Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:

Torbalı'da belediye başkanımız İsmail Uygur'u kaybettik. Torbalı'ya çok şey verme iddiasında olan bir arkadaşımız ama hayatını kaybetti. Ailesine, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

 Bizim belediyelerin olduğu yerde, hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, telefonlarınız gece gündüz açık olacak. Hiçbir ayrım yapmadan, bu topraklarda yaşayan herkese eşit hizmet götüreceğiz. Erdoğan diyordu ya, süt dağıtacağız diye, hani süt dağıtmıyor. 

Türkiye zor günlerden geçiyor. Bir salgın dönemindeyiz doğru, her bir vatandaşımız canı çok değerlidir doğru. Herkese düşen görevler var, bunların yapılması gerekiyor. Nelerin yapılması gerektiğini ifade ettik. Bu sorun ortak sorun. Dolayısıyla bu sorunu en hafif bir şekilde atlamamız için hepimize düşen görevler vardı. Bilim Kurulu vardı, Bilim Kurulu bize güven veriyordu. Bilim Kurulu'nun yaptığı açıklamalara biz de uyarız dedik. Biz sözlerimize öneriyle başladık. Salgınla mücadelenin ekonomik boyutu da var dedik. Dedik ki, israftan vazgeçin tasarruf yapın, herkes fedakarlık yapsın dedik. Herkes üzerine düşeni yaptı, ama üzülerek ifade edeyim Saray'da oturanlar üzerlerine düşenleri yapmadılar. Kibirle bir devlet yönetilmez. Devleti yönetenlerin toplumun sorunlarına kilitlenmesi gerekir. Bunlar bunu yapmadılar. Dövizi olanlar daha fazla kazandı. Esnafa, çifçiye, emekliye, taksiciye ne verildi? Biner lira, üç ay. Bunlar nasıl geçinecek, bunları söyledik. Saray'ın beslemeleri o fedakarlığın tamamen dışında kaldılar.

Söyledim bir daha söylüyorum, bu kamu özel işbirliği milleti ililklerine kadar sömürüyor. İktidar olduğumuzda ilk yapacağımız iş, bunların tamamını kamulaştırmak. Bugün doğan çocuğun, evladı olacak evlenecek, onun bile evladına yük getiriyorlar. Yazık günah değil mi bu memlekete. Vatandaşlarımız o köprülerden, yollardan, havaalanlarından onların istediği parayı vermeden geçecek. 

Genelge çıkarıyorsun, illerde barolar kongre yapmayacak, e güzel yapmadılar. E sen kongre yapıyorsun. Üstelik övünüyorsun, salon lebaleb doldu diye. İnsanlar maskesiz orada bir de bununla övünüyorsun. Kendin genel kongreni yapıyorsun, üstelik insanlar sırt sırta. 

Dün 341 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sorumlusu kim? Bu soruyu yine geçen seçimlerde AKP'ye oy veren kardeşlerime soruyorum. Bir günde, 341 bir kişi koronavirüsten hayatını kaybetti, o kongreleri yapanların vebali günahı yok mu? Yoğun bakımlarda yer yok, torpiliniz varsa bulabiliyorsunuz.

Ülkeyi bu hale getirenlerde suç yok mu? İsraf merkezi olduk, devam ediyorlar. Türkiye'nin itibarını sıfırlıyorlar. Böyle bir tabloda Türkiye'ye turist gelir mi Allah aşkına.  

Bilim Kurulu'nun ne dediğini bilen var mı, ne söylediğini bilen var mı, neyi önerdiğini bilen var mı? Hiç kimse bilmiyor. Sağlık Bakanı açıklama yapıyor, 84 milyon sorumludur bundan diyor. Bunlar devleti falan yönetmiyor. İnsanlar ölüyor bunlar sadece izliyor.

