nasıl oluyor bu?"

 

"Yatağa yatar yatmaz, uyuyor ve rüyamda ‘Tır’ sürüyorum.  Uzun yolculuktan sonra tam Tır’dan ineceğim, uyanıyorum.

 

Haliyle sanki gerçekten ‘Tır’ kullanmış gibi çok yorgun oluyorum. Bu böyle 3 aydır, her gece devam ediyor."

 

Arkadaşı onu tanıdığı bir doktora göndermek ister.

 

Çare olur mu? der adam.

 

Olur olur der arkadaşı, doktorun ismini ve adresini bir kağıda yazar verir.

 

Adam verilen adresteki doktora gider, derdini anlattıktan sonra doktor ona; "gece yatıp tır’ı sürmeye başladığında Flan benzinliğine gel, ben orada her şeyi halledeceğim"der.

 

Akşam adam uykuya dalar, yine tır’ı kullanmaya başlar. Bu sırada doktorun söyledikleri aklına gelir ve benzinliğe gider, gerçekten de doktor oradadır. Yanına yanaşır ve doktor ona:

 

"Bundan sonra tır’ı ben süreceğim der, adamı aşağı indirir, doktor direksiyona geçer “

 

Adam uyanır, bir bakar ki sabah olmuş, “ohh bu dertten kurtuldum der.” Artık mutludur.

 

Bir gün yolda, bir arkadaşına rastlar, perişan bir haldedir arkadaşı:

 

"Hayırdır neyin var?"

 

"Sorma uyku problemim var" der ve anlatmaya başlar:

 

"Yatağa yatar yatmaz, rüyamda etrafımı güzeller kaplıyor. Bir onunla sevi..yorum bir bununla. Sabaha kadar belki on kızla sevi..yorum, uyandığımda da yorgun uyanıyorum" der.

 

"Benimde uyku problemim vardı. Flan doktora gittim kurtuldum.  Sende git çok faydasını göreceksin” der.

 

Bir kaç hafta sonra arkadaşını görür ama bu sefer daha da perişandır arkadaşı.

 

"Rahatsızlığın geçmedi mi?"

 

"Hayır, daha da fazlalaştı."

 

"O doktora gitmedin mi?"

 

"Bırak o şerefsizi yahu!"

 

"Ne oldu anlatsana..."

 

"Bahsettiğin doktora gittim, derdimi anlattım. Dediklerini yaptım. Şerefsiz aldı kızları benden, verdi altıma bir ‘Tır’, her gece uzun yola gitmekten anam ağlıyor."

 

Bu hikâyeyi niye yazdım.

 

Aynı geminin içinde yol alan internet sitesi sahibi ve usta gazetecilere atfen yazdım.

 

Elinizdeki gücün farkında olmayabilirsiniz?

 

Ekonomik Özgürlüğe sahip olmayabilirsiniz?

 

İstediğinizi yazmaya da çekinebilirsiniz?

 

Ama inkar edilemez bir gerçek var ki, Belediyelerin, tüm kamu kuruluşlarının, STK ların ve Fabrikatörlerin haberlerini sitelerinizde kamuoyuna duyurmak adına yayınlamaya çalışıyorsunuz.

 

Bunun karşılığında maddi destek alıyor musunuz? diye sorsam, biliyorum yok diyeceksiniz.

 

Kıskanmak anlamında sakın düşünülmesin, Aksu TV’ye her ay Belediyelerimiz tarafından maddi destek verilmekte midir?

 

Evet verilmektedir.

 

Peki, niçin güncel yayın yapan, haber giren, internet sitelerine, Belediyelerimiz tarafından küçükte olsa destek verilmez? (Büyükşehir Belediyemiz bu konuda adım atmış bulunmaktadır)

 

STK’lara sesleniyorum.

 

Hemen hemen hergün bir veya birkaç haberleriniz, e-mail adreslerine düşüyor.

 

Ve bunlar tek tek yayınlanıyor.

 

Belediyeler ve STK lar bayramdan bayrama 300-400 TL lik ilan vererek bir nevi görevlerini yaptıklarını zannediyorlar?

 

Holding sahipleri, Hanefi beye, Kadir Beye, Kemal Beye, Mahmut beye, diğer fabrikatörlere sesleniyorum.

 

Gaziantep ilinden, şehrimiz yerel basınına küçükte olsa destekler gelirken, Allah aşkına sizler hangi gözlük ile şehrimizin yerel internet medyasına bakıyorsunuz?

 

Siyasetçilere sesleniyorum.

 

Hep kendiniz hakkında toplantılar yapıyorsunuz?

 

Yerel Basının sorunları hakkında birgün bile toplantı yaptınız mı? (Sayın Mahir Ünal bu konuda toplantı yapacağına söz verdi)

 

Kahvaltılı, yemekli basın toplantısını yaparak, yerel basını bir nevi kandırdığınızı veya tav ettiğinizi düşünebilirsiniz?

 

Ki, kahvaltılı basın toplantısında sırf gözükmek ve o kahvaltıyı yiyip bir an önce gitmeye çalışan gazeteciler yokmu, ah o gazeteciler.

 

Şehrimin sorunları için soru sormaktan aciz, bir fotoğraf karesinde gözükmek için yarışan gazeteciler.

 

Kimse kusura bakmasın beyler.

 

Öncelikle kendinize, sonra davet edenlere, saygınlığınız yoksa mesleğinize saygınız olsun.

 

Bence saygınlığı olmayan bir basının ne gücü olur, ne yaptırımı, nede maddi kazancı.

 

Buradan ben dâhil, Mustafa Şirin’e, Abid Vanlı’ya, Mehmet taş’a, Ali Çam’a, Yener Atlı’ya, Fatih Nalbantbaşı’na, Mehmet Fiskeci’ye, Neşe Yıldızhan’a, ve diğer üstatlara sesleniyorum.

 

Akşam olup yatağa yattığımızda, gördüğümüz bir rüya var mı? Anlatmak isteyeceğimiz.

 

Gelin hep birlikte bir araya gelerek, gördüğümüz rüya varsa, birbirimize anlatalım…

 

Kimin rüyası daha iyiyse, o rüyayı hayata geçirelim…

 

Sakın ola, flan Doktora gidelim demeyin!

 

Hikâyede yazdığım üzere, Doktora gidenlerin hali ortada.

 

Not: Gerçek doktorların affına sığınarak onlara her zaman saygımız var.