Karar Gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan bugünkü yazısında şunları dile getirdi: 

Öylesine vicdansız zamanlarda yaşıyoruz ki ya duyduklarımızı, gördüklerimizi görmemezlikten geleceğiz ya da toptan aklımızı kaçıracağız…

Eğer vicdanlarımızı tümden kaybetmediysek, her türlü siyasi ve ideolojik kimliklerimizi bir tarafa bırakarak bakmayı başarabilirsek görürüz ki bu ülkede yoksullar büyük acı çekiyor.

Hal böyleyken, “Memlekette derin bir ekonomik kriz var, bu yüzden geçim sıkıntısı yaşayan insanlar çocuklarının gözlerine bile bakmaktan utanıyorlar” mealinde bir cümle kurmaya çalışsanız AK Parti iktidarı çok alınıyor. Hemen anında tepki mekanizması çalışmaya başlıyor ve en tepeden partinin en alt kademelerine kadar bütün birimler, “yoksulluk var” diyenleri ihanetle ve ‘dış güçler’in içerideki ajanları olmakla suçluyor.

Ne hikmetse ‘yoksulluk’ kelimesini duymak bile istemiyorlar. İyi güzel de evine ekmek götüremeyenler, çocuğuna harçlık veremeyenler ‘yoksulluk’ kelimesi kullanılmadan başka nasıl tarif edilebilir ki…

Gerçi AK Parti mensupları memlekette yaşanan fukaralığı unutmanın ya da unutturmanın pratik çözümlerini de bulmuşlar… Muhtemelen dünya ekonomisini çok yakından takip ettikleri (!) için fakirlere anında bir ‘huzur reçetesi’ hazırlamakta çok başarılılar!

Mesela AK Parti Kahramanmaraş İl Kadın Kolları Başkanı Gül Çitil Okur, hayat pahalılığında şikayet eden fakirleri hükümete sahip çıkmaya çağırarak diyor ki: “Birebir yurt dışında yaşayan aile fertlerimiz var. Biri İngiltere'de aynı anda iki ürünü alamadığını söylüyor. Başka bir tanesi Amerika'da yaşayan yakıt kuyruğuna girdiğini söyledi. Bizim ülkemizde bunun gibi krizler yok. Markete gidiyoruz, sepeti istediğimiz kadar dolduruyoruz. Bir yasağımız yok, bir engelimiz yok. İnsanların algıya kapılarak kirli bilgiler üzerinde bu yolda yürümesi bize zarar veriyor. Türkiye'de şu an böyle bir sıkıntımız yok. Her türlü kaynağı döke saça kullanıyoruz.”

Öyle anlaşılıyor ki şu anda AK Parti yönetiminde yer alan etkili ve yetkili isimlerin mahallesine yoksulluk hiç uğramamış, bol paraları var ve bu paraları döke saça kullanıyorlar, fakirler derdine yansın…

Kaderin cilvesi bu olsa gerek… İktidarının ilk on yılında ekonomide rasyonel kurallara itibar eden, hukukta evrensel normları dikkate alan, liyakati önemseyen AK Parti şimdi fukaralığa çare üretemediği için, hukukun üstünlüğü endeksinde, yoksulluk endeksinde ve özgürlük endeksinde ülkeyi Ruanda ve Zimbabve ligine düşürdüğü için, daha da önemlisi Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2021 verilerine göre, yolsuzluk algı endeksinde 180 ülke arasında 90. Sıraya yükselttiği için yoksullara ya ‘sabır’ tavsiye ediyor ya da onları nankörlükle suçluyor.

Herhalde AK Parti siyaset sahnesine çıktığı günden bu yana ilk kez seçimlere çaresiz ve umutsuz bir atmosferde hazırlanıyor. Biliyorum araba devrilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında yol gösterenler çok olur. Ama şu bir gerçek ki ‘ortak aklı’ ve siyasi makuliyeti kaybeden AK Parti bu yolu bizzat kendisi seçti.

Her ne kadar AK Parti memlekette yaşanan ekonomik krizi, hukuksuzlukları ve yolsuzluk algısını kabul etmekte zorlansa da durum hiç de iç açıcı değil. Dolayısıyla şimdi son düzlükte, her geçen gün kötüleşen ekonomik göstergelerin, enflasyonun, zamların sorumlusu olarak muhalefeti göstermenin AK Parti’ye hiçbir yararı olmaz.

Oysa AK Parti iyi günlerinde hiçbir şekilde böylesine absürtlüklere başvurmaz, milletle bağlarını koparacak yöntemlere asla tenezzül etmezdi. Düşünebiliyor musunuz, bir gün bir milletvekili çıkıyor kuru ekmeğin faziletlerini anlatıyor, bir başka gün kadın kolları başkanı memleketin refah içinde yüzdüğünü anlatmak için övünerek ‘paraları döke saça’ harcadıklarını anlatıyor.

İşte tam da bu yüzden AK Partili vekiller, il başkanları gittikleri illerde, kasabalarda, mahallelerde bugüne kadar hiç karşılaşmadıkları tepkilere muhatap oluyorlar, canları sıkılıyor ve eleştiriler karşısında “Devletin bakanı burada, siz bu üslupla bu makama bunları söyleyemezsiniz” diyerek metanetlerini kaybetmek zorunda kalıyorlar.

Maalesef bütün bunlar, AK Parti’nin nereden nereye geldiğini gösteren son derece düşündürücü örnekler. Oysa bu hikaye milletle birlikte daha iyi yazılabilirdi… Ama ne desek boş, kader ağlarını örmüş bir kere…