İşte Mehmet Fiskeci'nin o yazısı:

Sayın Hayrettin Güngör…

Beni bırak bir tarafa, 51 senedir bu mesleğin içindeyim, daha gazeteci olup olmadığımın bile farkında değilim, ama bir şeyin farkındayım, diklenmem lakin dik dururum…

Tabi siz tepeden inme geldiğinizden, emek vermeden Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunuzdan, bunları bilmezsiniz!

Çünkü sahada olmadınız, çünkü ter dökmediniz, çünkü zaman harcamadınız, çünkü cebinizden bir çay pası bile ısmarlamadınız, çünkü insanları tanımadığınızdan herkese uzak durdunuz, kendinizi tanıyıp tanımadığınızdan dahi şüpheliyim.

Bırak vatandaşı, bırak seçmeni, bırak kamuoyunu, bırak basın camiasını, sizinle yola çıkan, sizinle yolda ekmeğini bölüşen, sizinle yolculuk yapan ilçe belediye başkanları ve en önemlisi de Ankara’dan beri tanıdığınız en yakınlarınızla bile barışık olmadığınızı yedi düvel öğrendi de, siz öğrenemediniz.

Küstürdünüz, kırdınız, incittiniz!

Aslında bal gibi biliyorsunuz da, yüksek egonuz, tatmin edilemeyen nefsiniz ağır basıyor olmalı ki, tepeden bakıyor, tepeden konuşuyorsunuz!

*

Bakın, o gün Kale’ye gittim.

Beğendim.

İlk kez resmi bir davete icabet ettim.

Sanki düşman kardeşlermişiz gibi, bir sıcak, bir içten ‘hoş geldin!’ bile demedin.

Demedin ne oldu, benden bir şey eksilmedi.

Ama…

Esirgedin!

Oysa esirgeyen ve bağışlayan siz değilsiniz, olamazsınız da. Zaten olmadınız…

Ancak… Kale’ye ilişkin düşüncelerimi sıralamama fırsat ver, yazlık sinema ve konserler… Daha önce de yazdım, zamanın behrinde bu kalede konserler olurdu, ünlü sanatçılar konser verir, vatandaş felekten bir gün yaşardı. Güreşler tutulurdu. Yazlık sinema vardı, hınça hınç dolardı. Şimdi her elde, her evde sinema var dersen, buna hak veririm de, insanları sosyal belediyecilik adına nostalji ile buluştursan ne olur sanki…

Soruyorum; seçimde ilkeniz, parolanız, yol haritanızın adı gönül belediyeciliği idi.

Daha önce de yazdım, kırk kere yine yazarım, kırmadık gönül bırakmadınız.

Gerçi sizi büyük siyaset adamı, sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gönderdiğinden, (ki öyle diyorsunuz) kimseye eyvallah etmeyen tavrınız yüzünden AK Partililer bile size gönül koyuyorlar, bilesiniz.

Sizin bu akıl almaz davranışlarınız, sözleriniz ve çalım çehreniz yüzünden yarın seçim olsa size oy vermeyecek insanların sayısı o kadar fazla ki, aslında siz de bunun farkındasınız, partinin oyları düşerse, bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız, merak ediyorum!

Gönül belediyeciliği nerede kaldı Başkan?

Partiye, davaya bile zarar verdiğinizin farkında mısınız?

En önemlisi, şehirde, teşkilatta, milletvekilleri arasında, belediye içinde güvenebileceğiniz, sohbet edebileceğiniz, derdinizi anlatabileceğiniz bir kimse de yok.

Yalnızsınız, yalnız…

Tek çiçekle bahar gelmiyor sayın Güngör!

*

Tamam… Bunda hemfikirim, belediyenin delikli kuruşuna helal getirmiyorsunuz. Maddi konuda size inananları, güvenenleri mahcup etmediniz, yalancı çıkartmadınız. Ama hem teknik, hem belediyecilik anlamında sınıfta kaldınız. Gittiğiniz her yerde, her ortamda, (sayın Mahir Ünal’ın da bulunduğu il divanında, Necip Fazıl Kültür Merkezinde bile) üstelik de Büyükşehir Kurucu Belediye Başkanı sayın Fatih Erkoç’un olduğu salonda bile gözünün içine baka baka aleyhine atıp tuttunuz.

Vatandaş şimdi o çok eleştirdiğiniz, yerden yere vurduğunuz Fatih Erkoç’lu günleri arıyor.  Bunu muhalefetten sayın Ali Öztunç bile dillendiriyorsa, vahametin boyutunu varın siz hesap edin!

Bu ne kin, bu ne nefret, bu ne öfke seli patlaması.

*

Doğru… Tamam… Şeffafsınız!

Dürüstsünüz.

Aksini iddia edenin alnını karışlarım.

Lakin, dükkanınızda bal satıyorsunuz ama suratınız sirke satıyor. O bakımdan müşteri de gelmiyor.

Göreve geldiğinizde, gazetemde manşet yapmış, ‘Maraş Güngör’ecek!’ demiştim. Doğru valla, günümüzü gösterdin, helal olsun!

Zarardasınız sayın Güngör. Aslında zararda olan Kahramanmaraş ama neyse şunun şurasında 3 sene kaldı.

Kim bilir belki daha erken…

*

Özetle…

Biz birbirimizle barışık olmazsak, nasıl çıkarız aydınlıklara!