Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretin Üyesi Prof. Dr. Ahmet Eyicil, 1925 yılında Kahramanmaraş’ta idam edilenlerin şapka kanununa muhalefetten değil hırsızlık suçundan idam edildiğini öne sürdü.

 

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde makamında düzenlediği toplantıda Kahramanmaraş’ta doğru bilinen yanlışlara açıklık getirmek istediğini belirten Prof. Dr. Ahmet Eyicil, “Kahramanmaraş'ta şapka olayı, 1925’te ortaya çıktı. Ben de 1993 yılında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'ne geldiğimde bu şapka olayıyla ilgili çeşitli dedikodular vardı. Bu olay dolayısıyla Ankara İstiklal Mahkemesi'nde 500 kişinin tutuklandığı ve idam edildiği amacını aşan ifadeler vardı. Kendi kendime dedim ki ben bu bölgenin çocuğuyum. Gerçekten böyle bir olay olmuş mu? Bunu araştırmak için de şu anda İstiklal Mahkemesi zabıtlarının bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gittim. Aşağı yukarı 5 bin sayfalık bir zabıt var. Bu 5 bin sayfalık zabıtları tek tek inceledim. Yaklaşık 5 aylık zamanımı aldı. Tabi ben bununla ilgili hazırladığım 'Maraş'ta İstiklal Mahkemesi'nde Yargılanan Maraşlılar' makalesi bilim dünyasında yayınlandı. Sonuç itibariyle bu araştırmayı tamamladım. Sonuçta şapka giyilmesine muhalefet eden insanların cezalandırılmadığını ve bunların geçmişte daha farklı suçlarla özellikle hırsızlıktan aranan insanlar olduğu ortaya çıkıyor. Daha sonra o insanların 'Neden şapka giymediniz?' sorusu karşısında 'Biz bulamadık. Bulsaydık giyerdik' şeklinde kendilerini savunduğunu ve o dönemdeki hakim ve savcıların da zanlıların bu ifadelerinin doğru olduğunu görmüşler. Sonuç itibariyle karara varmışlar.”

 

Mahkeme sonucunda alınan karara baktıklarında idam cezasına 7 kişinin mahkum olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ahmet Eyicil, “İdama mahkum olanlar arasında Ulu Cami müezzini Hafız Mehmet, ikincisi İnşallah Maşallah Ali, üçüncüsü Pekmezci Hacı Hüseyin, dördüncüsü Kuytu Muhtarı Hafız Mehmet, beşincisi Molla İbrahim, altıncısı Bayraktar Hamdi, yedincisi ise Nalbant Ahmet. Hatta o gece zanlıların tutulduğu hücrenin kapısı açık bırakılmıştır. İnfaz memuru da çıkmaları için kapıyı göstermiştir. Ama bunların üçü içeride kalmış, dördü oradan uzaklaşmıştır. Kimse de bunları aramamıştır. Aradan bir müddet sonra zaten af çıkmış ve bunlar da tekrar normal hayatlarına devam etmişlerdir. İçeride kalan 3 kişi infaz memuru tarafından eline verilen talimat gereğince idam edilmiştir. Ancak bu idam edilenler de şapka giymediklerinden dolayı değil, hırsızlıktan dolayı. Bu tarihte hırsızlık ve buna benzer suçların cezası idamdır. Bundan dolayı idam edilmişlerdir. Kitapta bunlar belgeleri ve ekleri ile birlikte ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Yani gönül isterdi ki bu üç kişi de asılmasaydı ama o günün şartlarına göre bunu değerlendirmek lazım. Kaderden kaçış olmaz, belki de onların kaderinde bu vardı. Yani şapka giymedi diye insanların bu şekilde cezalandırıldığını söylemek biraz doğru olmaz diye düşünüyorum. Abartılı olur, o günün şartlarını iyi anlamak lazım. Uzun yıllar Maraş'ta böyle destansı bir şekilde, ilavelerle anlatılan olayların, bu araştırmam sonucunda böyle olmadığını ortaya koyduk. Söz konusu araştırmam da 'Yakın Çağda Kahramanmaraş' adlı kitabın 353 ile 394 sayfaları arasında yer alıyor. Ayrıca da ulusal yayın yani hakemli dergilere de bunu gönderdim ve orada da yayınlandı. Böylece Maraş'ın geçmişinde karanlık gibi gözüken bu durum da aydınlanmış oldu. Yani bu asılanların hepsi de bizim tabirimizle adi suçlardan asılmıştır. Böylece Maraş'taki bu hadise de kapanmıştır” dedi.