Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.

 

            İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Miladi takvime göre 20 Nisan seher vaktinde doğmuştur.

 

            Aynı zamanda üç ayların başlangıcıdır 20 Nisan. Üç Aylar; birbiri ardına açılan rahmet ve mağfiret kapıları olan Recep, Şaban ve Ramazan ayını içinde barındıran,  Regâib kandiliyle başlayan, Miraç ve Berat’le devam eden,  bin aydan daha hayırlı Kadir gecesiyle zirveye ulaşan, Ramazan bayramıyla da maddî ve manevî alanda “Bayram”a dönüşen manevi yükseliş ve bağışlanma aylarıdır.

 

            Bu mübarek ayların manevi değerine Hz. Peygamber işaret etmiş ve şöyle buyurmuşlardır: “Recep Allah”ın ayı, şaban benim ayım, ramazan da ümmetimin ayıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 423, Hadis No: 1358)

 

Kutlu doğum haftası olarak kutlanan bu günlerde Peygamber efendimizin hayatını, bizlere gösterdiği hak yolu daha iyi anlamaya çalışmalıyız.

 

Dostozan, şiirlerinde Mevlana ve Yunus Emre gibi değerlerden etkilenmiş, inancını, düşüncelerini şiirlerine açıkca yansıtmıştır. Yaşadığı zamanlarda İslam inancını elinden geldiğince bilinçli ve güzel bir şekilde, çevresindekilere de, ailesine de örnek olarak yaşamaya ve yaşatmaya çalışmıştır. Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü yaptığı dönemlerde Kahramanmaraş’ta birçok köye Cami yapılmasına da vesile olmuştur. Allah babamdan razı olsun, mekanı cennet olsun.

 

Peygamber efendimize duyduğu sevgiyi, O’ na olan hasret ve özlemini anlattığı NAAT şiirini sizlerle paylaşıyorum. Rabbim sevdiklerinizle birlikte, sağlık ve huzurla nice mübarek günlerde buluşmayı nasip eder inşallah.

 

 

NAAT

 

Neyin aydınlığıdır, parlayan o yüzünde?

Nurdan bir ışık sanki, yanıyor gözlerinde.

 

Kutsal tevhit sancağı, dalga dalga saçların,

Yanaklarında açmış, çiçekleri baharın.

 

Sevgi, aşk saçılıyor cömertçe ellerinden.

Sevinç çığlıklarıdır üstümüze dökülen.

 

Zulüm ayaklarının altında ezilirdi,

Senin olduğun yerde korkusuz gezilirdi.

 

Birer birer inerdi dileseydin yıldızlar.

Bakışınla erirdi kutuplardaki buzlar.

 

Bize, bizi anlatan, öğreten de sen idin.

İnandım iman ettim getirdiğin en son din.

 

Bilirim senin için yaratıldı kainat.

Yalnız şeytan mel'unu Zatına etmez biat.

 

O da sırtına almış Allah'ın lanetini,

Ebediyen yanarak öder kefaretini.

 

Nur yüzünün yanında güneş mum ışığıdır.

Allah'ın sevgilisi, Allah'ın aşığıdır.

 

Kainatın mimarı, temel taşı sen idin.

Unutulan nizamı sen yeniden getirdin.

 

Ebediyyen mutludur, sevgini paylaşanlar.

Onlardır bir çırpıda kıl köprüyü aşanlar.

 

Senin devrini görsem, bin can olsa verirdim.

Bakamazdım yüzüne mumlar gibi erirdim.

 

Okyanuslar ve gökler, ufkuna dar gelirdi.

Bir işaret eylesen, Lebbeyk ya Resul, derdi.

 

Sen geldin bütün yollar birer birer açıldı.

Doğduğu gün dünyaya misk-i amber saçıldı.

 

Ufkumuzda açılan nurdan kapı idin sen.

Meçhulleri apaçık önümüze serdin sen.

 

Senin için yarattı tüm varlığı Allah'ım.

Bense izinde gezen zavallı bir seyyahım.

 

Bilinmeyen ne varsa bize geldin öğrettin.

İman ettim, inandım, getirdiğin en son din.

 

Vasıflarını senin, çözemez hiçbir akıl,

Ey kukla medeniyet, yıkıl karşımdan çekil.

 

Dizginleri vermişler beyinsiz makinaya.

Ne büyük iş yapmışlar güya çıkmışlar aya.

 

Bin dörtyüz sene önce Miraç var iken surda,

Kıyametler kopuyor, aya inmiş bir hurda.

 

İnkarcı medeniyet varsın kudursun dursun

Bize sen yetiyorsun gerisi onun olsun.

 

Sen aleme rahmetsin merhametin hudutsuz.

İzinde gitmeyenler iki dünyada mutsuz.

 

Terbiye, edep, haya, seninle güzelleşti,

Seninle güzel ahlak faziletle birleşti.

 

Sevgi, şefkat saçılır cömertçe ellerinden.

Sevinç çığlıklarıdır gök yüzünden dökülen.

 

Işıksın gözlerime, sen olmazsan göremem.

Sensiz tüm kainatı verseler de istemem.

 

DOSTOZAN-1988

Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın.