Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.

 

Ülkemiz üzerindeki kara bulutlar dolaşmaya devam ediyor, hadi hakkımızda hayırlısı. Çok güzel gelişmeler yaşandığı gibi farklı yönlere çekilmeye çalışılan düşüncelerde oluyor, olmaya da devam edecek.

 

Birkaç gün önce yılların gazetecilerinden iki soytarı İnadına Mini Etek Giyin ve buna benzer birkaç kelime etti. Bir tek onlar değil onun gibi düşünenler var ve olacaktır. Onları ve onun gibileri Allaha havale ediyorum. Özgürlüğün sadece kendi düşündükleri için geçerli olduğunu zanneden omurgasız yaratıklar. Onların bu söylemleri kendi gibi düşünenler için geçerli olur.

 

1985-1990 seneleri arası Eskişehir de Üniversite de okudum. Her türlü düşünceye, mezhebe, inanca sahip arkadaşlarımız olduğu gibi kız arkadaşlarımızda oldu. Bizler arkadaşlarımıza saygı mesafesini koruyan, kız arkadaşlarımızı kardeşimiz gibi gören bir gruptuk, halen de görüşmekteyiz. Fakat çevrede iyi niyetli olmayan birçok öğrenci olan ve olmayan insanlar vardı. Hiç birimizin şu anda bilhassa kız çocuklarımızın kötü durumlarla karşılaşmasını istemeyeceğini düşünüyorum. Bunun içinde aileler ellerinden geldiğince evlatlarının durumunu, arkadaş çevresini takip etmeli. İnsanlar hukuk çerçevesinde istedikleri gibi hareket ederler ve inanıyorum ki Türkiye özgürlükler konusunda birçok Avrupa ülkesinden bile daha ileri durumda yaşıyor. Kimseye buradan ahkâm kesmek, nasıl davranmalarını söyleyecek değilim, Rabbim bizleri, çocuklarımızı kötülerle karşılaştırmasın.

 

Benimde iki kızım var ve bugün Begüm Kızımın Doğum günü, bu vesile ile sizlerinde huzurunda kızımın doğum gününü kutluyor dinine, vatanına, milletine ve insanlığa hayırlı bir birey olmasını diliyorum. Bizde bunun için elimizden geldiğince örnek olmaya çalışıyoruz.

 

Bu söylemlerin üzerine rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ ve Rahmetli babam DOSTOZAN’ın 1955-68 yıllarında Ankara da yaşarken yazdığı şiirleri paylaşarak, biraz argo da kaçsa o zamandan bu zamana zihniyetlerde pek farklı bir değişiklik olmadığını anlatmak istiyorum.

 

NE ZARARI VAR

 

Kimi başın açar, kimi kıçını.

Kimi de türbanla örter saçını.

Uzun giymiş, kısa giymiş kime ne?

İsterse boynuna taksın haçını.

 

Ben camiye gidiyorsam ona ne?

O da kiliseye gider bana ne.

"Senin dinin sana, benimki bana"

Yazık, karışmayın Allah aşkına.

 

Sarık sarmış, şalvar giymiş ne yazar.

Peçe takmış ise, giymişse ızar

Saçını uzatmış, sakal bırakmış,

Sana, bana, kime ne zararı var?

 

Yunan fistan giyer, japon kimono.

İngiliz etekle saklar tumanı.

Kimse dönüp bakmaz, bu iş ne demez.

Onlar harcamıyor boşa zamanı.

 

Niye bizde böyle, çarpık zihniyet?

Herşeye karışır, nedir ki niyet?

Demokratız deriz, amma ne çare,

Dini kisvelere, olmaz hürriyet.

 

Bir yanda isteyen giyer bikini.

Zevk için bozdurur bekaretini.

Ne karışan olur, ne tenkit eden.

Serbestçe gösterir maharetini.

 

Ne var ki sen öyle örtünemezsin.

Türbana, çarşafa bürünemezsin.

Yaşam hakkı, insan hakkı vız gelir.

Böylece kimseye görünemezsin.

 

Beyinler, beyinsiz beyinden bıkmış.

Akıl, mantık, izan tatile çıkmış,

Yarabbi sen bari terk etme bizi.

Meseldir "beterin beteri varmış"

 

Aşağıda da Rahmetli Üstat Abdürrahim Karakoç’ un yazdığı, bir zamanlar yasaklanan VUR EMRİ adlı şiir kitabında yayınladığı REÇETE adlı şiiri hatırlatmak istiyorum. Şiirler öyle ki yorum katmaya gerek olmadan vermek istediği mesajı ilgilisine, üstüne almak isteyene veya işine gelene anlatıyor. Bazen ne anlatıldığı değil ne anlamak istendiği öne çıkıyor.

 

REÇETE

 

Ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım,

Eğlence zümresinin başının tacı hanım,

Bu metod ki, sizlerin müsbet ilâcı hanım:

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

Yerindedir tahsilin, güzelliğin şahane.

Varsa Türk'ten tâlibin, bul çeşitli bahane.

Bir ecnebî hovarda yakalarsan daha ne? ...

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

Flörtünün sayısı; en az on beş olmalı...

Kimisi hâlis züppe, kimisi keş olmalı...

Altın kolyen, kürk manton, taksin beleş olmalı.

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

İç votkayı, şarabı; sokaklarda nâra at.

Medeniyet sizlerle yükselmektedir kat kat(!)

Çeşni ruha gıdadır, her gün bir yatakta yat...

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

Hiç durma twist öğren, her gün bir baloya git;

Tırnağını, yüzünü, dudağını boya git.

Sun'î peyke vâris ol, conilerle aya git.

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

Bazen düz pantalon giy, traş ettir enseni.

Bin dolaş bisiklete, göster şöyle sen seni.

Kabahat ailende.. anlıyorum ben seni.

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

Artist ol, filim çevir; ismine yıldız derler...

Bin kez kürtaj yaptırsan gene sana kız derler!

Çıplak resim çektirsen, ne şahane poz derler.

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

Mayoyla endam göster, git jürinin önünde..

Mahremini teşhir et her birinin önünde..

Seçil bir kıraliçe imtihanın sonunda.

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.

 

Hayır, inanma kızım! Bunlar hep istihzadır.

Namus, insanlar için en mukaddes meyvadır.

Gençlikte hissiyatın belki seni aldatır.

Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Haddinden çok açılmak soysuzun modasıdır.

 

Türk oğluna anne ol, iftihar et onunla;

Elin soysuz züppesi bağdaşamaz seninle;

Bu yurdun kızı isen şu sözü iyi dinle:

'Dışının görünüşü içinin aynasıdır;

Yapacağın düşüklük bize yüz karasıdır.'

 

Vur Emri(sh.292)

 

Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın.