Cumhuriyet tarihinin en önemli tarihçileri arasında yer alan Ordinaryus Profesör Mükrimin Halil Yinanç, 22 Aralık 1961 tarihinde aramızdan ayrıldı.

 

Ord. Prof. Mükrimin Halil Yinanç 1900 yılında Elbistan’da doğdu. Rüştüyeye (ortaokul) Malatya’da başladı. İkinci yıldan itibaren Mardin ve Diyarbakır’da öğrenimine devam etti. İstanbul’da Gelenbevi Sultanisi’nde idadiyi (liseyi) tamamlayarak 1916 yılında mezun oldu. Aynı yıl İstanbul Darülfünunu, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü’ne girdi ve mezun olduktan sonra 1919’da Mülkiye’ye kaydolan Mükrimin Halil buradan da 1921’de mezun oldu.

 

Mükrimin Hoca’nın babası Halil Kâmil Efendi Haçin (Saimbeyli)'de kadı iken eşi ile birlikte 1920 yılında Ermeniler tarafından işkence ile öldürülmüştür.

 

İstanbul’da 1921-1925 yılları arasında kütüphane müdürlüğü yaparken buradaki başarılı çalışmaları dolayısıyla, araştırma yapmak üzere, devlet tarafından Paris'e gönderildi. 1925-1927 yılları arasında iki yıl süreyle Paris’te araştırmalarını yaptıktan sonra Eylül 1927’de yurda döndü. Galatasaray ve Kabataş liselerinde tarih öğretmenliği görevinde bulunan Mükrimin Halil Yinanç 1931 yılında kurulan Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyeleri arasında yer aldı.

 

1933 yılında üniversite reformu yapıldığında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne doçent olarak atandı. 1941 yılında Profesör, 1957 yılında da Ord. Profesör unvanlarını aldı. Üniversitede görevde iken, 22 Aralık 1961 (Cuma Günü saat 06;55) tarihinde vefat etti. 23 Aralık Cumartesi günü de askerî törenle defnedildi.

 

AİLE VAKFI'NDA NELER YAZIYOR?

 

Elbistan Mükremin Halil Yinaç Aile Vakfı'nın internet sitesinde Ordunaryus için şu bilgiler yer alıyor:

 

Yurt ve dünya çapında ün yapmış olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü Ord. Profesörü Mükrimin Halil Yinanç, Elbistanlı bir ülema ailesinden olan Kadı Halil Kâmil Efendi’nin oğludur. Malatya, Mardin ve Diyarbakır Kadılıkları’nda bulunmuş olan Halil Kâmil Efendi Dersin-Çarsancak Kazasında vazife ile bulunduğu 1900 yılında Mükrimin Halil doğmuştur. Asıl adı İbrahim Mükrimin’dir.

 

Baba ocağında özel tahsil yapan Mükrimin 8-9 yaşlarında Kur’ân-ı Kerim’i hıfzetmiştir. İlkokula gitmemiştir. Elbistan Rüştiyesi’ne girmiş, sonra babasının memuriyeti dolayısıyla Malatya Rüştiyesi’ne ve İdadisi’ne, daha sonra Mardin ve Diyarbakır İdadisi’ne devam etmiş, 1913’de idadiler liseye çevrilince Diyarbakır ve İstanbul Gelenbevi Lisesi’nde tahsiline devam ederek liseyi bitirmiştir. 1916’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden, 1921’de Mülkiye Mektebi’nden mezun olmuştur. Evvelce özel derslerle Arapça ve Farsça öğrenmiş olduğundan Edebiyat Fakültesi’nde iken, hep İslâm Tarihiyle uğraşmış ve incelemelerini mümkün olduğu kadar eski kaynaklara indirmeğe muvaffak olmuştur. Bu çalışmalarında Şerafettin Yaltkaya, İsmail Sadettin ve Şirvanlı Sadrettin Efendiler’den aldığı derslerden büyük çapta faydalandığını kendisi belirtirdi.

 

Tarihçiliği kadar, güzel konuşması, geniş bilgisi ve kuvvetli hafızası ile ünlüydü. Bilhassa Büyük Selçuklular devri üzerinde gerçek bir mütehassıstır. T.T.K.’nun kurucu üyelerindendi. Çok zor yazan, fakat bıkmadan okuyan ve konuşan bir zattı. Mükrimin Halil merhum, daima üstad diye anılırdı. Hayatı ilmî sohbetlere davetlerle geçer, davet edilmediği geceler Beyazıt, sonraları Laleli kahvelerine gider; çevresine biriken her yaş ve sınıftan insanla rahatça konuşurdu. Eski yazmaları, büyük bir itina ve hüsnühatla kopya ederdi. Arapça, Farsça ve Türkçesi kuvvetli idi. Fransızca’yı da okuyup anlardı. Hafızası fevkalâdeydi. İslâm ve Selçuklu, hattâ Osmanlı Tarihi’nin en ufak teferruatını, hayret edilecek bir genişlikte bilirdi.

 

İlmiyle mütenasip eser bırakmadı. Türkiye Tarihini yazacaktı. Selçuklu Devri’ni bile kaleme alamadı. Anadolu’nun Fethi’ni yazdı bıraktı. Bir de Enver’in “düstur Namesi”ni yayınlayıp değerli bir metha yazmıştı. Çok fazla olmamakla beraber, makale şeklinde kıymetli etüdleri vardır. Ancak bir avuç telif, ne Mükrimin Hoca’nın ilmiyle, ne kürsüsü, ne de kırk yıllık tarihçiliği ile mütenasiptir.

 

O bir akademik insandı, ondan tarihî olaylar ve fıkralar değil neticeler öğrenilirdi. Zira okuduklarıyla kalmamış, tarihin içinde yaşamış ve sentezini yapmıştı. Tarihî bir olayı anlatırken, yaşadığımız çağda kalmaz, dinleyenleri anlatacağı çağa götürürdü. Bir dersinde insan üzerinde konuşurken, “Halife Memun’a göre üç çeşit insan varmış; bir kısmı gıda gibi her zaman lâzım, bir kısmı deva gibi icabında lâzım, bir kısmı illet gibi hazer edip kaçmak lâzım” demiştir.

 

Tarihimizin en büyük kaybı, Rumeli’yi elden çıkarmamız der, çok üzülürdü, yine; “görülüyor ki, herkes vaktiyle tecrübe edilmiş, fena neticeler vermiş hususları bilerek veya bilmeden tekrarlayıp aynı hataları yapıyor. İnsanların yalnız akıllı olmaları kâfi değil, izanları da olmalı” der, tarihin önemini belirtirdi.

 

21.12.1961 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Memleketi Elbistan’daki kültür yuvası lise, kendi adını taşımaktadır. Cumhuriyet döneminin en büyük tarihçilerinden Ord. Prof. Mükrimin Halil Hoca'yı tanıyalım, tanıtalım.

 

Eserlerinden bazıları:

 

Düsturname-i Enverî (1928),

Düsturname-i Enverî’ye Medhal (1929),

Anadolu’nun fethi (1934),

Tanzimat’tan Meşrutiyet’e Kadar Bizde Tarihçilik (1940),

Fezleke Ekvâl El Ahyar Hakkında (1957).