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ

Kısa çalışma ödeneğinin tekrar gelmesi lazım. Turizm sektörü bu pozisyondayken ve siz kısa çalışma ödeneği kaldırılırken gözden kaçan bir şey yaptılar. Bankalardaki mevduat faizine uygulanan stopajını düşürdüler. Kısa çalışma ödeneğinden kaç kişi yararlanıyordu, 1 milyon 139 bin kişi... İşsizlik tehlikesiyle karşı karşıya getirildiler. Hükümet rantiye sınıfına çalışıyor. 

ERDOĞAN'A ÇAĞRI

Erdoğan'a bir öneride bulunmak isterim. Kardeşim turizmcileri çağır davet et, sizin sorununuz nedir diye dinle. Turizm sektörü Türkiye için çok önemli. Türkiye, buradan büyük emek harcamadan dolarlar kazanıyor, cari açığı kapatıyor. 

"SÖZÜM SÖZ, SİZİN BURNUNUZDAN FİTİL FİTİL GETİRECEĞİM"

Ticaret Bakanı ve kocası ikisi şirket kurmuşlar dezenfektan üretiyorlar. Kendi bakanlığına satıyorlar. Ne geldiğimize bakar mısınız. Kimlere ne imkanlar sağlanıyor gör. Bir yolsuzluklar ülkesi oldu Türkiye. Bu Bakan neden çıkarmıyor sesini. E yukarıdakini örnek alıyorum diyor, herkes bunu yapıyor diyor, gençler de ‘pudra şekeri’yle idare ediyor, malı götürüyoruz diyor... Sözüm söz, sizin burnunuzdan fitil fitil getireceğim. 

128 MİLYAR DOLAR

Anaokuluna yeni başlayan çocuğun anlayacağı dille beş soru sordum. 128 milyar doları hangi yöntemle sattın sen? Bunu benim bilmeye hakkım var. Bu satışı hangi tarihlerde yaptın? 128 milyar doları hangi kurdan sattın, bunu da ben öğrenmek istiyorum. Bu ticaretin alıcıları kim, bunu da bilmiyoruz. Bu satış işleminin altında kimlerin imzası var, bunu da bilmiyoruz. Soruları sorduk, cevap yok. Bir daha sorduk cevap yok. Bizi tatmin eden cevap yok. İl ve ilçe başkanlarımız afişleri assınlar dedik. Bilboardları kiraladık oralara yapıştıralım dedik, vatandaş da sorsun dedik.

128 milyar doların nereye gittiğini şu ana kadar bilmiyoruz. Kanunun ikinci maddesi 4059 madde, 2018 yılında iptal edildi. İptal edildi ama satışlar devam ediyor. Öyle devam ediyor. Yani protokol şu anda kanunsuz bir protokol. Yasal tabanı, dayanağı yok. Bakıyrouz Merkez Bankası kanununa hala yürürlükte. 

Seferber oldular bizim afişleri indirdiler. Bir de diyorlar ülkede demokrasi var. Hakaret etsek alabilirsin, yanlış bir şey söylesek alabilirsin. Soru soruyoruz, 128 milyar dolar nerede, diye. Gayet basit bir soru. Neden indiriyorlar, korkuyorlar. Neden indiriyorlar, millet öğrenmesin diye. Neden indiriyolar, çünkü hesabını veremiyorlar. Ben bu milletin, fakir fukaranın hakkını savunmayacaksam neden siyaset yapıyorum. 

Lütfi Elvan diyor ki, 'Ne kadarlık döviz alım satımı gerçekleştirilmiş hepsini görebilme imkanımız' var diyor. Yani öncelikle 128 milyar doların satıldığını Hazine ve Maliye Bakanı kabul ediyor. Tamamen açık ve şeffaf diyor. Siz Merkez Bankası'na bir şey bırakmadınız ki. Parayı Merkez Bankası satmadı ki. Bu da, kendisini kurtarmaya çalışıyor, Merkez Bankası açıklasın diyor. 

Yaptıkları açıklamaların tamamı tutarsız. Geçen hafta çarşamba günü, bu soruya cevap bekler benden kamuoyu diyen Erdoğan grup toplantısı yapamadı.