Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul’u inadına yapacağız.''

*

Tamam, yapın da, AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ''Birileri çatlasa da patlasa da milletimiz karar verdi, Kanal İstanbul’u yapacağız.''

*

Tamam, çatlatın patlatın da, AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Bilindiği gibi KKTC Cumhurbaşkanlığı’nı ne doğru dürüst Cumhurbaşkanlığı binası ve külliyesi var ve ne doğru dürüst parlamento binası var. Biz bunu KKTC’ye yakıştırmıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyesiyle ilgili proje çalışmaları bitti. Hem bu külliyeleri yapacağız, hem millet bahçesini, bunu söylerken yüreğimden şu geçiyor; devlet olmanın işte ifadesi budur. Bunu inşallah bu projeyi hayata geçirmek suretiyle nasıl bir Kıbrıs Türklerine ait devlet varmış bunu birlerinin görmesi lazım…''

*

Tamam, Devlet olmanın ifadesi külliye yapmak diyorsunuz da, AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli otomobil üretimine ilişkin, "2019'da prototip hazır olacak, 2021'den itibaren seri üretim başlayacak."

*

Tamam, prototip yerli arabayı gördük, 2021’den itibaren seri üretime başlayacaksınız da, (hoş 2021 de bitiyor) AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2023 sonunda yakın dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz kendi milli ve özgün hibrit roketimizle Ay'a ulaşarak sert iniş gerçekleştireceğiz."

*

Tamam, Uzay’a gideceksiniz, sert iniş gerçekleştireceksiniz de, AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Proje ortağı olduğumuz F-35 uçakları konusunda yaşananlar, bizim bu alandaki kararlığımızı daha da artırmıştır. Kendi savaş uçağımıza da kavuşacağız."

*

Tamam, savaş uçağımızı yapacaksınız da, AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan​, ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en yüksek temsil makamı, dolayısıyla ülkemizin vitrini olan Cumhurbaşkanlığı nezdindeki faaliyetlerin ‘itibardan tasarruf olmaz’ anlayışı ile ülkemizin vakarına yaraşır şekilde yürütülme mecburiyeti vardır.''

*

Tamam, itibardan tasarruf olmaz diyorsunuz da, AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

Velhasıl:

- Ne Kanal İstanbul…

- Ne Külliyeler…

- Ne yerli otomobil…

- Ne Uzay’a gitme işi…

- Ne kendi savaş uçağımızı yapma vaadi…

- Ne de itibardan tasarruf olmaz anlayışı…

*

Hiç birine sözüm yok…

*

Siyaset arenasında söylenen bu sözlere insanlar; ister inanır, isterse inanmaz…

*

Sandık önüne geldiğinde bu söylenen sözler ve vaatlere göre, hangi partiyi tercih ediyorsa ona göre oylarını verir…

*

Ancak bir yazar olarak değil de, bir vatandaş olarak şunu sormak istiyorum:

19 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin tüm vaatlerine inanıp onları iktidarda tutan güç seçmendir. Maalesef günlerdir feryat figan edilircesine ‘’ormanlarımız yanıyor. Yerleşim yerleri tehlikede, canlarımız gidiyor, yaban hayvanları diri diri yanıyor, alevler termik santraline ulaştı’’ diye haykıran ve yardım çığlığı atan belediye başkanları ve vatandaşların seslerini duymamak, kulak arkası etmek, hele bir de bu acının tam ortasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın insanların kafasına doğru çay paketlerini atması, nasıl bir siyaset anlayışı işte bunu anlamış değilim…

Çay paketleri atılınca insanların acısı diner mi deniliyor acaba?

*

Muğla Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’ın şu sözlerini buradan yazmasam olmaz…

Diyor ki:

"Sabahtan beri feryat ettik, hava desteği dedik, hepimiz söyledik çırpındık. Anlatamadık ya da anlaşılamadık. Gelin şimdi ziyaret edin bakalım ne hale gelmiş güzelim Çökertme…"

*

Geçmiş olsun adı güzel Muhammet Tokat Bey…

Acınızı yürekten inanıyorum ki, tüm Türkiye paylaşıyordur.

Hava desteği diyorsunuz ya…

AMA YANGIN UÇAĞIMIZ YOK!

*

İtibardan, yerli otomobilden, savaş uçağından, külliyeden, Uzay’a gitmekten ve Kanal İstanbul projesinden bahsedenlere sesleniyorum:

Yangın uçağımız niye yok?

Kaç para bu yangın uçağı?

Cevap verin kardeşim…

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ya!

Hadin bir kampanya daha açın…

''Yangın uçak alımı'' için İBAN numarası verin…

Bu halk size kızmaz, he vallahi he billahi koşa koşa o iban numaralarına para yatırmazsa ben bir şey bilmiyorum.

*

Yılmaz Özdil’in son yazısının başlığında söylediği gibi:

''Böyle başa böyle tarak''