DÜN öğle vakti Kahramanmaraş’tan Afşin’e doğru yola çıktım.

Direksiyondayım ve yalnızım.

Müzik güzel, hava güzel...

Yani tam bir “değmeyin keyfime” durumu...

“Bitmeyen Kahramanmaraş/Göksun arası yol inşaatı” ile “Andırın yol kavşağında ortaya çıkan polis çevirmesi” olayını saymazsak...

Keyfime değen de yok.

Tekir’den sonra asfalt harika…

Maşallah dağları delip tüneller açmışlar…

Ve hepsinin üstüne “Kahramanmaraş / Göksun arası 67 km’ye düşecek” yazan pankartlar…

Neresinden bakarsanız bakın muazzam bir hizmet, neresinden bakarsanız bakın muhteşem bir çalışma…

Her ne kadar geç de bitecek olsa, darısı Ilıca yoluna diyerek emeği geçenlere şükranlarımı belirtmek isterim.

Kahramanmaraş’a dönünce Karayolları’nın çalışkan ve başarılı Şube Müdür vekili Kazım Tekinşen’le görüştüm.

Ve telefonda direk “Ne zaman bitecek bu yol?” diye sordum.

Aynı hızda duraksamadan “2019 yılına kalmaz biter” diye cevap verdi.

Coşkuyla tebrik ettim kendisini, başarılar diledim…

Şimdi şu yazdığım satırları okuyan bazı okurlarımın, “Ne bitmesi kardeşim, bizim ömrümüz biter ama Göksun yolu bitmez, bakıyoruz da sende hemen coşkuyla tebrik etmişin müdür vekilini, demek sen de başladın yalakalığa” diye laf çaktıklarını duyar gibiyim.

Size bir şey söyleyeyim mi?

Ne derseniz deyin!

Ben gördüğümü, hissettiğimi yazarım…

Şu şunu demiş, bu bunu demiş, takmam kafaya…

Zaten bizim memlekette bazı meslektaşlar diyor ki;

Bu şehirde gazetecilik yapacaksan:

Ya Mahir’ci olacaksın, ya Veysi’ci.

Ya Fatih’ci olacaksın, ya Hanefi’ci.

Ya Osman’cı olacaksın, ya Necati’ci.

Ya Ahmet’ci olacaksın, ya Fırat’cı.

Sanırsınız futbol takımı seçeceğim…

Onlara diyorum ki;

Ben Veysi’ciyim…

Ben Mahir’ciyim…

Ben Fatih’ciyim.

Ben Hanefi’ciyim.

Ben Necati’ciyim.

Ben Osman’cıyım.

Ben Ahmet, Fırat, Hamdi, Güven’ciyim…

Kısaca ben Kahramanmaraş’cıyım…

Kim bu şehir için taş üstüne bir taş koyarsa alkışlarım…

Kim yanlış yaparsa eleştiririm…

Hükümetin yaptığı iyi şeyleri yazmak, “yalakalıksa”…

Evet, ben yalakacıyım…

Yani demem o ki...

İster “yalaka” deyin, ister “muhalif”...

İşte ben böyle biriyim…

Ve böyle bir yerde ve böyle bir çizgide durmaya da devam edeceğim.