Eleştiren düşüncenin önemli temsilcilerinden, ayrıca Kanal Maraş köşe yazarı olan Ramazan Yumşak tarafından, yaşanmış gerçek hayat hikâyelerinin kurgulanarak, gurbetçi ve Avrupa’ya göç olgusunun irdelendiği, yaşı 30 ve üstünde olan herkesin bir hatırası veya anısının hikayeleştirildiği 'Meçhul' kitabı, Öncü yayınevinden mayıs ayında çıktı.

Bize kısaca yazma sürecinizden bahseder misiniz?

Gazetelerde ve internet sitelerinde köşe yazıları yazmaya başladığım sıralarda, hep aklımda var olan düşünceleri paylaştım. Bir noktadan sonra ‘Daha fazla insana nasıl ulaşabilirim?’ sorusu geldi aklıma. Bunun en güzel yolu kitap oluşturmaktan geçiyordu. Ben de en iyi bildiğim konuyla başlamak istedim ve çocukluğumdan beri başımda olan bir konuda yazmak istedim. Ciddi anlamda hazırlanmam gerekiyordu sadece hatıralar yeterli olmaz diye düşündüm ve işe bu konuda yazılan araştırma kitaplarını, üniversitelerdeki tez ve doktoraları okuyarak başladım. Hatta TRT ve BBC deki belgeselleri de dikkatle not alarak izledim. Zira kafamda hikâyeyi kurmadan önce her yönüyle malumat sahibi olmam gerekiyordu. Sonra yaşanmış olayları düşünerek onlardan bir hikâye oluşturdum. Ve eser ortaya çıktı.

Gazeteciliğinizin bu eserin oluşmasına katkısı oldu mu?

Elbette oldu. Ben gazetemi ve Kanal Maraş sitemizi bir okul olarak görüyorum. Çünkü ben kendimi burada yazarak yetiştiriyorum. Bu nedenle sizlerin de emeği var diyelim ve sizlere çok teşekkür ediyorum. Zira kendimi gerçekleştirmemdeki en büyük katkıyı yazılarımı paylaştığım siz haber siteleri veriyorsunuz. Bu sayede yazabiliyor ve kendimi geliştiriyorum. Burası benim okulum ve okulumun bana verdiğini ben çıkarmış olduğum eserlerle gösterebilirim. Yazar yazılarını kitaplarla taçlandırmıyorsa neden yazıyor? Gelişme ve ilerleme gibi bir amacı yoksa neden yazıyorsun diye sormalıyız. Hedef daima ileriki adım olmalı ve her daim gelişme ve ilerlemeyi amaçlamalıdır. Zira yerinde duran kişi geriler. Bizler de yazılarımızı daha da geliştirip daha geniş kitlelere ulaştırmalı ve farklı konularda yazabilmeliyiz.

Kitap hangi konudan bahsediyor veya hangi konu işlenmiş?

Gurbetçi ve Avrupa’ya göç olgusu irdeleniyor. Tüm toplumu etkileyen artısı ve eksisi fazla olan bir konu, hatta tüm dünyanın başında bulunan bir konu. Bu konuda yaşı 30 ve üstünde olan herkesin bir hatırası veya anısı vardır. Çok geniş bir kitleye hitap ediyor. Göç yaşanmış acı hayatları ve yaşanamamış güzel hayalleri ifade ediyor. Çok acılar çekildi ve bu uğurda çok bedeller ödendi. Ben de bunların unutulmaması ve ileriki nesillere aktarılması gerektiğini düşündüm. Bunları insanlara aktarmalıyım diye düşündüm ve kendime bir vazife edindim. Böylece olayları bir nevi kayıt altına aldım.

Peki anlattığınız olaylar kurgu mu yaşanmış olaylar mı?

Eserde anlatılanlar yaşanmış gerçek hayat hikâyelerinin kurgu edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Hepsi kurgu dersek olmaz ama kurgu ile gerçek olaylar harmanlanmış ama büyük çoğunluğu yaşanmış gerçek hikâyeler.

