AK Parti, 3 Kasım 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında ilk olarak katıldığı genel seçimlerde yüzde 34,28 oy oranıyla tek başına iktidara gelmişti.

Kanal Maraş Açık Masa yorumcusu Mehmet Bağrıaçık sosyal medya hesabı Facebook'tan paylaştığı 'Hapis günlüğü - 3' başlıklı yazısında AK Parti'nin oylarının nasıl eridiğini anlattı.

AK PARTİ NASIL AYAĞINA SIKIYOR

Yazısına 'Ak Parti nasıl ayağına sıkıyor' diyerek başlayan Bağrıaçık sözlerine aynen şöyle devam etti:

AK Parti kurulup ilk seçimde oyların üçte birini Milletvekilliğinde de seçim sisteminin azizliğinden dolayı üçte ikisini alması ile bir anda TEK BAŞINA İKTİDAR OLDU.

İktidar tecrübesi olmayan ama Belediyelerde veya Devletin çeşitli kademelerinde çalışmış Bürokratlarla oluşturulan  kadrolarla 2000 li yılların başındaki Siyasi Kaos dolu 
Türkiye’den aydınlık bir Türkiye imajı verdi.

Her yapılan çalışmalar sonuç verdi.

Paslı araçlar çalışır hale geldi ve Tozlu raflardaki yarım yamalak kalmış projeler hayata geçirildi.

Ülkenin istekleri, öncelikleri ve ihtiyaçları belli bir plan ve proğram ile tespit edilerek neler yapılacak ise onun kararı alındı ve Halka verilen sözler teker teker yapıldı.

Eski Türkiye’de temel atma adet ve geleneği  var iken Ak Parti iktidarı temeli atılmış eski ve yeni Tesislerin açılış kurdelaları kesilmeye başlandı.

Bir taraftan ekonomik tedbirler, diğer taraftan israfın önlenmesi ile bütçedeki artış ülkenin ekonomisini de artırıyordu.

Para değerinin korunması adına Türk Lirası'ndan altı sıfır silinmesi, İMF borçlarının ödenip sıfırlanması Türkiye’nin ekonomik bir başarısı olarak hayata geçiyordu.

Bir taraftan ulaşımdaki duble yollar, havayollarındaki büyüme, başarı, sağlıkta devrim niteliğinde hizmetler, eğitimde bedava kitaptan sosyal devlet anlayışı ile evde muhtaçlara bakım ücreti, hastaya yardım desteği hükümetin hep pozitif çalışmalarıydı.

Dışarda ve içerde hep rakipleri ve hatta düşmanları vardı ama en büyük düşman nefisti.

Ve nefisin gereksiz ihtişamlı yaşam arzusu olağanüstü israfların yapılması, görgüsüzlüğün ve gösterişin göz alıcı karmaşası hem ekonomiyi bitiriyor hem de partiyi ideallerinden, hedefinden ve kendine inanan kitlesinden uzaklaştırıyordu.

İktidarın ilk yıllarında hem vaat edilen yatırımlar yapılıyor, hem de yapılamayan yatırımlar veya proje veya verilen söz varsa ve yapılmamış, yerine getirilmemiş ise hesap soruluyordu.

Oysa geldiğimiz günlerde bütçe o kadar çok hor kullanılması sonucu, verilen sözler tutulamıyor, temeli atılan projeler yapılamıyor, yapılmaya başlayan yatırımlar ödeneksizlikten öylece kala kalıyor, orada atıl olarak bekliyor ve ne zaman yapılacağının endişesi hem yüklenici firma hem de vatandaş tarafından endişe ile beklenirken karamsarlık tüm endişesi ile toplumda yaşanıyordu.

Hatta işin en vahimi artık ipe un serer gibi hizmetlerin yapılmasında söz verilmesine rağmen ön şartlar ortaya atılıyordu.. (Stat sözü verenlerin Statı seyirci ile doldurun stat yapalım gibi akla mantığı aykırı beyanatlarla haklı çıkan siyasilerin sayısı her geçen gün artıyordu )..

Gelinen noktada AK Parti kurulduğu gündeki misyonu, vizyonu bir kenara bırakarak plansız programsız bir yönetim şeklinde ülkeyi yönetmeye devam ediyordu..

Verilen sözler tutulmadı, alınan kararların doğruluk ve gerçekliği çok tartışıldı.

“Ben yaptım oldu” mantığının hakim olduğu kararlar uygulamada yanlış olduğu anlaşılmasına rağmen ya düzeltilmedi yanlışlık, yıllarca sürdü ya da uzun zaman sonra ancak değiştirildi...

Korona ile mücadelede Bilim Kurulu'nun, konunun uzmanı durumunda rol yapanların, danışmanların maske dağıtımından yasakların konulmasına kadar geçen sürede yaptığı yanlışlıklar ve ekonomik krizin ülkeyi nefes alamayacak duruma soktuğu süreçte Mahalli idareler İktidara hiç yardımcı olmayarak Yönetim ile İktidar arasındaki uzaklaşmayı sağladı.

Kimsede Belediyeleri KORONALI GÜNLERDE oyun Kurucu Kurum olarak değerlendirmedi. Onları Hizmetin önceliği konusunda uyarmadı. Hala kaldırım yapma, Kavşak açma derdinde olan Belediyelere Halkın ekonomik ve sosyal dayanışmada yanında olmasını teşvik etmedi.

Halk ile belediyeler hızla uzaklaştı, halk bu süreçte Devlet Baba şefkati aradı ama bulamadı.

Herkesin AK Parti'nin ilk yıllarını özlemle beklediği günlerde, Recep Tayyip Erdoğan’ın çevresini kuşatanlar 2002 yılından ışık hızı ile uzaklaştı.

Halktan kopuk monşerlerin, etkili, yetkili, danışman, başkan veya başkan yardımcısı olduğu kadrolar Recep Tayyip Erdoğdan'ın etrafını kuşattı.

Partiyi siyasi olarak yönlendirmek Nagehan’a, Ozan Rasim’e, Cemil ve Anası Canan’a, Altınok’a, Kaplan’a ve dahası Pelikanlara kaldı.

Dava adamların davasının  kalmadığı yerde, davası para olanlar köşe kaptı...