Ülkemizde bir şeyler birilerinin diline dolanmayı dursun. Herkes onu artık sakız gibi kullanır, doğruluğunu araştırmadan. Çünkü insanımız duydu sözlerden sadece inanmak istediğine inanıyor. Bunu günlük hayatımızda birçok olayda da görüyoruz. Çünkü ön yargılıyız. Birçok olaya ön yargılarımızla bakıp ona göre yorumluyoruz.

 

Ülkemizi eksiklerinden dolayı en çok eleştirenler den biri de benim. Eleştirmek yerinde ve zamanın da yapılırsa çok şey kazandırır. Doğruyu bulmada bize kılavuz olur. Ama ezbere eleştirmenin ve kulaktan dolma bilgilerle eleştirmenin de yanlış olduğunu düşünüyorum.

 

Eleştirilen konuların başında Kitap okumuyoruz! düşüncesi gelmektedir. Evet, gerçekten de her köşede ve hatta kahvede kitap okumadığımızdan dem vurulur. Ağzımıza sakız ettiğimiz Türk milleti kitap okumaz sözü her yerde karşımıza çıkar.

 

Çok televizyon izliyoruz çok kitap okumuyoruz, Japonlar 7/24 kitap okuyor biz ise uyuyoruz. (Her zaman kahraman milletimiz Japonlardır) Bu cümleler o kadar klasikleşti ki, gerçekliğini araştırmadan hemen evet çok doğru diye atılıyoruz. Ben bu konuda kitap okumuyoruz diye bağıranlardan değilim. Durumumuzun o kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Bizim toplumumuzda hiç kitap yüzü görmeyen var, ama hiç kitap düşürmeyen de var. Bu nedenle kitap okuduğumuzu ve çok iyi olmasak da kötü de olmadığımızı savunuyorum.

 

Şimdi gelelim bu tezimizi ispat etmeye; Türkiye Yayıncılar Birliği verilerine göre, 2013 yılında 47. 352 çeşit kitap yayınlandı. Yani toplam 536 milyon 259 bin 40 adet kitap basıldı. Bunun 206 milyonu ders kitabı olduğu için çıkarıyoruz ve geriye 330 milyon kitap ediyor. Yani bu bir yılda bize 330 milyon kitabın basıldığını söylüyor.

 

2013 yılında toplam nüfus TUİK verilerine göre 75 milyon, 330 milyonu 75 milyona böldüğümüzde kişi başına 4.4 kitap düşüyor. Yani söylendiği gibi 10 kişiye 1, ya da 7 kişiye 1 kitap düşmüyor. Hesabım yanlış ise sizde elinize bir hesap makinesi alın, cep telefonu da olur, hesaplayın.

 

Ayrıca UNESCO verilerine göre Türkiye 42 332 çeşit (başlık) kitap basımıyla, dünyada 13. sırada.

 

Uluslararası Yayıncılar Birliğinin (IPA) 2013 araştırmasına göre Türkiye 1 Milyar 682 milyon EURO ciro ile dünyanın en büyük 13. Yayıncılık sektörüne sahip ülke.

 

Madem okunmuyor ve satmıyor 330 milyon kitap her yıl niçin basılıyor? Siz yayınevi sahibi ya da kitap yazarı olsanız okunmayan kitabı basar mısınız? Sizin verdiğiniz cevabı onlarda veriyor. O halde…

 

Birde ülkemizdeki kitap okuma ve alma alışkanlığının diğer ülkelerden farklı olduğunu düşünürsek ortaya başka bir manzara çıkar. Çünkü gelişmiş ülkelerde bir kişi bir kitap alır ve onu okur. Bizde ise bir kişi bir kitap alır ve onu en az iki kişi okur, arkadaşı okurken görür o da okur ve bizde beğendiğin bir şeyi başkasına anlatma durumu vardır. Bir de çok beğenmiş ise mutlaka başkalarına tavsiye eder ve onlarında okumasını sağlar. Bu kitap okuma sayısında ülkemiz deki iki üç ya da dört beş kişinin bir kitabı ortak okuması bir kişiye dâhil edilir. Oysa kitabı birden çok kişi okumuştur. Onlar sayılmaz.

 

Kitap okuma alışkanlığını artıran bir diğer unsurda dizilerdir. Dizi kahramanının okuduğu kitabın veya tarihi bir dizinin yayınlanması o konudaki tarihi kitapların satışını arttırmıştır. Yayınlandığı dönemlerde o kitapların hep artış gösterdiği gözlemlenmiştir.

 

Kitap okuyor muyuz, sorusuna bir de bu açıdan bakmanızı istiyorum. Ondan sonra okuyor muyuz, okumuyor muyuz, değerlendirmesini siz yapın.

 

Evet değerli okurlar; klasik şartlanma ve ezbere söylenen klişe laflardan bıktığım için bu yazıyı kaleme aldım ve sizlere sundum. Bir kitap okuyucusu olarak ben bu klişe laflardan bıkmıştım, okunma oranının da çok düşük olmadığını biliyordum, deliller eşliğinde sizlerle de paylaşmak istedim. Sağlıcakla kalınız.