Peki kitabınızda bir sosyal mesaj var mı? Ya da kitabınız ne gibi sosyal mesajlar içeriyor? Bu konudan bahseder misiniz?

Ben her eserin bir şeyler vermesi taraftarıyım. Faydacılığa inanıyorum. Bir eser birilerini eleştirmiyor veya birilerine bir mesaj vermiyorsa ne için yazılmıştır? Bu nedenle eserde toplumsal çelişkiler, doğu batı çekişmesi ve kuşak çatışmalarını bulacaksınız. Belki de adetlerimiz eleştirilecek veya aile yapısı veya baskısı irdelenecektir. Aslında İbni Haldun’un dediği gibi ‘Coğrafya kaderdir’ coğrafyanın kader olduğunu ve kaderini değiştirmek isteyen insanları göreceksiniz. Kaderine razı olmayıp coğrafyasını ve kaderini değiştirme azmini gösteren kahramanları ve onların ödediği bedelleri bulacaksınız. Ve Her şeyin bir bedelinin olduğunu göreceksiniz.

Kitabın kapak ve başlığını seçiminiz nasıl oldu siz mi seçtiniz, yoksa yayınevi mi?

Kitabın konusunu seçtikten sonra kapağı aklımda şekillendi. Kapak, ilk görüşte kitap hakkında bir çağrışım yapmalıydı. Ona göre seçmeliydim. Ayrıca albenili olmalıydı. Görünce bakanda almak isteği oluşturmalı diye düşündüm. Ona göre bir kapak seçtim. Ama kitabın adını son ana kadar bulamadım hatta kitap basılacak bir isim yazdım gönderdim. Ama içim içimi yiyor kitabın adını beğenmiyorum veya bana hoş gelmiyor. Durumu eşime açtım kitabın örnek kapak fotoğrafını gösterdim. O da baktı memnun olmadığımı anlayınca Kitabın adı MEÇHUL olsa nasıl olur dedi. Aman Allah’ım ben nasıl seviniyorum. Başlık cuk diye oturdu. Aylardır beni rahatsız eden o durum ortadan kalktı. Çok mutlu oldum isim ve fotoğraf harika oldu. Kapak fotoğrafını da yayınevi sahibim Necip Bey anlattığım ve gönderdiğim örneğe göre seçti ve kullandı. Çevreden de kapak ve ismi hakkında çok güzel dönütler alıyorum buna da çok memnun oluyorum. Kitabı okuyanlar ise kapak ve ismin çok doğru olduğunu belirtiyor.

Neden bir roman yazdınız? Kitabınız hangi okuyucu kitlesine hitap ediyor?

Daha öncede belirttiğim gibi faydacı bir insanım. Hani Sanat sanat için midir yoksa toplum için mi tartışması var. Ben her zaman sanatın ve her şeyin, ne sanat ne de toplum için olduğuna inanıyorum. Her şey insan için diyorum. Bir eser insanlara bir şeyler vermeli veya anlatmalıdır. Toplumsal gelişim benim için çok önemli. Toplumsal uyanış ve bilinç sağlanmadan toplumsal gelişim,  toplumsal gelişim sağlanmadan da ülke gelişimi sağlanamaz. Bu nedenle daha geniş kitlelere ulaşmak için ilk önce roman yazdım. Zira düşünce ve fikir kitaplarını okuyan kitle bellidir ve sayısı da oldukça azdır. Ama romanda daha geniş kitlelere ulaşabiliyoruz.

Kitabım 12 yaşın üzerinde herkese hitap ediyor. Özellikle roman severlere… Okuyucuyu şöyle bir geriye götürüyor ve geçmişi sorgulatıyor. Ayrıca ‘Geçmişte bunlar da mı yaşandı?’ dedirtiyor.