İnsanlar severler ya da öyle söylerler…

Sevdikleri ile gurur duyanlar, sevdiklerini gururla ilan edenler ya da edebilenler…

Sevdikleri ile el ele gönül gönüle mahallede dolaşabilenler…

Alışverişin keyfini çıkartıp, sinema da keyifle sevdiğinin elini tutabilenler…

Evlenip de kimliğini değiştirip taşıyabilme gururunu yaşayabilen ve yaşatabilenler…

“Ailem” diye bastıra bastıra aşkını ilan edebilenler.

Her sabah eskimemiş bir aşkla uyanabilenler…

Erkeğin ya da kadınının kayıtsız şartsız vazgeçilmez eşi olabilenler…

Yuva yıkmadan insan gibi yuva kurabilen ya da yuvasına sahip çıkabilenler…

Kullanmayan ve kullanılmayanlar…

Her şeyinize katlanan tek insanın seveni olduğunu anlayabilenler…

Sevgi, sadakat ve fedakarlığı sonuna kadar bulup da nankör olmayanlar…

Aşağılandığı, hırpalandığı, darp edildiği günleri unutmayıp; sevenine sahip çıkabilenler…

Şükredin yüreği güzel insanlar ve sizi çok seviyorum….

Ancak şunu bilin ki; sizi sevenler başkalarıyla değil ömrünün her dakikası sizinledir…

Zannetmeyin ki; başkalarının olanlar bir gün sizin olurlar.

Her yerde farklı rollerde olanlar; sadece düzeninizi bozarlar.

Onların uygunluğu kadar; mutlu olmak zorundasınız…

Aldatan ve aldananlar; siz hep kemik yalayan köpek gibi yaşarsınız; et başkalarınındır, kalanı; sizin…

Siz seveninizin kıymetini bilmiyorsanız; sonuç ne olursa olsun; suçlu sadece siz olursunuz…

Yıllar sonra; kıymetini bilmeyip, aşağıladığınız o insanı; mutlaka ararsınız; sevmemiş olsanız da…

“KEŞKE” dersiniz sadece, nafile olduğunu bilerek…

İstediğinizi elde etmek için kullandığınız; güzelliğinizi, yeteneğinizi ve sağlığınızı kaybettiğinizde; yine Rabbinize koşarsınız. Çünkü yarı yolda terk ettiğiniz insanlar; artık ya ölmüş ya kapılarını kilitlemiş ya başka hayata yelken açmış ya da sizin ona ulaşamayacağınız bir limanda sizin açtığınız onarılmaz yaralarını tek başına onarmaya çalışıyor veya o yaralarla kaybettiği güvenini ki; sizin için ne kadar çabaladıysa kaybı o kadar fazlalaşmış halde; korkmuş, hırpalanmış sadık bir köpek gibi inliyordur; gözünde olmayan gönül gözyaşlarıyla…

İşte o anda; eserinizle gurur duyma zamanıdır…

Koyun ateşe çayınızı ve “nerede kalmıştık?” deyin, ne kadar gerekliyse… Ya da iyiliğe şans verin…