Günlerdir yazıyorum.

 

Şehrimizdeki bir hoca efendi hakkında.

 

Kendisi dâhil hiç bir yetkili çıkıpta, açıklama yapmıyor, yapamıyor.

 

Görevi imam olan bu zatı-muhterem, Abdulhamithan Cami ve Saçaklızade vakıflarında yetkili konumda.

 

Normal bir Devlet memuru (İmam) olan bu kişi bu vakıflardan aldığı güçle:

 

Siyasetin en ön saflarında gözükebiliyor?

 

Bir yere işçi mi alınacak?

 

Bir makama Müdür mü atanacak?

 

Buna sorulduğu söyleniyor.

 

Sahi çok merak ediyorum:

 

Saçaklızade vakfını bir kenara koyalım da, Abdulhamithan Cami vakfı nasıl kuruldu?

 

Kurulmasına kim, kimler izin verdi?

 

Hangi siyasiler ön ayak oldu?

 

1993 yılında Ali Sezal döneminde temeli atılan bu caminin arsasının tapusu yıllar sonra nasıl bu vakfa verildi?

 

Vakfa devredilen cami arsası daha önce kime aitti?

 

Bu kişilerin hakları yendi mi?

 

Eski müftü zamanında bu caminin Diyanete devredilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığından gelen üst yetkili insanlara nasıl engel olundu?

 

Bu caminin yapımında diğer camilerden her Cuma hutbelerinde cemaatten yardım talebinde bulunulmadı mı?

 

Bu şehrin insanları ve saygın işadamları, Abdulhamithan Cami inşaatının bitmesi için para vermediler mi?

 

Hem de milyonlarca!

 

O zaman soruyorum:

 

Bu cami halkın parasıyla yapıldığına göre, halkın camisi değil mi?

 

Nasıl oluyor da, halkın parasıyla yapılan bu cami sonradan aynı isimle vakıf kuruluyor ve caminin dış kısmındaki yerler kendi mallarıymış gibi otoparkını iptal edip markete kiraya veriliyor?

 

Nasıl oluyor da milletin parasıyla yapılan bu cami Diyanete devredilmiyor?

 

Bu şehir bu kadar mı sahipsiz?

 

Bu şehir bu kadar mı duyarsız?

 

Evet, müftü efendi size sesleniyorum:

 

Bu şehrin müftüsü olarak, bu yazılanlara karşılık al zatı-muhterem hoca efendiyi bir yanına, diğer yanına da al Abdulhamithan Cami vakfı mütevelli heyetini, çık kamuoyunun karşısına.

 

Cami ve Vakıf ile ilgili biz soru soralım sizler cevap veriniz.

 

Kimlerden milyonlarca (TL) bağış alındı?

 

Bu alınan bağışlara makbuz kesildi mi?

 

Hiç makbuz kesilmediği oldu mu?

 

Cami altındaki İşyerleri kaç (TL) bedelle kiraya verildi?

 

Kaç yıllık anlaşma yapıldı?

 

Abdulhamithan cami Vakfını şimdilik şöyle bir kenara bırakalım da, konuşulan iddialara göre kurumunuzda imam maaşları istenildiği şekilde düzenlenebiliniyormuş?

 

Ve bunun adına sehven diyormuşsunuz?

 

Sahi yıllarca bazı imamlara maaşlarını fazla ödeme yaparak kurumu zarara mı uğrattınız?

 

Hangi imamlara veya hocalara maaşları yıllarca fazla yazıldı?

 

Bu zatı-muhterem Abdulhamithan cami imamına da ayrıcalık yapıldı mı?

 

Bu imam efendinin Maaş bordrosunun dekontlarını kamuoyu ile paylaşabilir misiniz?

 

Dekont deyince, yüzlerce imamların maaş banka promosyon ücretlerine müftülükçe el konulduğu söyleniyor?

 

İmamlara zorla bu promosyon ücretlerinden vazgeçmeleri için imza attırdığınız konuşuluyor?

 

Bu zatı- muhterem imam efendinin de maaş promosyon ücretine el koydunuz mu?

 

Yoksa gariban, sesi çıkmayan diğer yüzlerce imamın üç kuruş promosyon ücretlerine mi göz dikildi?

 

Vermeyenler görevden el mi çektirildi?

 

Veya sürgün mü edildi?

 

Böyle promosyon, moromosyon yok diyemezsiniz?

 

Çünkü var müftü efendi var.

 

İmam'ın biri kurumunuza dilekçe verir. Dilekçede yazılan sözcükler öyle eften püften değil...

 

Tarih 13.11.2015:

 

Kurumunuz 16.11.2015 tarih yani dilekçenin üzerinden 3 gün geçtikten sonra imamın hesabına "sehven ödenemeyen promosyon" ücreti iade edilerek yatırılır.

 

 

Ne oldu müftü efendi.

 

Niye bu hesaba promosyon ücretini sehven diyerek tekrar iade ettiniz?

 

Sehven'inizi seveyim sizin...

 

Yanlışı yap, sehven kelimesine sığınılsın.

 

Diğer imamların hesabına da bu promosyon ücretlerini iade yaptınız mı?

 

Yoksa bu gariban imam hakkını aradı diye promosyon ücretini hesabına yatırıp sonra bu İmam’a ne yaptınız ?

 

İşten el çektirdiniz mi?

 

Ne yaptınız ne?

 

Aklım almıyor müftü efendi!

 

Yüzlerce imamın promosyon ücretlerine el koyup kuruma araba aldığınız söyleniyor?

 

Nasıl böyle bir şeye tavassut edersiniz?

 

Diyanet kurumu bir araba alamayacak derecede bütçeye sahip değil mi?

 

Eğer bu söylenenler doğruysa;

 

Bence o arabanın koltuğuna binmemelisiniz?

 

Eğer bu söylenenler doğruysa;

 

Oturduğunuz koltuktan bir an önce kalkmalısınız?

 

Çünkü hem halkın camisi olan Abdulhamithan cami'yi diyanete bağlamak adına uğraş vermediğiniz, hemde yüzlerce imamın promosyon ücretlerine göz diktiğiniz için.

 

Ha unutmadan önceki aylarda yaptığınız bir açıklamada taş medresede Cuma namazı kılanların cennete gidemeyeceklerini buyurmuştunuz?

 

Bu garip ve şok edici açıklamalarınız üzerine “ahiretmetre müftü” yakıştırması ile günlerce yerel medyada yer almıştınız. O günlerde dar bir ortamda masaya yumruğunuzu vurarak beni bu koltuktan kimse görevden alarak kaldıramaz, yazıp yazıp dursunlar dediğiniz de doğru muydu müftü efendi?

 

Ahh müftü efendi ahh.

 

İkinci Halife Hazreti Ömer zamanında bir Yahudi’nin arsasına izinsiz yapılan cami inşaatı için Halifenin ölü bir hayvanın kemiğine ne yazdığını mutlaka biliyorsunuzdur.

 

Yine de ben yazayım.

 

 "Valiii, Valiii! Camiyi yık ama adaleti yıkma!"

 

Ve sen bu şehirde imamlar arasında adalet terazisini doğru tutmadığın kanısındayım.

 

Ve sen bu şehirde halkın camisi olan Abdulhamithan Camii'yi diyanete bağlatmak adına çaba göstermediğinin kanısındayım.

 

Adalet terazisini şaşıran bir müftüye ancak ben şunu söyleyebilirim:

 

İn o koltuktan müftü efendi, derhal in!